Neden hacca gitmediler? -2-

A -
A +
Osmanlı padişahları her ne kadar hac ibadetini yerine getiremeseler de mukaddes topraklara çok büyük hizmetlerde bulunmuşlardır. Hacca gidemeyen padişahlar yerlerine bir vekil göndermişlerdir. (Abdülmecid Han, Abdülaziz Han, II. Abdülhamid Han gibi) Mekke ve Medine’deki kutsal yapıların bakım, onarım, tamir ve temizlik masrafları için yüzlerce altın ve akçe gönderilmiştir. Mekke ve Medine’deki fukaralara her dönem büyük bir imtina ile yardımlar edilmiştir. Hacıların su ihtiyacını karşılamak amacıyla kanal, sarnıç, kuyu, çeşme ve sebiller inşa ettirilmiştir. Hacıların mukaddes beldelere daha kolay ve rahat bir şekilde ulaşabilmeleri için mevcut yollar tamir edilmiş, gerek duyulduğunda yeni yollar açılmıştır. Kutsal topraklardaki hizmetlerin aksamaması için düzenli vakıflar kurularak bölgenin ihtiyaçları bu yoldan temin edilmiştir.
Neredeyse Osmanlı padişahlarının tamamı mukaddes beldelere (Mekke/Medine) büyük hizmetlerde bulunmuşlardır. Özellikle Yavuz Sultan Selim Han’dan sonra Hicaz’ın ele geçirilmesiyle birlikte bu bölgelere hizmet ve yatırım daha da artmıştır. Osmanlı Hicaz’ı ele geçirdiğinde oraların hâkimi olmayı değil hizmetçisi olmayı prensip edinmiştir. Yavuz Sultan Selim Han, Mekke ve Medine’ye "Hâkim’ül Haremeyn" gözüyle değil "Hâdim’ul Haremeyn" gözüyle bakmıştır. Yani oralara sahip veya hâkim olmak için değil, hizmet etmek için mücadele etmiştir.
Mukaddes beldelere hizmette bulunan ve bu mukaddes görevi başarılı bir şekilde yerine getiren ecdattan Allahü teâlâ razı olsun...
            Adil Söylemez
 
 
ŞİİR/USTA'DAN
 
           SANA DOĞRU
 
Sen büyük okyanus, sen engin deniz
Bense uzaklarda bir küçük dere...
Arıyorum; nerde sana gelen iz?
Nasıl varacağım olduğun yere? ..
 
Herkes kaderini tâkip ediyor;
Kısmet neredeyse, o yana doğru...
Her şey bir çizgide akıp gidiyor;
Zaman sona doğru, ben sana doğru...
 
                             Hanefi Söztutan
 
 
UNUTULMAZ İSİMLER
 
ZENBİLLİ ALİ EFENDİ: Osmanlı âlimlerinin meşhurlarından. Sekizinci Osmanlı Şeyhülislâmıdır. İsmi, Ali bin Ahmed bin Cemâleddîn Muhammed, lakabı, Alâeddîn el-Hanefî er-Rûmî’dir. Evliyânın ve âlimlerin meşhurlarından olan Cemâleddîn Aksarâyî’nin torunudur. Dedesine nispetle "Cemâlî" denilmiş ve "Ali Cemâlî" ismiyle tanınmıştır...
Evinin penceresinden bir zenbil sarkıtır, suâl sormak isteyenler, suâllerini kâğıda yazıp zenbile koyardı. O da çekip suâllerin cevâbını yazar, zenbili tekrar sarkıtırdı. Bu sebeple, "Zenbilli Ali Efendi" ismiyle meşhur olmuştur.
Doğum tarihi bilinmemekte olup, 1526 (H.932) senesinde İstanbul’da vefat etti. Türbesi Zeyrek Yokuşu'ndadır. Aslen Aksaraylıdır. O zaman Aksaray, Karaman eyaletine bağlı olduğu için, kendisine "Karamânî" unvanı da verilmiştir.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.