Nasreddin Hoca'yı biliyor muyuz?

A -
A +
Artık fıkraları bile anlatılmıyor ama dile getirilmese de herkes onun göle yoğurt çalmasını, ipe un sermesini, kazanın doğurmasını ve ölmesini, yorgan gidince kavganın bitmesini iyi biliyor…
Nasreddin Hoca’dan söz ediyorum elbette… Aslında hepimiz bilmeliyiz ki Nasreddin Hoca, ömrünü insanlara doğru yolu göstermeye adayan, iyilikleri bildiren, doğruya sevk eden ve kötülüklerden sakındıran bir kanaat önderiydi…
Fıkraya benzer hikmet ve ibret dolu sözleri zamanla atasözü gibi toplumun hafızasına yer etmiştir.
Her ne kadar biz kendi değerlerimizin kıymetini pek bilmesek de yapılan ilmî çalışmalar; onun ilim ve edep sahibi bir kanaat önderi olduğunu göstermektedir. Ayrıca, Nasreddin Hoca’nın efsanevi bir kişi değil, 13. asırda Anadolu Selçukluları zamanında yaşamış salih bir Müslüman olduğunu da ortaya çıkarmıştır. Çünkü onun nükteleri, bir insanın başından geçen gülünç hâdiselerin ifadesi değil, görünüşte güldürücü ama aslında ince hikmetleri dile getiren, düşündürücü latifelerdir.
Ayrıca Türk milletinin zekâ inceliğini, nükte gücünü en iyi şekilde yansıtan bu nüktelerin belirli özelliği de Allahü teâlâ’nın emir ve yasaklarını bir latife üslûbu ile bildirmesidir. Şimdi ister sevinin ister içinizden ah çekin, bu latifelerin toplandığı eserlerden biri nerededir biliyor musunuz? Londra’da Britisch Museum’dadır. “Hazâ Tercemei Nasreddîn Efendi Rahme” başlıklı yazma eserdir. Ancak bu eserdeki latifelerin bir kısmı onun üslûbuna ve nükte tekniğine uymamaktadır. Nitekim eserin sonunda bu durum; “İşte Nasreddin Efendinin kibâr-ı evliyadan (Evliyanın büyüklerinden) olduğuna şek ve şüphe yoktur. Merhumun bu kıssalardan haberi var yok böyle yazmışlar” şeklinde belirtilmiştir.
Nasreddin Hoca, fert ve toplumu her yönüyle çok iyi tanımış; insanların aile, komşuluk, dostluk, ticarî ilişkilerine ait toplumda gördüğü sorunlu yönleri düzeltmek ve nasihat etmek amacıyla fıkra gibi nükteler dile getirmiş, düşünmeye ve doğruya yönlendirmiştir. Sosyologlar ve psikologlar, insanı ve toplumu incelerken onun sözlerine de bakmalılar.
       Betül Tuğcu
 
 
ŞİİR
 
                     İçinde
 
Biçareyim ki ah deli gönül mahpus biçimde,
Aşkın didarına gözler pençeleşmiş revan içinde.
Gemi denize açılmak ister kaptan girdap içinde
Gönül sinesinde bahar bekler goncagül toprak içinde
 
Her dem demlenir kendi deminde
Yağmur damlanır bulut teninde
Yola mahpus yolcu gözler seyrinde
Gözün seyri gönle duman içinde
 
Bu bahar da terk eyledi vuslat canı.
Mukadderat böyleydi yok gül açanı,
Derin derin sessizce yılların kahrını,
Çeken gönlüm bekler gelmeyen yarını.
 
 
Ne deyim, dedim susmak düşer
Âşık olmak güle, sabır ister
Yokluk ezelî, varlıksa ebedî, kul beşer
Arasındayım ikisinin takatim biter
Belki yarın, bahara vuslat düşer
 
         Yavuz Selim Bulut
 
 
 
KELAMI KİBAR KİBARI KELAMEST
(Büyüklerin sözü, sözlerin büyüğüdür)
 
Bir dava; eğer millet sahip çıkarsa yürür ve büyür…
*
Edepten mahrum bırakılan kimse, bütün hayırlardan mahrum bırakılmış olur…
*
Hizmet, vermekle olur; almakla değil…
*
Sevmeyen sevilmez, inanmayana inanılmaz…
*
Muvaffak olmak için mütevazı olunuz…
 
   Enver Ören (rahmetullahi aleyh)
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.