Biliyorsan söyle ibret alsınlar...

A -
A +
Adam kafasına geçirdiği plastik tabureyi yakından çektiğinde siz onu uçakta seyahat ederken camdan bakıyor sanıyorsunuz. Sonra anlıyorsunuz ki kafasındaki bir plastik tabure imiş… Yine sosyal paylaşımlarda 8-10 sene önce başka bir yerde paylaşılan bir görseli bugün başka bir amaçla size yeni imiş gibi sunabiliyorlar. Velhasıl günümüzde algı denilen olguyu iyi kullananlar… Beyaza kara karaya beyaz dedirtebiliyor… Eskiden de böyle aldatmaya kandırmaya yönelik faaliyetler olmuş mu? Bu konuda atasözlerimiz var bizim… “Aşağıda bir laf söyledim, yukarı çıktım ben de inandım” diye… İnsanlara doğruyu anlatmak yerine anlatmak istediğini inandırıcı hâle getirmek isteyen laf cambazları hep olmuş. Bunların yaptıklarına bilim insanları “mugalata” demişler… Tarihin en eski devirlerinde milattan önce V. Yüzyıla kadar uzanırmış mugalata… Eski Yunan şehirlerinde böyle laf cambazları şehirleri dolaşırmış. Para karşılığında insanlara konuşma laf etme dersi veriyorlarmış… Ne durumda nasıl söyleyeceği, nasıl inandırıcı olacağı konusunda yol yöntem öğretiyorlarmış. Bu derslerde amaç mantık ve kelime oyunlarıyla, doğru olanı söylemek değil söylediğinin karşı tarafta doğru olarak algılanmasının sağlanması oluyormuş… Bu tür kimselerle her dönemde bilim insanları uğraşmışlar ve toplumu kargaşaya sürüklemek isteyen bu safsata söylemlerle mücadele etmişlerdir… “Biliyorsan söyle ibret alsınlar bilmiyorsan sus da adam sansınlar” bunlar için söylenmiş. Mugalatayı tarih boyunca en sık kullananlar genellikle siyasi ve ideolojik tartışmaları yapanlar benimsemişler. Bu kimseler yaptıklarına göre üç ana grupta değerlendirilmiş. Birincisi amaçları doğruyu bulmak olduğu hâlde dil ve mantık kurallarına hâkim olmadıkları için sözlerinde çelişkiye düşerek mugalata yapmış olanlar. İkincisi rakibini ağzı iyi laf yaparak yenik duruma düşürmek için yalan yanlış laf söyleyerek mugalata yapanlar. Üçüncüsü de esasında bilgi sahibi olmadığı hâlde jargona göre bilge görünmek için “bilmiyorum” dürüstlüğü yerine laf cambazlığıyla mugalata yapanlar…           Ömer Reşat Altınok     ŞİİR                    Zambak   Ağaçlar çiçek döküyor, Irmaklara karışıyor taptaze çiçekler, Bir akıntı en nadide çiçekleri tarumar ediyor. Mevsim sonbahar değil oysa yaz, Herkesin yüzünde dolunay bende ayaz, Güneş ısıtırken kalpleri benimkini yakıyor.   Bakıyorum gönlüme hep mahzun... Bitip tükenmek bilmeyen ağrılar sinemde, Sırtıma ne çok yük yüklenmişim böyle... Yalnızlık artık ölüm kokusuyla doluyor, Beyhude yaşayanlar ölümün kokusunu duymuyor.   Yazmak mı yaşamak mı hangisi daha zor? İtilip kakılmak mı yoksa yok sayılmak mı ıstırap?   Ellerimde umut kırıntıları artık yok, Hepsini kuşlara sepeledim... Durmadı kuşlar ülkemde, göçlerini izledim. Dağılmaz bir hüzün kümesi içim...   Kuruyan bahçemde suyuma yansıyan akis, Boy verecekken boyun büken bir başak, Tam açacakken solup giden bir zambak... Hoyrat bir akşamüstü gün batımını beklemek, Dört mevsimi tek bir anda istemek...                   Kübra Can       SAĞLIK OLSUN   Vücutta denge bozukluğunun sebepleri nelerdir? Vücutta denge bozukluğunun binlerce sebebi vardır. Örneğin; * Aşırı sıcak ve soğuklar, *Cereyanda kalma, *Hava kirliliği, *Nemli ve rutubetli ortam, *Beslenme bozukluğu, *Stres, gerilim, öfke, *Zor hayat şartları, *Yürüyüş ve hareket azlığı, *Suni gıdalar ve yiyecekler, *Fastfood tarzı, ayakta ve hızlı beslenme, *Sigara ve alkol gibi zararlı maddeler, *Tuvalet alışkanlığı bozukluğu vb. bu dengeyi olumsuz etkileyen sebeplerin başında gelenlerdir. Bozulan denge sistemini düzenleyip kuvvetlendiren yöntemler bugün bütüncül tıp içinde mevcuttur. Sağlığın düzenli hâle gelebilmesi için doğal beslenme, kaplıca tedavileri, alternatif tedavi yöntemleri; medikal tıbbın tedavi edici ilaçları bir bütün olarak hastanın yararına sunulmalıdır.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.