Kafkasya ve jeopolitik önemi -1-

A -
A +
Karadeniz’in kuzeydoğusundaki Taman yarımadasından, Hazar Denizi'nin batısındaki Apşeron yarımadasına kadar uzanan dağlık bölgeye Kafkasya denir…
Kafkasya yaklaşık 379.880 km² alanı kaplayan genişçe bir alandır. Kafkasya’nın değişik yerlerinde birkaç yüz kişiden meydana gelen dil topluluklarından, sayıları milyonlara ulaşan büyük millî topluluklara kadar ellinin üzerinde insan topluluğu yaşamaktadır. Kafkasya’da yerleşmiş olan milletleri üç grupta toplamak mümkündür. Bunlardan birincisi; Çerkezler, Abazalar, Lezgiler, Çeçenler ve Gürcülerden olan Kafkas kavimleri, ikincisi; Ermeniler, Osnsetler, Svanlar, Ruslar ve İranlılarla bazı Avrupa milletlerinden olan İndo-Avrupa kavimleri, Üçüncüsü ise; Azerî, Kumuk, Karaçay, Balkar, Nogay, Kafkasya Türkmeni ve Kundur Türkleridir.
Kafkasya’da 30-40 kadar çeşitli dil konuşulmaktadır.
Dünyanın en eski yerleşim merkezlerinden ve batı ile doğu arasındaki önemli kavşak noktalarından olan Kafkasya’da birçok milletler yerleşti. Kimmerler, İskitler, Sarmatlar, Hunlar, Avarlar ve Hazarlardan sonra Romalıların hâkimiyeti altında kalan Kafkasya Emevî halîfelerinden Hişâm bin Abdülmelik devrinde İslam devletinin sınırları içine alındı.
Azerbaycan, Arran, Şirvan, Ermenistan ve Gürcistan’ı da içine alan büyük bir vilayet teşkil edildi. Abbâsiler zamanında bu vilâyet parçalanıp ayrı ayrı, Azerbaycan, Ermenistan ve Şirvan eyaleti ile Tiflis'te bir Müslüman Gürcistan emirliği kuruldu.
On birinci yüzyılın ikinci yarısından itibaren Kafkasya’ya Selçuklu Türklerinin akınları başladı. Büyük Selçuklu hükümdarı Melikşah, Hazar Denizi'nin batı ve güneybatı sahillerine ve Kafkasya’nın diğer yerlerine Müslüman-Türk kabilelerini yerleştirdi. İki yüz sene kadar Selçuklu hâkimiyetinde kalan Kafkasya Moğol istilasına maruz kaldı. Menuçehr Şah Dağıstan’ın güneyinde bir devlet kurdu. Daha sonra Selçukluların bir şubesi olan Şirvanşahlar hanedanı bu bölgede hâkimiyet kurdu. On altıncı yüzyıldan itibaren Osmanlı Devleti de Kafkasya’da nüfuz tesis etmeye başladı. Bunda Yavuz Sultan Selim’in Mısır seferinden sonra halifeliği bizzat kendi üzerinde bulundurmasının önemli yeri vardır. Çünkü dinî yönden bütün Kafkasya Müslümanları halifeye bağlanmış oluyorlardı.
Mehmet Turan Tuğlu- Ankara
 
 
 
 
ŞİİR
 
Türkiye’miz
Adını aldın vatandan,
Seviyoruz seni candan.
Okuyoruz usanmadan.
Ne güzeldir Türkiye’miz.
 
Her köşesi nasihattir,
Faydalı izahattır,
Yazdıkları hakikattir.
Ne güzeldir Türkiye’miz.
 
Ne kadar hoş, baştan sona
Huzur verir okuyana,
Hitap eder her insana,
Ne güzeldir Türkiye’miz.
Mukaddes Kayacan – İstanbul
 
 
UNUTULMAZ ESERLER:
 
MEVLİD-İ ŞERİF: Süleyman Çelebi’nin meşhur eseridir. Mevlid, lügatte “doğmak, doğum zamanı, doğum yeri” manalarına gelir. Mevlid’in asıl adı Vesîlet-ün-Necât (Kurtuluş Vesîlesi) anlamındadır. Sevgili Peygamberimizin doğumunu kutlamak için yapılan tören anlamında da kullanılmaktadır. Mevlid bütün İslâm dünyasında çok beğenilmiştir. Arnavutça, Rumca ve İngilizceye de tercüme edilmiştir. Asırlar boyunca bütün İslam dünyasında mübarek gün ve gecelerde, sünnet, düğün gibi toplantılarda ve diğer vesilelerle sevilerek okunmuş ve dinlenmiştir. Müslümanların sevgili Peygamberimize olan aşk ve muhabbetlerine tercüman olmuştur. Mevlid; “münâcât” (Allahü teâlâ’ya yalvarma), “vilâdet” (Peygamber Efendimizin doğumu), “risâlet” (Peygamber oluşu), “mîrâc” (göklere çıkışı, Cenneti ve Cehennemi görmesi), “rıhlet” (Peygamberimizin vefatı) ve “duâ” bölümlerinden ibarettir.
 
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.