Sultan I. Ahmed Han Vakfı

A -
A +
Sultan I. Ahmed Han, Osmanlı padişahlarının on dördüncüsü, İslam halifelerinin yetmiş dokuzuncusudur. Sultan üçüncü Mehmed Han'ın oğlu olup, 1590’da Manisa’da Handan Sultan'dan doğdu. Şehzadeliğinde zamanın ileri gelen âlimlerinden Aydınlı Mustafa Efendi eğitim ve öğretimi ile vazifelendirildi. Ayrıca Hocazade Ahmed ve Es’ad Efendi'den ders alan Şehzade Ahmed, babasının vefatı üzerine 1603’te henüz 14 yaşındayken Osmanlı tahtına geçti. 14 yıl devleti yönetti.
Ahmed Han, akıllı, zeki, münevver, hamiyetli, azimkâr bir padişahtı. Çocuk sayılabilecek bir yaşta tahta çıkar çıkmaz devlet işlerini hemen kavrayarak, takipte çok titizlik gösterdi. Gayet kuvvetli, çok iyi binici ve atıcı, avcı ve silahşordu. Dindarlığı ve insanlara merhameti ile tanınan Sultan Ahmed Han tüm canlılara karşı da merhametli biriydi. Kışın evcil olmayan hayvanlar ve kuşların yiyecek bulamaması konusu, onu çok üzerdi. Evcil hayvanlar, yazın ve kışın sahipleri tarafından besleniyordu. Ama evcil olmayan kuşlar ve diğer hayvanlar, kışın yiyecek bulamıyor ve açlıktan ölebiliyordu.
I. Ahmed Han padişah olur olmaz, evcil olmayan hayvanlar için bir vakıf kurdu. Bu vakıf, insanların sofralarından artan yiyecekleri topluyor ve evcil olmayan hayvanların bulabilecekleri yerlere bırakıyordu. Böylece, hem insanların sofralarından artan yemekler ziyan olmuyor, hem de kırlarda bayırlarda yaşayan hayvanlar açlıktan ölmüyordu.
Sultanın bu hayırseverliği sayesinde, birçok hayvan açlıktan ölmekten kurtuldu. Kurduğu vakfın adı: Sultan I. Ahmed Han Vakfı idi. Kurucusunun lakabı, Sultan III. Mehmed oğlu idi. Kurulduğu yer: İstanbul’du. Kuruluş tarihi: 1613 (1022 hicrî) idi...
Sultan Ahmed Han 1617 senesinde rahatsızlanarak daha yirmi sekiz yaşındayken vefat etti. Cenazesinin yıkanması için hocası Aziz Mahmut Hüdai Hazretleri davet edildi. Ancak o; “Sultanımı çok severdim. Şimdi dayanamam. İhtiyarlığım sebebiyle beni mazur görün” buyurdu.
Talebelerinden Şaban Dede’yi gönderdi. Cenaze namazından sonra naaşı kendi ismi ile anılan Sultan Ahmed Camii'nin yanındaki türbeye defnedildi. 
           Berke Yılmaz-Balıkesir
 
ŞİİR
 
              Riya
 
Dağ bayır çayır ova,
Gezmedim doya doya,
Bu duygu beni oya,
Dünyamız nakış, oya.
 
Kapını çaldım güya,
Mart, nisan, mayıs bu ya,
Mahlûklar gezer amma,
İnsanlarda hep riya.
 
        Gökberk Burak Erçin
 
 
 
 
ENTERESAN BİLGİLER
 
DAĞLARIN KÖKLERİ: Kur'ân-ı kerimde birçok âyette dağlardan bahsedilir. Örnek olarak Mürselat suresinde, Enbiya suresinde vb. bu durum tasvir edilir. Ebette ki bunun ne manaya geldiğini son yüzyıldaki jeolojik araştırmalar ortaya çıkarmıştır. Bu araştırmalar göstermiştir ki dağların yeryüzünde görünen kısmından çok daha büyük kök kısımları yerin altında ve görünmez hâldedir. Örnek olarak dünyanın en yüksek noktası olan Himalaya dağlarıdır ve onun Everest Tepesi, yerin 9 km kadar üstündedir. Yapılan jeolojik araştırmalarda ise bu tepenin yerin altındaki kökü 125 km civarındadır. Dağların sıradan bir yeryüzü çıkıntısı olarak değil aslında yeryüzündeki dengeyi sağlayan bir özelliğe sahip olduğunu bundan 1400 sene öncesinde belirten Kur'ân-ı kerim bu konuda da bilim dünyasını kendisine hayran bırakmıştır.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.