Dünya sürgünü bitti mi? -2-

A -
A +
Merhum Bahattin Karakoç’un da “Ihlamurlar Çiçek Açtığı Zaman” isimli enfes bir şiiri var. Bazı yorumlarda “bu şiiri yazabilmek için ermiş olmak gerek” diyorlar... Aynı onun gibi “Mona Rosa’yı da yazabilmek için belki ermiş olmak gerekir” diye düşünüyorum. Sezai Karakoç modernite ile geleneği aynı çizgide buluşturabilen ve de modern şiir diliyle kadim hakikatleri söyleyebilen dev bir şairdi. Bu sebeple İkinci Yeni şiir anlayışını İslami hayata bağlayan ve Türk şiirini metafizik bir esasa oturtan şairdir. Aynı zamanda Fransızca şiir söyleyebilecek kadar bu dile hâkimdir. İslami yaşantıyı bir hayat düsturu hâline getiren Hazreti Yunus Emre, Mevlâna Celâleddin-i Rumi, Fuzuli, Şeyh Galip ve Necip Fazıl Kısakürek çizgisinin günümüzdeki en büyük temsilcisiydi.
“Diriliş” kelimesi onun hayatında çok büyük bir öneme sahiptir. 1966 yılında çıkardığı aylık düşünce ve edebiyat dergisine de “Diriliş” adını vermiştir. O Müslüman dünyasının yeniden bir dirilişe geçmesi için ömrünü harcamış büyük bir dava adamıdır. Hatta sadece dava adamı değil milyonlarca dava adamı yetiştiren büyük bir şahsiyettir. Sırf bu uğurda bir de Diriliş adıyla parti kurmuştur...
Onun birbirinden değerli nice eserleri vardır. Hızır’la Kırk Saat, Taha’nın Kitabı, Gül Muştusu, Körfez, Şahdamar, Zamana Adanmış Sözler, Ayinler, Leyla ile Mecnun, Ruhun Dirilişi, İslam’ın Dirilişi, Kıyamet Aşısı... önemli eserlerinden bazılarıdır.  Şiir, hikâye, deneme, inceleme, fikir kitabı türünde onlarca eser yazmıştır. Ama biz cahillik edip çoğu eserini okuyamadık.
2011 yılında Cumhurbaşkanlığı tarafından verilen "Kültür Sanat Büyük Ödülü"nü alan Sezai Karakoç, ilk defa bir ödül kabul ediyordu. Evet, ödülü kabul ettiğini belirtmişti ama ödül almaya gelmemişti...
“Sürgün Ülkeden Başkentler Başkentine” isimli enfes bir şiiri vardır. O şiirde “Uzatma dünya sürgünümü benim” şeklinde bir mısra geçer. Sezai Karakoç üstadımıza Rabbimden gani gani rahmet diliyorum, mekânı cennet olsun, makamı âli olsun inşallah...
         Cüneyt Aybey-Turgutlu
 
 
 
ŞİİR
 
        Girdap
 
Ey dünya nasıl da garip ve hileli dönüyorsun.
Mert ile namerdi bir yere koyuyorsun.
Garip olan bu değil burası zaten karışık.
Mertten şikâyetçi namert, gel de bu işin içinden çık.
        "Garabet"
 
 
 
 
            Adam değilsin!
 
Zikzak çizen birisin, bence adam değilsin
Gönüllerin kirisin, bence adam değilsin
 
Güven veren sözün yok, kemsiz bakan gözün yok.
İnsani bir özün yok, bence adam değilsin
 
Hep arkadan atarsın, beş kuruşa satarsın.
Hep pusuya yatarsın, bence adam değilsin.
 
Nöbetçi der, huyundan, utan biraz boyundan,
Ebu Cehil soyundan, bence adam değilsin
 
               Nöbetçi Şair-Şahin Ertürk
 
 
GÜZEL YURDUMUZ
 
DİCLE NEHRİ: Toplam uzunluğu 1900 km olan Dicle Irmağının ancak 523 kilometresi Türkiye sınırları içindedir. Elâzığ’ın güneydoğusundaki Hazar Gölü'nün (Gölcük) ayağı ile bu gölün güneyindeki Hazarbaba Dağından (2290 m) çıkan suların birleşmesiyle oluşur...
Dicle, başlangıç kısmından Eğil’in yaklaşık 10 km doğusunda Dibni (Döğer) Çayı ile (yukarı kesimlerdeki adı Bırkılin Suyu) birleştiği noktaya kadar genellikle dar ve derin vadilerden geçer ve bu yörede daha çok "Maden suyu" adıyla anılır. Cizre’nin hemen güneyinden Habur’la birleştiği noktaya kadar Türkiye ile Suriye arasında devlet sınırını meydana getiren Dicle, Habur kavşağından sonra Irak topraklarına girerek Musul ile Bağdat’tan geçer ve Basra Körfezi'ne ulaşmadan önce Kurna civarında Fırat’la birleşerek Şattülarap’ı meydana getirir.
Dicle Havzası tarih boyunca bir nüfus toplanma alanı olmuş ve nehrin kıyılarında kurulan şehirler daima büyük önem taşımıştır. [TDV İslam Ansiklopedisi]
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.