Dünya sürgünü bitti mi? -1-

A -
A +
Şair, yazar, mütefekkir Sezai Karakoç’u kaybettiğimizi teessürle öğrendim. Yaşayan bir efsaneydi kendileri. Güzel adamlar dünyamızdan bir bir ayrılıyor. Artık daha çok yalnızlaştığımızı hissediyorum. Sezai Karakoç’un yaşadığını bilmek bana nedensiz bir sevinç verirdi. Hatta onunla aynı devirde yaşıyor olmak bile benim için bir onur vesilesi, bir mutluluk kaynağı ve bir gurur sebebiydi. Önceleri “bu büyük şairin ölümünü duyarsam üzülürüm” diye içimden geçirirdim. İşte şimdi o haber geldi ve ben gerçekten üzüldüm. Kendisiyle hiç tanışmamış olsam bile sanki bir yakınımı kaybetmiş gibi üzüldüm. Nasıl üzülmem ki edebiyatımızın koca bir çınarı gitti, fikir dünyamızın bir yıldızı kaydı.
Sezai Karakoç edebiyatımızda çok önemli kilometre taşlarından ve de dönemeçlerinden olan "İkinci Yeni" olarak adlandırdığımız şair grubundandı. Ve bu grubun yaşayan son şairiydi. Kendisi hem İkinci Yeni şairlerindendi hem de Yedi Güzel Adam’dan biriydi. Hem İkinci Yeni temsilcisi olmak hem de Yedi Güzel Adam’dan biri olmak değme şairin harcı değildir. Ancak Sezai Karakoç gibi dev şahsiyetlerin olabileceği bir şeydir...
Yedi Güzel Adam’dan ise sadece Rasim Özdenören Ağabeyimiz kaldı. Rabbim ona sağlık sıhhat ve afiyet üzere uzun ömürler versin.
Sezai Karakoç daha 18 yaşında Mülkiye’de öğrenci iken edebiyatımızın en güzel şiirlerinden biri olan “Mona Rosa” şiirini yazmıştır. Bu şiir daha basılmadan dilden dile tüm ülkeyi dolaşmıştır. Ve şairine hak ettiği övgüyü kazandırmıştır.  Edebiyatımızın en güzel akrostiş şiirlerinden olan Mona Rosa şiirinde her kıtanın ilk harfleri “Muazzez Akkayam” ismini oluşturur. Bazı geceler uyumadan önce bu şiiri ninni gibi ezbere okurdum. Ve böyle mükemmel bir şiir 18 yaşında bir genç tarafından nasıl yazılabilir diye çok düşünürdüm.
       Cüneyt Aybey-Turgutlu
 
 
ŞİİR
 
          ÖĞRETMENİM
 
Sen yoksan gariptir, köy şehir belde,
Kalmadan zemheri, yağmurda selde,
Gözlerim yollarda, bir yol tez gel de.
Goncayım solmadan, DER öğretmenim,
Sevgine muhtacım, ver öğretmenim.
 
Kar yağmış bahtımın, göçük damına,
Su damlar bağrımın, kırık camına,
Dayanmak çetindir, hasret gamına.
Geç kalma buraya, ER öğretmenim,
İlgine muhtacım, ver öğretmenim.
 
Özledim kurumaz, gözümün nemi,
Öğrenmem gerek ver, defter kalemi,
Cehlime sen derman, tez getir e mi?
Gönlüme umudu, SER öğretmenim,
Görgüne muhtacım, ver öğretmenim.
 
Yürekten vurgunum, sevmişim seni,
Azmin mi sabrın mı, bilmem ki neni?
Yontarak pırlanta, elmas yap beni.
Gurur duy göğsünü, GER öğretmenim,
Övgüne muhtacım, ver öğretmenim.
 
Küçücük fidanım, orman olsun bak,
Zihnime ilminle, binbir lamba yak,
Doğruyu öğret de, hep kalayım pak.
Okulmuş en güzel, YER öğretmenim,
Bilgine muhtacım, ver öğretmenim.
 
  Seyfettin Karamızrak-Öğretmen
 
 
 
UNUTULMAZ ŞEHİRLER
 
BAKÜ: Azerbaycan’ın başşehridir. Bakü Körfezi, Hazar Denizi'nin en muhafazalı limanıdır. Bakü’nün tarihi çok eskilere dayanır. Bakü’nün önemi, eskiden Sovyetlerin en büyük şehirlerinden biri olarak, petrol sanayii ve yönetim merkezi oluşundan kaynaklanırdı. Bakü’de petrolün varlığı 8. yüzyıldan beri bilinmekteydi. 20. yüzyılın başlarında dünyanın en büyük petrol bölgesi olan Bakü, 1940’lara kadar Sovyetlerin en büyük petrol sahasıydı. Ancak günümüzde rezervlerin çoğu tükenmiştir. Artık çok derinlere inilmesi ve denizde sondaj yapılması gerekmektedir. Bakü, körfezin çevresinde kat kat yükselen bir şehir görünümündedir.
“İçeri Şehir” denilen eski Bakü tepede kurulu olup etrafı surlarla çevrilidir. Surlar ve 27 m yükseklikteki 12. yüzyıl yapısı olan Kız Kulesi hâlâ ayaktadır.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.