Böylelerini herkes ayıplar!

A -
A +
“Ağlayanın malı gülene hayretmez…” Bir ahlaki değerdir… “Ağlayanın malı” ne demektir? Çocuklar hariç ağlayan bir kimse gördüğünüzde bilirsiniz ki bir çaresizlik yaşanmaktadır. Bir gücü yetmezlik, bir haksızlığa uğramışlık, bir zulümle karşılaşmışlık söz konusudur… Böyle birisi ağlamasa bile yaşadıklarının üzüntüsüyle kalbi kırıktır… Ağlamak da aslında mecazdır… Kimdir ağlayan? Henüz hiçbir şeyden haberi olmayan ama kendisine miras intikal etmiş hakkı yenilen bir yetimdir… Kimdir ağlayan, çaresiz olduğu için hakkını arama konusunda cesareti olmayan… Evi, arabası, arsası ekip biçtiği arazisi, bağı bahçesi tarlası vb. yalan dolan ile oyuna getirilerek elinden alınan… Torpilli başkalarınca hakkı yenilen… Kazandığı, başardığı hâlde kazanmadı gösterilen… Örnekleri çoğaltabiliriz… Bu ve benzeri kimseleri mağdur edebilirsiniz. Yetimin malını üzerinize geçirebilirsiniz? Sahte senetle, karşılıksız çekle karşınızdaki esnafı tüccarı iş insanını dolandırabilirsiniz? Kendinize göre uyanıklık yaparak elinize geçenlerle mutlu olabilirsiniz. “Benim oldu” diye sevinebilir, gülebilirsiniz… Ama atalarımız demişlerdir ki “bu haksız kazançların, kazanımların veya imkânların size bir hayrı olmaz…” Nasıl olur bu? Bilmediğiniz, ummadığınız beklemediğiniz yerlerden öyle sıkıntılara öyle dertlere öyle belalara düçar olursunuz ki şaşar kalırsınız… Huzurunuz kalmaz, stresten sinirden kendinizi yer bitirirsiniz? Çoluk çocuğunuzun mürüvvetini göremezsiniz… Toplum içinde kısa zamanda tanınır bilinir ve dışlanırsınız… Öteden beri nice örnekleri vardır… Onun için düzgün alışverişlerden sonra taraflar birbirine “hayrını gör” derler… Bu bir rızadır… Bir helalleşmedir… Günümüzde bilimsel olarak da ispatlanmıştır ki böyle durumlarda insanın “can” denilen enerji akışında pozitiflik yayılmakta ve huzur denilen ve hiçbir varlığa değişilmeyen duygu oluşmaktadır. Ya da birçok şeye türlü hilelerle kavuşmuş olunsa da negatif enerji sebebiyle huzursuzluk yaşanır… Bizim kültürümüzde kimsenin hakkına göz dikilmez, fırsatçılık yapılmaz…           Fatma Betül Tuğcu       ŞİİR               Anneme hasret       -Askerlik hatırası anne hasreti- Anneme mektup yazmak istedim Kâğıt, gözyaşımdan ıslanıp kaldı. Silmek istedim de gözüm yaşını, Kurumak bir yana arkası geldi.   Ağlaya ağlaya yazdım mektubu, Sözüm gözyaşıyla karışık oldu. Kalem inat etti düzgün yazmadı, Kâğıdın yüzü hep kırışık oldu.   ‘Anneciğim’ dedim, ‘seni özledim’, Aklıma beraber günlerim geldi. Yazdım satırları ‘hasretim’ dedim Gözüme annemin hayali geldi.   ‘Ben iyiyim’ dedim, ‘beni düşünme’ İşte böyle şiir yazasım geldi. Kılıp namazını yalvar Allaha, Gözümün önüne duası geldi.   Bahriyeli asker oğlun Süleyman, En güzel günleri sana diledi. Yazdı mektubunu sonuna geldi, En son satırında yine ağladı.     Süleyman Usta-Espiye/Giresun     GÜZEL YURDUMUZ   KASTAMONU-CİDE: İlçe toprakları dağlıktır. Dağlar akarsu vadileri ile parçalanmıştır. Güney ve güneydoğusunda Küre Dağları, kuzeyinde Kestane Dağı, doğusunda Isırganlı Dağı yer alır. Dağlar gür ormanlarla kaplıdır. Başlıca akarsuyu Devrekâni Çayıdır. Ekonomisi tarım, ormancılık ve hayvancılığa dayalıdır. Tarım alanları az olduğundan bahçecilik sınırlıdır. Sebze ve meyvecilik gelişmiştir. En çok fındık ve elma yetiştirilir. Orman köylerinde çok sayıda kalkınma kooperatifi kurulmuştur. Mera hayvancılığı yaygındır. Orman ürünleri sanayisi, özellikle kereste ve parke imalatı gelişmiştir. El sanatlarından tahta kaşık ve pirinç kahve değirmeni imalatı yaygındır. İlçe merkezi deniz kıyısında kurulmuştur. Bartın-İnebolu kara yolu ilçeden geçer. İl merkezine 148 km mesafededir. Cide, Kastamonu ilçelerinden Karadeniz'de en uzun kıyısı olan ilçedir.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.