Mor saplı diş fırçası -1-

A -
A +
Kızım Nuran dört yaşına yeni girmişti. Banyodaki lavaboya boyu yetişmiyordu. Küçük bir tabure koyunca ancak musluğa ulaşabiliyordu.
Banyoda en çok merak ettiği şey ablasının diş macunu ve diş fırçasıydı. Ablası da yedi yaşındaydı. Ablası ilkokul birinci sınıfa gidiyordu. Sabah kahvaltısını yapmıştı. Diş macunu ile dişlerini fırçalıyordu... Ablası ne zaman banyoya gitse Nuran da arkasından koşardı. Ablası diş macununu diş fırçasına sürüp ağzına götüreceği zaman Nuran da isterdi.
-Bana da bana da…
Ama ablası izin vermezdi:
-Olmaz bu benim fırçam. Hem sen daha küçüksün.
-Hayır değilim. Bak kocaman oldum ben.
-O zaman git anneme söyle sana da alsın.
Mutfaktan yanlarına geldim. Nuran’a dedim ki:
-Çok mu seviyorsun sen de diş fırçalamayı?
-Hı hı… Ben de ablam gibi dişimi fırçalayacağım.
Nuran’ın yanağına küçük bir öpücük kondurdum:
-O zaman seninle anlaşalım, tamam mı tatlım. Şimdi kahvaltı zamanı...
Nuran ısrar etti:
-Hayır benim de diş fırçam olsun istiyorum. Ben de istiyorum.
-Ama ablan önce ne yaptı?
Nuran ablasına baktı. Ablası cevap verdi:
-Ben önce kalktım. Banyoya geldim. Ellerimi yüzümü yıkadım. Havluyla kurulandım. Sonra kahvaltı masasına oturdum. Bismillah dedim. Kahvaltımı yaptım. Sonra “Elhamdülillah” dedim. Şimdi de kahvaltıdan sonra dişlerimi fırçalıyorum. Nuran hemen döndü gözlerime baktı.
-Ama anne, dedi. Ben sadece dişlerimi fırçalamak istiyorum.
Nuran’a cevap vermedim. O gün Nuran ellerini yıkamadı. Ablasından sonra banyonun lavabosunda oynarken kirli sulardan mikrop kapmıştı. Ertesi sabah Nuran’ın karnı ağrımaya başladı. "Karnım ağrıyor anne, çok acıyor karnım" diye ağladı.
Nuran mikrop kapmış ve ishal olmuştu. Tabii hemen babası ile birlikte doktora götürdük. Nuran ateşler içinde kıvranıyordu.
Doktor yapılan tahliller sonucunda enfeksiyon kaptığını söyledi. Nuran’a sıkı sıkıya tembih etti:
-Bundan sonra sabahleyin kalktığında sen de ellerini ve yüzünü yıkayacaksın tamam mı? Eğer yıkamazsan yine hasta olursun.
          Gökçe Arslan-Öğretmen
 
 
 
 
ŞİİR
 
 
              Verenler
 
Hakk'ın verdiğini halka dağıtan,
Yanık sineleri böyle soğutan,
Cennete namzettir, gönüle sultan,
Sofrası bereket, biri beş olsun.
 
Vallahi ganîdir, Rezzâk-ı kerim,
Şükredene verir, Gafûr-ur Rahîm,
Dize getirene 'yiğittir' derim,
İblis nakavt olsun, nefis tuş olsun.
 
Üçü, beşi sakınmadan verene,
Dört kitabın manasına erene,
Gurebanın kapısına varana,
Musa yoldaş olsun, Hızır eş olsun.
 
Teraziye vurulunca ameller,
Yerle yeksan olur, çürük temeller,
Umulmadık yerden uzanır eller,
Sağında defteri, solu boş olsun.
 
Devrini tamamlar, çarkı dönerse,
Birini tutturur, kırkı denerse,
Kim fakiri bir hayırla anarsa,
Katığı bal olsun, gönlü hoş olsun,
 
          Mustafa Özkahraman
 
 
UNUTULMAZ KELİMELER
 
ENVANTER: Bir iktisadi faaliyete konu, kıymetlerin belirli bir devre sonunda birer birer takibine, tartılmasına, ölçülmesine, sayılmasına ve bu zamanki rayiçlere göre bedellerinin takdirine ait işlemler. Envanter, geniş manası ile herhangi bir işletmenin belli bir tarihteki varlıkları ile borçlarının sayılması ve değerlenmesi sonucunda bulunan kesin miktar ve kıymetlerin ayrıntılı olarak tespit edilmesi ve gösterilmesidir. Dar anlamı ile ele alındığındaysa envanter, yalnız mal stokunun veya ürün ve yarı ürünlerin veya ham madde ve malzemenin sayılarak değerlenmesini ifade eder. Dar manada envanterin başlıca iki metodu bulunmaktadır. Bunlar sürekli envanter ve hesap devresi sonunda envanter alma metotlarıdır. Türk Ticaret Kanunu’na göre, “Envanter çıkarmak; saymak, ölçmek, tartmak ve değerlendirmek yoluyla bilanço günündeki mevcutları, alacakları ve borçları kesin olarak ve ayrıntıları ile tespit etmektir.” Mevcutlar, alacaklar ve borçlar işletmenin ekonomik değerlerini belirtir.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.