Bu zulme kim dur diyecek?

A -
A +
İnsanlık tarihinin her sayfası sürgünler ve katliamlarla doludur. Öyle ki sönmeyen fitne ateşi, dinmeyen gözyaşı bütün insanlığı yakmakta, yok etmektedir. Coğrafyalar, milletler, işgaller sonucunda sefalete, açlığa, yokluğa mahkûm edilmektedir. Onlara yardım etmek kadar, bunlara yapılanları dile getirmek de çok önemlidir. Bugün dünyaya; adaleti, güvenliği, hürriyeti ve dolayısıyla ekonomik refahı götüreceğini iddia eden (!) ülkelerin tarihine kısaca bir bakalım... ABD; Vietnam’dan, Afganistan’a, Irak’tan, Suriye’ye kadar birçok yerde sayısız işgaller yaptı. Maksatları neydi? Milyonlarca insanı yerinden, yurdundan edip milyonlarcasını neden katletti? Bu ülkelerdeki doğal kaynaklara sahip olup kendi halkının da değil bir avuç seçilmişin, efendinin refahını garanti altına almak, onları huzur içerisinde yaşatmak. İstila ettikleri ülkelerin hâli bugün ortadadır. Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği (SSCB) döneminde Rusya; katliam ve soykırımlarla hâkimiyeti altında yaşayan milyonlarca soydaşımızı vatanlarından sürgün ederek, Sibirya steplerinde ölüme terk etti. Kırım’dan, Çeçenistan’a, Ahıska’dan, Türk dünyası boyunca halklar yok edilmeye çalışıldı. Toprakları, malları ellerinden alınarak, çaresizliğin kucağına itildi. Bununla iktifa edilmeyip (yetinilmeyip) kültürel asimilasyona uğratıldı. Yine demokrasi âşığı(!) Fransa; Cezayir topraklarını işgal ederek, tam 132 sene sömürdü, insanlık tarihinin en büyük katliamlarını yaptı. 8 yıl içerisinde 1,5 milyon insanı, 132 yıl içerisinde de 5 milyon masumu öldürdü. 2 milyon kişiyi toplama kamplarına yığdı. Diğer taraftan, Tunus’ta, Çad’da ne işleri vardı? Arap baharı adı altında, kukla yöneticileri işbaşına getirerek, doğal kaynaklara kondular. Peki bunlara hiç ses çıkarmayan BM, NATO, Batı ve Arap dünyası, bugün; Afganistan’da, Irak’ da Suriye’de, Birmanya’da, Somali’de, Filistin’de, Doğu Türkistan’da ve dünyanın birçok yerinde akan gözyaşı ve kanı dindirmek için mücadele eden Türkiye’ye neden karşı çıkmaktadır? Biliyorlar ki, milletimiz ayağa kalkarsa, ümmetin diriliş destanı yeniden başlayacak. Tarihte olduğu gibi, dünyayı yine Türk’ün adaleti ve merhameti idare edecek. Diler ve umut ederiz ki feryatları Arş'a ulaşan biçare insanın ahı, bir gün bu demokrasi âşığı(!) devletleri insanların vicdanında sorgulatır, hapsettirir...           Mehmet Can       ŞİİR       Köyümün kadınları   Bizim köyün kadınları bir âlem. Kadınlar gününden haberleri yok Kazma kürek çalışırlar tarlada Anneler gününden haberleri yok.   Madonna’yı duydunuz mu siz dedim? Dediler Hazreti Hatice’yi sor Jennifer Lopez’i tanır mısınız? Dediler hazreti Âmine’yi sor.   Anneler gününü sordum onlara Yılda bir gün değil her gün anneyiz Feminist kadınlar sizi tanır mı? Dediler tanımaz biz o değiliz.   Başladılar konuşmaya tek tek. Sabah namazını edemeyiz terk Tarlada bahçede olsak da bizler Beş vakit namazı kılarız tek tek   Bize abdestten sor namazlardan sor Sünnetten vacipten ve farzlardan sor Kandil gecelerin ihya ederiz Sahurdan iftardan oruçlardan sor Tekbirden salattan teravihten sor.      Süleyman Usta-Espiye/Giresun       UNUTULMAZ GECELER   MEVLİT: Süleyman Çelebi’nin meşhur eseridir. Mevlit, lügatte “doğmak, doğum zamanı, doğum yeri”  anlamlarına gelir. Sevgili Peygamberimizin doğumunu kutlamak için yapılan tören anlamında da kullanılmaktadır. Mevlit, yalnızca Müslüman Türkler arasında değil, bütün İslâm dünyasında çok beğenilmiştir. Arnavutça, Rumca ve İngilizceye de tercüme edilmiştir. Asırlar boyunca bütün İslâm dünyasında mübarek gün ve gecelerde, sünnet, düğün gibi toplantılarda ve diğer vesilelerle sevilerek okunmuş ve dinlenmiştir. Müslümanların Muhammed aleyhisselama olan aşk ve muhabbetlerine tercüman olmuştur. Mevlit’in yazılış sebebi de Süleyman Çelebi’nin Peygamber efendimize duyduğu engin muhabbettir.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.