Bir gözyaşında saklı hayat…

A -
A +
 
Her ferdin illaki bir derdi vardır. Hayattaki konum ve şartlarına göre yüreğini yakan, için için hüzne sokan ve olması gereken hâlden savuran bir dert, belki birçok dert.
Modern dünya problem üzerine konumlandırılan bir sistemdir. Her meselenin çözümünü sunar! Oysa çözümler hep koca bir yanılsamadır. Neticede nevroz ve psikozlarla baş başa kalan bir insan ortaya çıkar. Tam da istenilen budur. Çünkü sistem buradan beslenir. Sıhhatli bireyler istenmez. “Sağlıklı” demiyorum “sıhhatli” diyorum! Şuurda birliktelik olmamalıdır. Uçuruma topluca yuvarlanmaya hazır birliktelikler desteklenir. Hatta finanse edilir! Arabanın doğru istikamette gitmediğini söyleyenler garipsenir, garip kalır. Hâl böyle iken her insanın gidişattan rahatsızlık duyduğu bir an vardır. Perdeyi biraz araladığında hakikat ışığının hüzmelerini görür. Ama yaşanılan hayat öyle bir alışkanlık hâli almıştır ki, buna dur diyecek güç ve gayreti kendinde bulamaz. Oysa dünya hep savaşların sahnesi olmuştur. Ve insan savaşmadan neyi kazanabilir!
Hakikatin farkına varmış ve bunu kendine dert edinmiş her insan iyiye daha iyiye ulaşmak için çalışmalıdır. Çünkü bu, kişiye Rabbinin lütfudur. Nimetin artması gösterilecek gayrettedir. Çünkü yüce Allah öyle buyuruyor.
Sistemin saldırısı çok yönlü gözüküyor. Girift ve sarmal bir yapıdaymış gibi. Bu durum kişileri “işin çok zor olduğu” algısına götürüyor. Lakin aslında bu da bir yanılsamadan ibarettir. Hazreti İbrahim'in ateşe atılış kıssası bize neler anlatıyor? O yüce Peygamberin teslimiyeti devasa ateşi nasıl söndürmüştü? Bilelim ki gönlün hazır ve acziyet hâlindeki küçük bir damla gözyaşı ile yapacağı tövbe de bu sistemi yerle bir edecek güçtedir. Göz, şeytani düzenin istediği şekilde değil; Rabbinin ihsanının hakikat ışığıyla görüş kazanacaktır.
Doğuyu bugünkü neslin gördüğü bir coğrafya parçası olmaktan çıkarır rahmetli Ömer Öztürkmen de “Gözyaşı Medeniyeti” isimli eserinde… Orada verdiği mesaj şudur: Akan her damla gözyaşı İslam'ın ruhundan damlamaktadır. Duaların en güzeli, en hayırlısı gözyaşı ile yapılan duadır…
           Fatih Toprak
 
 
 
ŞİİR
 
 
   Vatan sağ olsun
 
Hava soğuk
Buz gibi
Nöbet zor
Vatanı kollamak
Çok zor
 
Ama bir umut
Bir umut var
Beni ayakta tutan
Tek bir umut
Belki vatan sağ olur
Belki vatan kurtulur
 
Hava iyice çetinleşti
Soğuk âdeta ciğerimdeydi
Ama olsun ben donsam da
Vatan sağ olsun
 
Bir ses geldi birden
Etraf ürkütücü oldu
Derken bir ışıltı geldi
Gözümün önüne
 
Ayaz birden dindi
Meğer vurulmuşum
Şehit olmuşum
 
Olsun nasip işte
Bu kadarmış
Vatanı kollamak
Korumak buraya kadarmış
Ama yeter ki
Vatan sağ olsun
Yeter ki vatan kurtulsun...
 
           "Gecelerin Şairi"-Turan Habil Koçak
 
 
 
UNUTULMAZ ŞEHİRLER
 
BAKÜ: Azerbaycan’ın başşehri. Nüfusu 2.260.000'in üzerindedir. Apşeron Yarımadasının güney kıyısında, Bakü Körfezinin meydana getirdiği geniş yayın üzerinde bulunur. Bakü Körfezi, Hazar Denizinin en muhafazalı, limanıdır.
Bakü’nün önemi, eskiden Sovyetlerin en büyük şehirlerinden biri olarak, petrol sanayii ve yönetim merkezi oluşundan kaynaklanırdı. Bakü’de petrolün varlığı 8. yüzyıldan beri bilinmekteydi. 15. yüzyılda sığ kuyulardan petrol çıkarılmasına başlanmıştı. Bakü, körfezin çevresinde kat kat yükselen bir şehir görünümündedir. “İçeri Şehir” denilen eski Bakü tepede kurulu olup etrafı surlarla çevrilidir. Surlar ve 27 m yükseklikteki 12. yüzyıl yapısı olan Kız Kulesi hâlâ ayaktadır. İçeri Şehir, labirenti andıran dar sokakları ve eski binaları ile ilginç bir manzaraya sahiptir. Eski yapılardan başta Sink Kale Camii ve minaresi, Şirvanşahlar Sarayı, Adalet Sarayı (Divan Han) ve Cuma Meşhed Minaresi olmak üzere cami, saray ve türbeler önem taşır.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.