Kabulleniş -2-

A -
A +
Hayat ne kadar bize engel çıkartmaya çalışsa da verdiğimiz mücadeleden asla vazgeçmemeliyiz. Ne demişler bir şeyin hepsini ele geçiremezsen de hepsini de terk etme… Tutunduğumuz ip bizi yukarı çekmeyecek bile olsa, geçmişle başa çıkamayacak bile olsak; ipi tamamen bırakamayız değil mi? Geçmiş yüzünden geleceği de mahvedemeyiz. Umut, mücadeleden mi geliyor bilmiyorum ama sanki tüm bunların arasında kırıntıları uçuşuyor gibi.
Kendine inanmaya başladığın zaman tüm motivasyonlar anlam kazanıyor. İnanmak fiilinin ne kadar mükemmel olduğunu son zamanlarda daha iyi anladım. Yaradan'a inanmak, insanın muhtaç olduğu ve tabiatı gereği içinden gelen bir fiil… Ve Yaradan'a inanmak motivasyonların başı, her şeyin daha güzel olacağına dair en mantıklı sebep... İnsan her şeyi kendi beceremez. Dünyayı daha iyi bir yer yapamaz ya da kalbini temizleyemez. Ama inanmak bunların hepsini yapmasına yardımcı olur, inanıyorum ki daha iyi bir gelecek beni bekliyor diyebilir ve bunun için yalvarır. Yalvarırsa duasının kabul olacağını bilir ve bu da umuttur. Umut ise insanı yaşatır.
Geçmişimle başa çıkamam ama tecrübe edinebilirim. Yaşadığımız her şey iyi veya kötü benliğimizi, etrafımıza duvar gibi örebileceğimiz kişiliğimizi oluşturuyor. Her defasında acı bile olsa kim olduğunu, nelerin üstesinden geldiğini hatırlamak öyle bir haz veriyor ki insana. Ben buyum, mücadeleyi asla bırakmam. Belirsiz gelecekte tekrar yenilsem de savaşırım, tekrar tekrar ve tekrar yenilirim, ama bir öncekinden daha güçlü olurum. Ve ipi asla bırakmam. Çünkü ben buyum. Kendimden kaçamam, geçmişimden kaçamam, şeytanlardan kaçamazsın, ama bununla başa çıkabilirsin. Geçmişin kötü olabilir, sen kötü olabilirsin; ama bu gerçekle de yaşayabilirsin. Yapacak bir şey yok, geçmişi sırtına alıp yürümekten başka. Ama sen busun zaten, mücadeleyi asla bırakmazsın.
-Kalbimiz nasırlaşmış gibi, nasırlaştırın kalbinizi, muhafazası uzun olsun. Havf ve reca arasında olan zihnimiz âlemlerin Rabbi olan Yaradan'dan asla ve asla ümidimizi kesmesin… Rabbim bir vesile ile necata erenlerden eylesin…
            Nurgül Nell
 
 
 
ŞİİR
 
      ORUCUN MÜKÂFATI...
 
Üç kere çalkalarsın, her abdestte ağzını!
Günde beş defa alıp, beş vakti edalarsın!
Üç kere beş on beştir, o çalkalama sayın!
On beş çarpı otuzdur, sonunda ramazanın
 
Tam dört yüz elli defa, ağzını çalkalarsın!
Bir damla su yutmazsın, elhamdülillah bakın!
İşte en basit misal, anlamaya çalışın!
Orucun mükâfatı, nasıl sonsuz olmasın?
 
Eğer yanlış yaparsan, kendini kandırırsın!
Rabbimizle aranda, su yutup yutmadığın
Herkesi kandırsan da, onu kandıramazsın
Orucun mükâfatı, neden sonsuz olmasın
 
Niyetine bağlıdır, günahlar sevapların!
Amellerine bakmaz, kalbe bakar Allah’ım.
Her kulu kandırsan da, onu kandıramazsın
Oruca mükâfatı, sonsuz verir Allah’ım.
 
Vücut rektifiye olur ve yeniden doğarsın!
Sağlığın yerindeyse, orucu tutacaksın!
Kulları kandırsan da, onu kandıramazsın!
Oruç mükâfatını sonsuz verir Allah’ım
 
           Alişahin Sarıbeyler-Savaştepe/Balıkesir
 
 
 
UNUTULMAZ TARİHLER
 
ULAHLAR: Osmanlıların Eflâk, Boğdan ve Erdel’de yaşayan Hristiyan halka verdikleri ad. Ulah tabiri, en çok Kıpçak yöresinde yaşayan Türklerce kullanılmıştır. Eflâk tabiri Ulah adından türemiştir. Ayrıca Makedonya’da küçük bir azınlık hâlinde Ulahlar yaşamaktaydı. Hâlen bu durum Bulgaristan ve eski Yugoslavya devletleri arasında anlaşmazlığa sebep olmaktadır.
Ulahlar, Romanya’nın asıl yerli halkı olan Daç’lar ile Romalıların buraya getirdikleri göçmenler karışımıdır. Ulahlar, Tuna Nehri ile Karpat Dağlarının arasındaki kurak ovalarda yaşarlardı. Ulahlar sırasıyla Bizanslılar, Bulgar kralları, Avarlar ve Macarların yönetiminde yaşadıktan sonra, 15. yüzyılda Osmanlıların idaresi altına girdiler. Fâtih Sultan Mehmet Han'ın 1455’te Eflak ve Boğdan’da hâkimiyet kurmasıyla Ulahlar Osmanlı tebaasına geçtiler. Ulahlar 1699’da Karlofça Antlaşması sonunda Avusturya tarafından ilhak olundu. 1878’de 93 Harbi sonrası yapılan antlaşmayla Türk hâkimiyetinden çıktı. Erdel, Eflak ve Boğdan topraklarında, sonraları Romanya Devleti kuruldu. Fakat Ulahlar hiçbir zaman Osmanlı idaresindeki gibi huzur ve refaha erişemedi...
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.