Gençlik ve sözde aydınlar

A -
A +
 
Çok değil 1970’li yıllarda yaşayan biri kalkıp gelse büyük şehirlerimizden birisine, acaba nasıl bir Türkiye ile karşılaşırdı? Bu kişi caddelerin aşırı trafiğini, gökdelenleri, gece gündüz pırıl pırıl ışıldayan mağazaları, asma köprü ve tünelleri görse hiç şüphesiz çok şaşırır, her geçen gün şaşkınlığı daha da artardı. Radyo ve televizyonlarda kullanılan “uydurukça” sözleri ve yabancı kelimelerle yazılan tabelaları anlamakta güçlük çeker, hamburger ve pizzacıların dolup taştığını görünce ağzı açık kalırdı. En çok da sosyal medya denilen herkesin ayrı bir dünyada kaybolup giden bunalımlı ruh hâlini fark ettiğinde aklı başından gidecek gibi olur bazı okuyup izlediklerine yüzü kızarır, öfkeden deliye dönerdi.
Dinî bayramlarda dünyanın eğlence merkezlerine akını; mümin olduğu hâlde dinin hiçbir emrinden haberi olmayan yasak ettiği ne varsa hepsini modernlik çağdaşlık vb. diyerek yaşayanları görse ne diyeceğini bilemezdi... Artık maddiyatın daha önem kazandığı, kişiye kazancı, konumu, kariyeri kadar kıymet verildiğini fark etse belki de nutku tutulurdu.
2020 senesinde maalesef manzara böyle. Toplumumuz son 15-20 senede iktisadi refahın artmasıyla hızla değişti ama bu değişime ayak uyduracağım derken millî ve manevi bünyede çözülmeler başladı. Cemiyet her şeye menfaat çerçevesinden bakmaya başladı. Tüketim çılgınlığı başını alıp gitti ve gençlerimizin tek gayesi bu emellerine ulaşmak ve para kazanmaktan öteye gitmedi.
Millet, günden güne ruhen eritilip yok edilmekte. Daha acısı buna hâl çaresi araması gereken Türk aydınları çoğu kendinden bihaber, çoğu kaptırmış gidiyor kendini bu rüzgâra… Yazdıklarına konuştuklarına şöyle bir bakıyorsunuz aynı düşünce etrafında laf kalabalığından başka bir şey ürettikleri yok.
Diyesi geliyor insan bu sözde aydınlara:
-Mükemmel, akıcı bir Türkçe ile hitap etmek yerine “adapte”, “entegre”, “aktivite”, “performans” gibi Fransızca kelimeleri ve “sorun”, atamak”, “yanıt”, “olanak”, “kalkışma”, “kanı”, “olası” gibi uydurma “sözcükleri”(!) farkına varmadan şuursuzca, affedersiniz “bilinçsizce” kullanıyorsunuz. Ama gençliğimizi kendine has, kültür bahçesini yabani otlarla dolduruyorsunuz. Bir şey yapamıyorsunuz bari buna dur deyip bu durumu “tespit” etmeye “teşhis” koymaya uğraşın. Bari buna dikkat edin!..
          Mehmet Can
 
 
ŞİİR
 
            Bundan sonra
 
“Malın mülkün var mı?” diye sordular
“Var kabul edelim, farazi” dedim.
Karun gibi niceleri vardılar,
“Önlerine kondu terazi” dedim.
 
Gülümsedi biri, biraz da pişkin,
“Bizler de değiliz servete düşkün,
Fena mı olurdu olsa bir köşkün?”
“Doymayan göz bence marazi” dedim.
 
Neyin var neyin yok üst üste vursan,
Bir şey var alınmaz, hepsini versen;
Beş kuruşsuz bir köşk yapmak istersen
“Gönüldür en güzel arazi” dedim.
 
Tam sohbet biterken birisi yine,
“Kimsin, nesin?” diye seslendi bana.
Osman Ercan idi kırk dokuz sene,
“Gayri bundan böyle İcazî” dedim.
 
                     Âşık İcazî
 
 
UNUTULMAZ KELİMELER
 
SERASKER: Osmanlılarda önceleri seferdeki orduya kumanda eden vezir, sonraları da Millî Savunma Bakanına verilen isimdi. Sadrazamlardan başka vezirlerden birinin orduya kumanda ettiği zaman ona serasker adı verilirdi. 1845’e kadar seraskerler ek bir görev olarak İstanbul’un zabıta işleri ve yangınlara karşı gerekli tedbir almakla da görevliydi.
1879-80 senesinde yapılan teşkilâtla seraskerlik kaldırılarak Harbiye Nezareti (bakanlığı) kuruldu ve Hüseyin Hüsnü Paşa Harbiye Nazırı oldu. Fakat bu unvan da bir iki seneden fazla sürmedi, tekrar “Serasker” unvanı kullanıldı. 1908 İkinci Meşrutiyetin ilanından sonra Serasker unvanı kaldırıldı ve Harbiye Nezareti unvanı yeniden kabul edildi. Eskiden resmî dairelere “kapı” denildiği için Seraskerlik dairesine de “Serasker kapısı” denildi.
“Serdar-ı ekrem” unvanıyla sefere memur edilen Sadrazam ve Serasker olarak sefere katılacak vezirlere verilen fermana “Seraskerlik Beratı” veya “Serdarlık Beratı” denilirdi. Beratta, yapacağı görev belirtilir, kendisine geniş yetki verildiği de yazılırdı.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.