Yaşlılık üzerine -1-

A -
A +
Geçtiğimiz hafta dünyada "Yaşlılar Günü" olarak kutlandı diyoruz. Kutlandı mı, ne kadar kutlandı hangi yaşlıya nasıl bir yararı oldu bilemiyoruz… Ama mademki böyle bir hafta var öyleyse bu konuda birkaç kelam etmek istedim...
İnsanlar doğarlar, yaşarlar ve ölürler. Bu yaratılışımızın değişmez bir kuralı. Doğmamız elimizde olmadığı gibi ölümlü olmamız da elimizde değildir. Onu ancak Allahü teala bilir. Ama nasıl yaşadığımız ve yaşamamıza nasıl yön vereceğimiz hakkında iradeyi cüziye olarak elimizdedir.
Her yaşın kendine göre bir güzelliği vardır. Yeter ki hayata güzel yanlarından bakalım ve hangi yaşta olursak olalım hayatımızın yaşanmaya değer birçok nimetlerinin olduğu gerçeğini hiç çıkarmayalım.
İnsanlar yaşlandıkça gerek beden gerek ruh bakımdan birçok değişikler başlar. Yaşlandıkça ruhta bir yaşlılık olmaz ama ruhu taşıyan beden yaşlandıkça eski gücünü ve kuvvetini gösteremez olur. Gönül kocamaz derler ama yaşlılıkta beden her türlü hastalık hâllerine sıkıntılara, çeşitli kısıtlılık hâllerine düçar olurlar. Mecbur kalırlar.
Bazen buna ölüm düşüncesi de eklenir. Geleceğinin ne olacağı düşüncesi de ona ciddi kaygılar ve endişeler verir.
Hayatın bir gerçeğidir ve aslında büyüme 25 yaşlarında durur. Adale gücü en yüksek seviyededir. Bağışıklık sistemi yüksektir.
30 yaşından sonra vücut fonksiyon kapasitesi az da olsa düşmeye, bazı anatomik değişikler kendini göstermeye başlar.
40 yaşlarında fazla hissedilmese de aslında ufak ufak duraksamalar başlamıştır. Kilo artarken boy birkaç milim kısalır. Vücudun tabii savunma sistemi zayıflar.
50 yaşlarında deri kırışıp sarkmaya başlar. Vücut ağırlık kaybetmeye, görmede zayıflama ve hafıza kayıpları kendini göstermeye başlar.
60 ve 70 yaşlarında boy yaklaşık 2 cm kısalmıştır. Kas gücü yarı yarıya düşer, tat alma duyusu iyice azalır, duyma ve görme fonksiyonlarında azalmalar görülebilir.
Genel olarak yaşlılığın 65 ile başladığı kabul edilir. Dünya Sağlık Teşkilatının yaptığı yaş gruplaması şöyledir: 45-59 orta yaşlı, 60-74 yaşlı, 75-89 ihtiyar, 90 ve üstü çok ihtiyar... Bu, bölgelere ve ülkelere göre de değişebiliyor. 
            Em. Sağ. Yazar Aslan Torun
 
 
ŞİİR
 
         Hazan
 
Elveda fasl-ı bahar.
Geldi sapsarı hazan.
Ömürden yaprak yaprak,
Dökülüyor sayfalar.
 
Kıvılcımlar çakarken
Çakmaklı gözlerinde.
Ne vakit soldu yüzün?
Zaman çizgilerinde.
 
Kısa bir rüya kadar,
Gözünü aç ve kapa.
Bir eski çerçevede.
Anılar safha safha.
 
Yalan derler dünyaya.
Burada olmaz sefa.
Gönül verme yad ele.
Dostlarda olur vefa.
 
Savrulur bütün canlar,
Ecelin rüzgârıyla.
Başlar ebedi hayat,
Bütün ihtişamıyla.
 
Konuşur tüm azalar.
Anlatır meramıyla.
Belirlenir mertebe,
Emre ihtiramıyla.
        Zuhal Güzel
 
 
 
YÖRESEL LEZZETLERİMİZ
 
BURDUR CEVİZ EZMESİ:  Yaklaşık 300 yıllık geçmişe sahip olan Burdur'a özgü Ceviz Ezmesi Tatlısı 2008 yılında coğrafi işaret tescili almıştır.
Ölçüleri: 
1.000 gr irmik, 1.000 gr dövülmüş ceviz, bir bardak su.
Yapılışı: Ölçü olan irmik ve dövülmüş ceviz bir kaba konur. Diğer taraftan bir bardak su ateş üzerinde ılıklaştırılır ve 1 kg şeker üzerine dökülerek eriyinceye kadar karıştırılır. Şeker eriyince irmik ve ceviz üzerine dökülerek tekrar karıştırılır. Bir tepsi üzerine pudra şekeri serpilir ve karışım bunun üzerine dökülerek kaşığın tersi ile aynı kalınlıkta tepsiye yayılır, baklava şeklinde kesilir. [http://www.burdur.gov.tr/yoresel-tatlar]
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.