Anne sevgisi

A -
A +
Çok eskiden bir dağın eteğinde küçük bir kulübede Osman isimli bir gençle annesi yaşarlarmış. Şehirden çok uzakta olmalarına rağmen çok mutluymuşlar. Osman, yazın toprağı eker, sebzeler yetiştirir, kışın da bunlarla karınlarını doyururlarmış. Osman annesini çok sever onu hiç üzmezmiş...
Bir kış günü annesi aniden hastalanmış. Osman önce şaşırmış, sonra telâşla annesinin başına ıslak bir bez koymuş. Ama ne fayda annesi gittikçe kötüleşip acıları artıyormuş. Osman çareyi, annesini şehre götürmekte bulmuş. Onu sıkı sıkı sarmış. Sonra sırtına yüklenmiş karlı dağlar, buzlu dereler aşmış. Birçok zorluklarla karşılaşmış ama yine de annesini sırtında şehre getirmiş.
Doktor, Osman’ın annesini muayeneden sonra evlada dönerek demiş ki:
-Annen ölümcül bir hastalığa yakalanmış, çaresi ise zor bulunan bir bitkidir.
Osman hemen atılmış;
-Söyleyin efendim, ben onu bulurum.
-Buradan çok uzaklarda bir dağ vardır. O dağda yetişen otlar bu hastalığa iyi gelir.
Arkasından da tarif etmiş. Osman hemen yola koyulmuş. Dik dağları aşmış, kayaları, nehirleri geçmiş. Bazen kurt ulumaları, bazen bir dereden akan suların sesleriyle yol almış. Bazen de yorgunluktan olduğu yere yığılmış kalmış. Ama anne sevgisi bütün zorlukları yenmesini sağlamış. Sonunda dağa varmış. Şifalı otlardan toplamış. Aynı zorluklar karşısında şehre geri dönmüş. Çok perişan bir hâldeymiş. Bitkileri hekime vermiş. Hekim hemen ilâcı hazırlayıp Osman’ın annesine vermiş. Osman günlerce annesinin başucundan ayrılmamış. Gözleri ağlamaktan kıpkırmızı kesilmiş...
Sonunda annesi iyileşmiş. Osman sevinçten uçacakmış. Annesi iyice kendine gelip dinlendikten sonra neşeli bir şekilde evlerine dönmüşler.
Eskisi gibi küçük kulübelerinde mutlu bir hayat sürmüşler. Osman annesini hayatı boyunca hiç üzmemiş ve ona “öf” bile dememiş...
             Selami İlker-Sivas
 
 
 
 
ŞİİR/USTA'DAN
 
          ŞEHİDİN OĞLU
 
Bak ağlaya ağlaya elâ gözlerin şişti
Anne hani ya babam attalara gitmişti? ...
Komşumuzun çocuğu babasına erişti;
Benim babam ne zaman attalardan gelecek?
Anneciğim yüzümüz söyle ne gün gülecek? ...
 
Üzülme ciğer pârem, çatma hilâl kaşını
Çekil de pencereden sil gözünün yaşını...
Babanı soruyorsun; bir gün alıp başını,
Hainlerin elinden vatan almaya gitti
Bayrağını kuşanıp, baban attaya gitti...
 
'Bilirim hasret seni her gün yakar' diyerek
'Üzülme sevdiceğim, âhiret var' diyerek
'Yiğidim büyüyünce sana bakar' diyerek
Yıldızlara eş olup, bir gece yaya gitti,
Beni sana bırakıp, baban attaya gitti...
 
Ey evimin direği, ciğerimin yarısı!
Sen şehit oğlu oldun, ben de şehit karısı...
Şimdi baban çok mesut, başımıza darısı;
Şehit olup Cennet'te sonsuz kalmaya gitti,
Artık bekleme yavrum, baban attaya gitti...
 
                                    Hanefi Söztutan
 
 
UNUTULMAZ İSİMLER:
 
KOCA YUSUF: Meşhur Türk pehlivanı 1858’de Şumnu’da doğdu. Deliorman Türklerinden olup dedeleri de pehlivandı. Vücudunun iri ve güçlü olması sebebiyle, daha yirmi yaşına gelmeden, başpehlivanlar arasına katıldı. Aliço’dan sonra Kırkpınar Başpehlivanı oldu. Fransa’ya da güreşe gitti. Bütün rakiplerini yenerek “Türk gibi kuvvetli” Fransız atasözünün doğruluğunu ispat etti. Ünü dünyaya yayıldı. ABD’ye dâvet edildi. 1898’de ABD’de yaptığı bütün güreşleri kazandı. Dünya tanıdı. Güreşi ve sporcu ahlâkını daima ön planda tuttu.
Koca Yusuf, Türkiye’ye dönmek üzere New York’tan 2 Temmuz 1898 günü “Bourgogne” transatlantiği ile ayrıldı. Gemi, 4 Temmuz 1898 Pazartesi günü sabahı sis içerisinde giderken “Cneomartyshire” adlı bir yelkenli ile çarpıştı. “Bourgogne” 20 dakika içinde battı. Transatlantikteki 667 yolcu boğuldu. 104 gemi tayfasıyla 61 yolcu kurtarılabildi. Koca Yusuf öncelikle, kadın, yaşlı ve çocukların sallara binmelerine yardımcı oldu. Son anda sala binerken ağırlığından dolayı batar diye engel oldular. Okyanusta saatlerce kendilerini takip etse de gözden kayboldu...
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.