Son kapı, son nefes, son ses...

A -
A +
İçimden geldi, geçen yılların hüzünlendirdiği bir an duygularımı sizlerle paylaşmak istedim… Yılların geçmesi bizi biraz hüzünlendirdi evet… Yeğenimin resmine ve 10 yıl öncesi hâline baktım. Duygularım kelime olup döküldü kalemimden… Aslında insanoğlu, zamanın nasıl geçip gittiğini çocuklar büyüdükçe daha bir fark ediyor onların dününü ve bugününü kıyaslayınca… O insanoğlu ki hem zaman hem beden olarak doğuyor büyüyor zamanın eriten kabı yuvasına geri dönüyor. Zaman, kabını kaynattıkça sefer edeceği biletin tarihini az çok anlıyor. Ruhunun bu bedenine geçimsizlik şikâyetlerini dile getirse de beden yorgun yük fazla erzeli ömre. Kovuyor şartlar, göçüp gidiyor bir daha dönmemek üzere. Ruhunun ağlamasına gözyaşı şahitti madde âleminde. Şimdi şahidi olsa da kim duyacak? Lakin evliyalar hariç. Ama nafile, fırsat elden gitmiştir. Uykuya kapanan gözler, görmemek üzere güneşin doğuşuna kapanmıştır. Ecel uykusu, kalbin içinde ruha seslenip uyandırmıştır. Bir daha uyumamak üzere... Dert denilen rüzgârın bir an esmesi, ciddi takıntıların anlamsız dert yüklemeleri, ruhu nefessiz bıraktı hep. Akıl mikroskobuyla baktıkça dertlerin ufak virüsler olduğu, nefeslerin çok değerli olduğu nefesi verene nefesleri kurban etmeyi kalbin çalışması gibi manaları, gönle masivasız yüklemeler yapmayı idrak etmek ulvi bir makamdır anlayana. Kader derdik, yazı derdik. Fâniye fâni yazıldı. Kader de fânidir bizim gibi. Kaderin öldüğü gün evvelin sonsuza açılan kapısını tıklar ölüm. Bir binektir ölüm. Kaç göz verildi ise uzak yakın anlamlı anlamlı ruhun kalbinde misafirlikten çıkmış gibi bütün lisanları ezbere okur seni. Seni sana ezberletir. Lakin unutamazsın, unutmak istersin başaramazsın. Renkler kaybolmadı, gözlerinden alındı ziya. Uğruna geceni nefesini ömrünü tükettiğin paralar şimdi bir akçe bile etmiyor. Hayaldi hep yaşadıkların, lakin engin deryalara açılan hakikatin hangi dibinde veya hangi gemisinde olacağını belirleyecek olan kalbine ruhunun ikramıdır. İkram ya neşe ya keder... Son kapı son nefes son ses...        Yavuz Selim Bulut       ŞİİR                     Gizli   Kaç mesut çıkar şu fâni dünyada Bir yolculuktayız gizliden gizli. (Hoş bir seda kalır) derler burada Her şey yok olmakta gizliden gizli.   Ne sırdır, ey akıl, düşün bir kere Görmez bir beyinde gözümüz gizli. Bir umman olur bazen bir zerre Çok sözlerimizde özümüz gizli.   Sanma manasız bir kubbe bu âlem Canların içinde pek çok can gizli İnsanı tamamlar dertlerle elem; Dikenli güllerde ballar da gizli...   Bir sonsuza gider gördüklerimiz, Bunlar zaman ve mekân sathında gizli. Pek mahduttur bizim bildiklerimiz Her şey ki Allah’ın zatında gizli...                   Ş. Erdoğan Ulu     GÜZEL YURDUMUZ   KAZDAĞLARI: Kazdağı eski ismiyle İda Dağı, Anadolu'nun kuzeybatısında bulunan, Biga yarımadasının en yüksek dağı... Ege Bölgesi ile Marmara Bölgesi'ni birbirinden ayıran Kazdağları, Çanakkale ve Balıkesir sınırları içinde yer alıyor. 70 km'lik Kazdağları zincirinin ortasında bulunan Kazdağı’nın, güneyi Edremit Körfezi, doğusu Zeytinli Çayı, kuzeyi Kara Menderes Çayı, batısı Altınoluk ile çevrili. 21.452 hektarlık alanı millî park ilan edilen bölgenin park kısmı Balıkesir iline bağlı Edremit ilçesi sınırları içinde kalıyor... Kazdağı, batıda Ege Denizi boyunca ve kuzeyde Marmara Denizi'ne doğru, araya nehirleri ve vadileri alarak ilerliyor. Karataş Tepesi 1774 metre ile Kazdağı'nın zirvesini oluşturuyor. Onu 1767 metre ile Babadağı Tepesi ve 1726 metre ile Sarıkız Tepesi izliyor. Üçü de Türkmenlerin “Cılbak” olarak isimlendirdiği ağaçsız bir kütlenin üzerinde bulunuyor. [https://balnet.net/kazdaglari-nerede-k645]
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.