Biz nerede yanlış yaptık?

A -
A +
  Gözle görülmeyen bir virüs ve etkisi. Hayatı ters düz eden bir salgın. Birçok izah, açıklama aranan bir süreç… Allahü teâlânın âdeti sebeplerle yaratmaktır. Bizler sadece beş duyu organımız ile algılamaya sahibiz. Yaşanmakta olan pandemi sürecinde bilimsel izahlar ve çözümler var! Ya da biz öyle sanıyoruz. Lakin ciddi bir acizlik modern düzene tokat gibi çarptı. Bu noktada ben konuyu bir mümin olarak yorumlamaya çalışıyorum. Hata ve kusurumuz çok. Lakin elbet içimizde iyiler de mevcut. Kuvvet ve kudret Allahü teâlâdan olduğuna göre hangi büyük yanlışımız bu umumi belaya düçar eyledi bizi. Ya da bunu bir bela olarak mı görmeliyiz? Yanlışımızı aramak zorundayız. Ya da her hâl içerisinde Allah’ın rızasına uygun yaşamanın derdinde olalım ki Allahü teâlânın rızasına kavuşalım. Neleri terk ettik, nelerin peşine düştük! Varlığımızın sebebini anlamak meselemiz olması gerekirken biz canımızın derdine mi düştük? Oysa her bir hücrenin can bulması kimdendir? Canlıya hayat veren, onu hayatta tutan ve hayatımızı bitiren kim? Aylardır süren salgından net bir netice çıktı mı? Birey bazında illaki istifade eden olmuştur. Ya toplum açısından? Karamsar olmak istesem de aslında hayata pozitif bakmak gerek… Bir de yorumum şu, ne zaman ki çoğunun cevabını bildiğimiz sorulara hem kendimizde hem de toplum içinde cevap verebilecek olgunluğa erişiriz işte o vakit maddi manevi feraha kavuşuruz. Aksi bir istikamet, virüs sürecinde yaşanan hem maddi hem manevi hasarı büyütecek. Yalnızca nefsimizi düşünmek yerine biraz da müminlerin hâllerini onların hayata bakışındaki eksen kaymasını dert edinmemiz elzem gözüküyor... Toplum büyük bir gaflet üzere kendi kültüründen, geleneklerinden dilinden dininden ve inancından uzaklaşmaya ne olduğu bilinmeyen, adı konulamayan ama birey olarak da insanı insanlıktan çıkaran kaotik atmosferlere doğru süzülmektedir. Son yıllarda insanımızı kendi kültürümüz kendi inancımız kendi geleneğimiz yerine yabancı kültürler mi yönlendirir oldu ne? Rabbim gençlerimizi bu tür ithal kültürlerin etkisinden muhafaza eylesin.            Fatih Toprak-Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmeni     ŞİİR              EYLÜL   Vakit eylül ortası Bulutlar anlatıyor matemi Dönerken rüzgârgülleri Bir ağaç açmış ellerini Kopan yapraklarına dua ediyor sanki   Çatısız evlerin bacasından tütüyor hasret Kalplerden kir akıyor sözcüklere yağmur niyetine Utancından başını öne eğiyor sokak lambaları Neden durgun ve dalgın bugün kaldırımlar?   Gökyüzü de olmasa kime kaldıracağız başımızı? Hatıralar yürümekle bitmiyor Bir şairin ruhuna dokunamadıysanız Bırakın hayatına da dokunmayın artık                   Kübra Can       EĞİTİM TARİHİMİZDEN   ISLAHHANE: Osmanlı Devleti'nde kurulan sanat okullarına verilen addır Islahhane. İlk olarak Tuna vilâyetinde açılan okula kimsesiz ve yardıma muhtaç çocukların alınması ve bunların hâl ve geleceklerinin düzeltilmesi düşünüldüğünden ıslahevi anlamına gelen bu tanımın kullanıldığı düşünülmektedir. Bir de Türkçenin Rumeli şivesinde ıslah “iyi, güzel” anlamına gelmektedir. Tuna vilâyetinden sonra Rusçuk, Halep, Selânik ve İstanbul’da da açılan bu okullara, daha sonraları Sanâyi Mektebi adı verildi. 1868’den sonra Bursa, İzmir, Bosna, Trabzon, İşkodra, Kastamonu, Erzurum ve Diyarbakır’da açılan okullarla bu faaliyet genişletildi. Islahhanelerde öğrencilere ilköğretim seviyesinde dersler okutulduğu gibi bulunduğu bölgenin ihtiyaçlarına göre terzilik, kunduracılık, demircilik ve marangozluk gibi sanat eğitimi de veriliyordu. Okulların giderleri halkın yardımları ve ıslahhanelerde yapılan eşyanın satışlarından elde edilen kârla karşılanırdı. Islahhanelerin yerini sonraları sanat mektepleri almıştır.  
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.