Şahsiyet ve gölgeler

A -
A +
“Bir yerde küçük insanların büyük gölgeleri oluşuyorsa, orada güneş batıyor demektir.”
Bu atasözü içinde bulunduğumuz durumu ne kadar güzel ifade ediyor. Bu atasözünde iki tip insandan bahseder: Şahsiyetler ve Gölgeler.
1- Şahsiyetler; kendilerini gerçekleştirenler, varlığını hissettirenler, tarihin kurucu ve aktif öznesi olanlardır. Böylesi erdemli, şahsiyetli, onurlu ve omurgalı insanlara bütün bir insanlık, hava kadar, su kadar muhtaçtır. Yani şahsiyetlerin kendilerine has yürekleri ve kafaları vardır. Analiz ederler, sorarlar-sorgularlar, onaylar ya da itiraz ederler, dinlerler ve anlamaya çalışırlar.
2- Gölgeler ise omurgasız, hep birilerine yamanan, iddiası olmayan, sormayan-sorgulamayan, varlığından habersiz ve pasif bir nesne durumunda olan varlıklardır. Gölgeler, genellikle aslını takip eden olduğu için kendine ait bir duruşu olmaz. Kendileri olmadığı için kendilerine ait ilim, irfan, ahlaki değerler olmaz. Böyle olmadığı için de olayları veya olguları yerine ve zamana göre kolay çarpıtırlar.
Bu sebepledir ki kişiliğini; aklın, irfanın, tasavvurun koordinatlarında bulanlar, şahsiyetlerini de inşa etmiş olanlardır. Bunlar, olayları ve olguları analiz ederken, seçip ayıklayabilen, farkı fark edebilen bir mantığa sahip kişilerdir. Gölge şahsiyetler ise “uydum kalabalığa” diyenlerdir. Yani gölgeler; karanlığın, omurgasızlığın, iddiasızlığın ve pasif nesne olmanın sembolüdür. Hazreti Mevlâna bu durumu güzel bir şekilde ifade etmiştir:
“Senin dünyaya bakan penceren kirli ise benim çiçeklerim sana çamur görünür...”
Hâsılı kelam, güzel gören güzel düşünür, güzel düşünen hayatında lezzet alır. Şahsiyeti olanlar, karşılarındakine daima bir fayda ve iyilik sunarlar. Dünyada bizim tarihimiz kadar değerli şahsiyetleri bulunan böyle bir geçmişe sahip olan millet yoktur. Bu sebeple çocuklarımıza tarihimizi ecdadımızı dilimizi dinimizi, bu büyük insanları anlatmamız, tanıtmamız önemlidir.
         Emre Tingiroğlu-Kastamonu
 
 
 
ŞİİR
 
 
                   SELAM OLSUN
 
Gözyaşını dökenlere, sabır, zikir ekenlere,
Şükür, nimet biçenlere, selam olsun selam olsun.
 
Hak dostların sevenlere, yollarından gidenlere,
Velilere, erenlere, selam olsun, selam olsun.
 
Allah için ölenlere, şehitlere, gazilere
Karşılıksız verenlere, selam olsun, selam olsun.
 
Seherlerde kalkanlara, namazını kılanlara
Hayır, hasenat yapanlara, selam olsun selam olsun.
 
Büyükleri ananlara, ana baba sayanlara,
Kanunlara uyanlara, selam olsun, selam olsun.
 
İlmihali okuyana, ilmek ilmek dokuyana,
Her harfine tam uyana, selam olsun, selam olsun.
 
Kul hakkından sakınana, nefsinden tam yakınana,
Evladına, cananına, selam olsun, selam olsun.
 
Ebu Fehim öldüğünde, cevapları verdiğinde,
Büyükleri gördüğünde, selam olsun, selam olsun.
 
                 A. Gök
 
 
 
 
TARİHTEN BİR YAPRAK
 
BİGALI KALESİ: Çanakkale’nin Eceabat ilçesine 5 kilometre uzaklıkta olan Bigalı Kalesinin yapımına 1807 yılında Osmanlı Padişahı Sultan III. Selim zamanında önce Boğaz’ın savunma sisteminin güçlendirilmesi amacıyla tabya olarak kullanılmak üzere başlanmıştır. Kale, Sultan II. Mahmut döneminde tamamlanmıştır. İstanbul yolunu güven altına almak ve düşman gemilerini boğazdan geçirmemek amacıyla inşa edilmiştir. Tam karşısında bulunan Nara Kalesi ile aynı zamanda inşa edilmiş ve birbirleriyle irtibatlı olarak çalışmışlardır. Çanakkale Savaşları sırasında 3. Kolordunun silah tamirhanesi olarak kullanılmıştır. Savaş yıllarında burada 90 bine yakın tüfek tamir edilmiştir. Çanakkale Savaşlarının gazi mekânlarındandır. Yaklaşık 100 yıldır kendi hâline terk edilen kale, yıkık durumdayken 2017-2022 yılları arasında Çanakkale Savaşları Gelibolu Tarihi Alan Başkanlığı tarafından restore edilmiş ve 24 Nisan 2022’de ziyarete açılmıştır. [Ahmet Miraç Kaytan]
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.