Kazakistan’dan Yesi’ye -2-

A -
A +
Her hareketiyle Sevgili Peygamberimiz gibi yaşamaya kendini adamış Hoca Ahmet Yesevî hazretleri, bu taklidinde o kadar samimidir ki, Peygamberimiz 63 yaşında vefat ettiği için kendisi de 63 yaşına geldiğinde vefat etmese bile vefat etmiş gibi kendini dünyadan çeker… Dışarıda daha fazla zaman kaybetmeyi istemez. Buna üzülen talebelerine şunları söyler:
“Ey talebelerin, gönül dostlarım!
İki Cihan Güneşi Peygamberimiz Muhammed (aleyhisselam) 63 yaşında dünyadan göçtü. Ben şimdi o yaştayım. Artık şu gördüğünüz çilehaneme çekilerek ömrümün kalan günlerini burada tamamlayacağım. Beni iyice dinleyin!
Ahir zaman insanları dünyanın gelip-geçici olduğunu bilmezler. Ölüp gidenleri gördükleri hâlde umursamaz, görmezden gelir. Bunları size niçin söylüyorum. Bereket getirsin diye…”
Talebeleri gözleri yaşlı şekilde;
“Ey Sultanımız! Bizim hâlimiz nice olur. Senin bu ayrılığına nasıl dayanırız. Bize bir teselli ver!" diyordu...
Buna karşılık Ahmet Yesevî hazretleri:
“Sizi Allahü teâlâya emanet ediyorum” dedikten sonra yavaş yavaş yer altındaki çilehanesine indi. Geride binlerce defa fethedilmiş kırık gönüller bıraktı. Talebeleri, Çin Seddi’nden, Balkanlara kadar dağıldı. Bilhassa Türklerin yaşadıkları bölgelere henüz İslam dinini tanımamış olanlara İslamiyet’i tanıttı.  Gittikleri yerlerden ya döndüler, ya da vefat ettikleri yerlere defnedildiler...
Anadolu’ya gelen talebeler Müslüman Türklerin adil ve hoşgörüsüyle idare ediliyordu. Çünkü Ahmet Yesevî hazretlerinin talebeleri bıkmadan, usanmadan, yılmadan hocalarından duydukları şu sözleri anlatıyorlardı:
“Allah aşkı. Vatan sevgisi. İnsana yapılan hizmet...”
Bugün yaşadığımız bu coğrafya; bu büyüklerin yetiştirdiği talebeler ve onların yolunda gidenlerin bereketi ile bir "cennet vatan"dır. Bu böyle devam ettiği takdirde “İ’lay-i Kelimetullah” bayrağı hep emin ellerde olacaktır...
                Mehmet Can-Araştırmacı-Yazar/Akademisyen
 
 
ŞİİR
 
                    Ecdadımız
 
Kıl kadar ayrılmadı hak hukuk adaletten.
Gayriler şereflendi bu yüzden iman ilen
Mazlumun yanındaydı dinli dinsiz demeden
Buna cihan şahittir benim Osmanlı dedem.
 
Altı asır başka yok böyle dünya yöneten
İnsanlıktan nasipsiz onları kötüleyen
Mazlumun yanındaydı dinli dinsiz demeden.
Buna cihan şahittir benim Osmanlı dedem.
 
İslam’ı yaşadılar öğrettiler tebliğlen
Bu yolda onlar oldu hepsi ömür tüketen.
Mazlumun yanındaydı dinli dinsiz demeden
Buna cihan şahittir benim Osmanlı dedem.
 
Çıkmadılar Şahin dinimizin sözünden.
Dört mezhebi onlardır harfiyen icra eden.
Mazlumun yanındaydı dinli dinsiz demeden
Buna cihan şahittir benim Osmanlı dedem.
 
                                                  Ali Şahin
 
 
ENTERESAN BİLGİLER
 
FIRAT NEHRİ: Hep konuşulan Fırat’ın doğusu diye gündeme gelen Fırat Nehri nerededir?
Doğu Anadolu’dan başlayıp, güneydoğu sınırlarımızdan çıkarak Suriye ve Irak’tan geçip, Basra Körfezi'nde denize dökülen ırmağın adıdır Fırat. Toplam uzunluğu 2800 km kadardır. 1263 km’si Türkiye’dedir. Karasu ve Murad Suyu adında iki büyük kolu vardır. Bu iki kol, Elazığ ilinin Keban ilçesi yakınlarında birleşir. Bu yerde hâlihazırda Türkiye’nin en büyük barajı olan Keban Barajı kurulmuştur. Bunu takiben GAP (Güney Anadolu Projesi) içinde bulunan Karakaya Barajı 1987’de işletmeye açılmıştır. Şanlıurfa yakınlarında yine Fırat üzerinde 1983 yılı sonlarında temeli atılan Atatürk Barajı, Türkiye’nin en büyük barajıdır. Fırat Nehri, geçtiği topraklarda insanların ihtiyaçlarını görerek, Basra yakınlarında Dicle Nehri ile birleşip Şattülarap adını alır ve Basra Körfezi'ne dökülür...
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.