"Müsaadenizle Efendim..."

A -
A +
Menderes, 1952 senesinde Paris’tedir. Resmî görüşmelerden sonra, Türk büyükelçisine sorar:
“Sefir beyefendi! Fransa’da Osmanlı hanedanından kaç kadın vardır ve bunlar ne iş yapmaktadır?”
Büyükelçi, “Bilmiyorum Başvekil Hazretleri” cevabını verince, Adnan Bey asabileşir:
“Bu malûmatı yirmi dört saat içinde istiyorum. Aksi hâlde sizi vazifeden almak mecburiyetinde kalabilirim.”
Türk Büyükelçiliği, Fransız istihbaratının da yardımıyla ertesi gün listeyi hazırlar ve Başbakan’a arz eder.
Başbakan, Hanedanın kadın azalarından (üyelerinden) kimlerin Fransa’da yaşadığına ve ne iş yaptıklarına dair yazıyı acı bir yüz ifadesi ile okur. Ancak, fazla bir şey belli etmemeye çalışarak, kâğıdı katlayıp cebine koyar.
Adnan Menderes, Türkiye’ye döndüğünde Çankaya’ya gider ve cebindeki kâğıdı çıkartarak Reisicumhur Celâl Bayar’ın masasına bırakır:
“Efendim” der. “Şu oldu, bu oldu. Fakat neticede, bu memleketi Türklerin Hakanı, Müslümanların Halifesi ve tebaanın Padişahı sıfatı ile altı yüz yirmi dört sene idare etmiş bir ailenin kadın mensuplarının çoğunluğu, yaptığım tahkikata nazaran ve şu listede görüldüğü gibi Fransız ordusunda bulaşıkçılık yapmaktalar. Bu, hepimiz için yüz karasıdır. Hiç değilse Hanedanın kadın azalarını (tekrar) yurda kabul edelim. Kendilerine bakmamız insanlığımız icabıdır (gereğidir). Ama bunu çok görürsek; bari bizim ordumuzda bulaşıkçılık yapsınlar.”
Bayar, “Hayır!” der. “Müsaade edemem.”
Bunun üzerine, Başbakan, derhal bir kâğıt alarak bir şeyler yazar ve Cumhurbaşkanı’nın masasındaki diğer kâğıdın yanına bırakır. Ardından, “Müsaadenizle efendim!” diyerek süratle odadan ayrılır.
Celâl Bayar, önündeki kâğıda bir bakar ki, Menderes istifa dilekçesini vermiştir...
Tabiî, âdeta şok geçirir.
Araya, Demokrat Parti Muş Mebusu (milletvekili) Gıyasettin Emre’nin de olduğu bazı milletvekilleri, bakanlar girer ve Menderes istifadan vazgeçirilir.
Fakat Osmanoğulları’nın kadın mensupları da çıkartılan bir kanunla Türkiye’ye kabul edilirler...
          Gülsüm Can-İstanbul
 
 
ŞİİR
 
 
 
           Said Arvas Abi'miz
 
Ecdadına hasretti, Said Arvas abimiz.
Bize edep öğretti, Said Arvas Abi'miz.
 
Cahilliği bitirir, nefsi dize getirir,
Doğru ize götürür, Said Arvas Abi'miz.
 
Sözleri ibret dolu, gösterdi doğru yolu,
Arvas’ın sağlam kolu, Said Arvas Abi'miz.
 
Günah olsa devâsâ, davet eder Arvas’a,
Bırakmaz keder tasa, Said Arvas Abi'miz.
.
Susuz çiçekler solar, dökülsün billur sular,
Güzel kokular salar Said Arvas Abi'miz.
 
Garip sözünü duyar, büyük zatlara uyar,
Bir gül kokusu yayar, Said Arvas Abi'miz.
 
Yolu cennete gider, sevenler dua eder,
Bırakmaz bizde keder, Said Arvas Abi'miz.
 
Soyu, kökü derinde, söz söylerdi yerinde,
Uyusun hep serinde, Said Arvas Abi'miz.
 
                           Mehmet Ali Demirbaş
 
 
 
 
 
TARİHİ ESERLERİMİZ
 
HATUNİYE MEDRESESİ: Çifte Minareli Medrese de denilen ve mimarisi, plânı ve süslemeleriyle Anadolu’nun en büyük (35 x 48 m) en önemli eserlerinden birisidir. Erzurum’da Ulu Câminin Tebriz Kapısı tarafındadır. Yazısı ve vakfiyesinin bulunamaması sebebiyle yapım tarihi tam olarak bilinmez ama üslup ve mimarisinden 13. yüzyılın son çeyreğinde yapıldığı anlaşılmaktadır. Açık avlulu medreseler plânında dört eyvanlı, iki katlı, kesme taştan şâheser bir yapıdır. İç bölümün abidevi yapısı ön yüze de yansımıştır. Tamimiyle bitki süslemesiyle bezenmiş olan taç kapı ve çeşmesiyle Sivas’taki Gökmedrese’yi hatırlatmaktadır.
Taç kapının köşelerinde, şerefelerine kadar yıkılmış iki yivli minare yükselmektedir. Minarelerin yapımında sık tuğla ve çini kullanılmıştır. Medresenin güney eyvanında iki katlı, silindirik yapılı, konik çatıyla örtülü türbe yer almaktadır. Kümbetin mimarisi, süslemesi ve yapı malzemesinin ana binadan ayrı olması daha sonraki bir tarihte yapıldığını göstermektedir.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.