15 Temmuz Çatı İddianamesinden öğrendiklerimiz -3-

A -
A +
14 Temmuz  2016  Perşembe günü Kara Havacılık Komutanlığındaki bir pilot binbaşı, Ankara dışında izinli olan diğer bir pilot binbaşı H.T.’yi telefonla aradı. ‘CH-47 CHİNHOOK helikopterlerinin kabul töreni (ABD’den alınan helikopter 20 Temmuz günkü MGK’dan önce Cumhurbaşkanı ve MGK üyelerine gösterilecekti) hazırlıkları nedeniyle gösteri uçuşu yapılacak’ diyerek 15 Temmuz  2016 cuma günü Ankara’ya çağırdı.
Ertesi gün (15 Temmuz) Ankara’ya dönen binbaşı H.T. Karta Havacılık Komutanlığı’na giderek kendisine telefon eden binbaşıyı buldu. Binbaşı ona "bugün akşam 19.00'dan itibaren 2 adet Sikorsky, 1 adet Cougar helikopteri ile izinsiz olarak uçuş yapılacağını, uçuşun geç saatlere kadar devam edeceğini, bu arada MİT müsteşarı Hakan Fidan'ın alınacağını, kendisi gibi çağırdığı pilotun da aynı cemaatten olduğunu, bu uçuşu yaparken başka bir pilot yarbayın da kendilerine yardımcı olacağını" söyledi.
Binbaşı H.T. “yoldan yeni geldiğini, yorgun ve terli olduğunu, eve gidip duş alıp geleceğini” belirterek üsten ayrıldı. Ama evi yerine süratle Yenimahalle'deki MİT karargâhına gitti, daha önce çeşitli görevlerde birlikte çalıştığı  MİT’teki tanıdıklarına kendisine teklif edilen görevi anlattı.
Saat 16.00 sularıydı. MİT, “ihbarcı subayın kimlik bilgilerinin doğruluğunu teyit eder” etmez, müsteşar Hakan Fidan, Genelkurmay Karargâhı’nda İkinci Başkan Orgeneral Yaşar Güler’i aradı.
Telefon geldiğinde İkinci Başkan Yaşar Güler, Genelkurmay Karargâhı’nın İnönü Salonu’nda saat 14.00’te başlayan Teröristle Mücadele Harekâtı (TMH) toplantısına başkanlık etmekteydi.
O gün Genelkurmay karargâhında her zamankinden farklı bir hareketlilik vardı.
Yurtta Sulh Konseyi üyesi Kurmay Albay Mustafa Barış Avıalan “saat 13.38’de mesaiye gelerek çalışma odasında yine konsey üyeleri Mehmet Partigöç ve Cemil Turhan ile görüşmeler yapmış, saat 15.50’de mesaiden ayrılıp, gece boyu faaliyetlerini sürdüreceği 4. Ana Jet Üssü’ne” gitmişti.
Darbeden tutuklanacak Kara Kuvvetleri Komutanlığı Eğitim ve Doktrin Komutanlığı’nda görev yapan Korgeneral Metin İyidil (ünlü bir iş adamının kayınbiraderi, 2015 YAŞ’ında korgeneralliğe yükselmişti) de saat 14.25’te karargâha gelerek Personel ve Plan Yönetim Daire Başkanı Tuğgeneral Mehmet Partigöç’le görüşenler arasındaydı. 
Aynı saatlerde “aralarında emir-komuta ilişkisi bulunmayan Hulusi Akar’ın danışmanı Orhan Yıkılkan, Kurmay Albay Cemil Turhan, Genelkurmay Emniyet Subayı Yarbay Gökhan Eski ve Mehmet Partigöç arasında sıklıkla görüşmeler” yapılıyordu.
Saat 16.16’da Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Salih Zeki ÇOLAK, YAŞ hazırlıkları kapsamında Genelkurmay Başkanı ile çalışma yapmak üzere karargâha giriş yaptı.
Çolak, askeri okul mezuniyet törenleriyle dolu iki yoğun gün geçirmişti. Bir gün önce Birinci Ordu Komutanı orgeneral Ümit Dündar’la birlikte Kuleli Askerî Lisesi mezuniyet törenine katılmış, 15 Temmuz günü sabah saatlerinde de İzmir Maltepe Askerî Lisesi mezuniyet töreninde hazır bulunmuştu. Diğer ziyaretlerini bırakıp, Genelkurmay Başkanı’nın kendisini görüşmek için 14.00’te karargâha çağırması üzerine Ankara’ya dönmek üzere hareket etmişti.
Dönüş yolunda sürpriz bir yol arkadaşı vardı; YAŞ Üyesi orgeneral Akın Öztürk. Özel Kalem Müdürü (darbeden tutuklandı) “Komutanım ayrıca, Orgeneral Akın Öztürk ve eşi de İzmir'de bulunuyormuş, aynı saatlerde Ankara'ya dönecekmiş, uçakta da yer var, onları da almamız gerekiyor" demiş, uçakta karşılaştığı Orgeneral Akın Öztürk “İzmir'de bir noter işi nedeniyle bulunduğunu ve işlemlerini tamamlayarak Ankara'ya dönmekte olduğunu” söylemişti. Uçak Etimesgut’a inince de Çolak, Akın Öztürk’ten Genelkurmay Başkanı’yla randevum var diyerek ayrılmış, Öztürk de “Akıncı Üssünde bulunan torunlarını özlediğini ve onları görmeye gideceğini” söylemişti (Akın Öztürk’ün kurmay yarbay damadı Hakan Karakuş Akıncı Üssü lojmanlarında kalmaktaydı.)
O gün saat 14.00’teki terörle mücadele toplantısı için Genelkurmay karargâhına gelenlerden biri de Özel Kuvvetler Komutanı Tümgeneral Zeki Aksakallı’ydı. Aksakallı da sabah saatlerinde, arasının pek de iyi olmadığı Cizre’deki grup komutanı Tuğgeneral Semih Terzi’den bir telefon almıştı. Terzi “Babasının rahatsız olduğunu, acilen Ankara’ya gelip son bir kez görmek istediğini” söylemiş, Aksakallı da kurye uçağıyla dönmesine izin vermişti. Aksakallı’nın ifadesine göre bir hafta önce de Terzi’nin eşi (N.T.) eşini arayıp ‘eşinin (Semih Terzi) anne babasının rahatsız olduğunu oğullarını çok özlemiş olduklarını’ söylemiş, kocasının Ankara’ya gelmesi için yol yapmıştı.”
Terörle mücadele toplantısı devam ederken saat 16.15’te toplantıya başkanlık eden ikinci başkan Yaşar Güler’in önüne bir not geldi. Güler, acilen toplantıdan ayrıldı. Gerisini iddianamede Orgeneral Güler’in ifadesinden okuyalım:
“Toplantı devam ederken takriben saat 16.15 sıralarında şu anda kimin bana haber verdiğini hatırlayamadığım bir personel, toplantı odasına gelerek ‘Mit Müsteşarı sizinle görüşmek istiyor’ komutanım demesi üzerine önemli bir şey olabileceğini düşünerek toplantıdan hemen çıktım ve odama giderek telefonla MİT Müsteşarı Hakan Fidan Beyle görüştüm. Kendisi bana ‘komutanım bugün MİT Müsteşarlığına bir tane subay geldi. Çok önemli şeyler söyledi. Ben şimdi size yardımcım Sebahattin beyi gönderiyorum o size teferruatını anlatacak’ dedi.
Müsteşar Yardımcısı  saat 17.32’de karargâha geldi.”
Yine Orgeneral Güler’in ifadesinden:
“Bir müddet sonra Sebahattin Bey geldi ve Sebahattin Bey de ‘komutanım bugün MİT Müsteşarlığımıza öğleye doğru kara pilot binbaşı olduğunu söyleyen şahıs geldi. Bununla görüştük. Adam bize aynen şunları söyledi: İzinden beni dün çağırdılar. Bugün sabah birliğime katıldım. Önce tabur komutanımla görüştüm sonra tabur komutanımla birlikte bir albayın yanına gittik. Albay ‘Gece görüş gözlüklerinizi alın, bu gece uçuşumuz olacak ve uçuşun sonunda da Hakan Fidan'ı alacağız’ dedi.”
MİT Müsteşar Yardımcısı Sabahattin Bey, kısa bir süre kalıp saat: 17.45’te karargahtan ayrıldı.
Bu sırada Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar, Kara Kuvvetleri Komutanı Salih Zeki Çolak ile birlikte YAŞ hazırlık toplantısındaydı. Ardından olanları da Çolak’ın ifadesinden okuyalım:
“Yaklaşık 45 dakika çalışmıştık ki odaya elinde bir not defteri ile birlikte Genelkurmay 2. Başkanı Orgeneral Yaşar Güler girdi. Sayın komutan ile sadece ikisinin anlayabileceği tarzda not defteri üzerinden bilemediğim bir konu hakkında görüşme yaptılar. Bu, yaklaşık 5-6 dakika sürdü. Sonra Sayın Komutan 2. Başkana ‘siz çalışın hazır olunca tekrar görüşelim’ dedi. 2. Başkan çıkınca biz 20-25 dakika kadar daha kişiler üzerinden çalışmaya devam ettik. Bir ara 2. Başkan ‘hazırız’ diye bilgi verince Sayın Komutan bana ‘sen çalışmaya devam et veya biraz hava al ben biraz sonra gelirim’ diyerek muhtemelen yan taraftaki toplantı salonuna geçerek 2. Başkan ile birlikte çalışma yaptılar…”
Toplantıyı bölüp giren Orgeneral Yaşar Güler, MİT’ten gelen bilgiyi Akar’a anlatmıştı. Güler’in ifadesinden devamla:
“Ben hemen Genelkurmay Başkanımızın yanına geçtim ve kendisine ‘komutanım Sebahattin Bey geldi ve bana bunları, bunları anlattı’ dedim. ‘Önemli bir durumun olduğunu değerlendiriyorum uygun görürseniz Hakan Beyi hemen buraya çağıralım’ dedim. Kendisi de ‘uygun’ dedi ve hemen oradan Hakan Beyi bağlattı ve ‘Buraya gelir misin?’ diyerek kendisini çağırdı. Bu esnada Kara Kuvvetleri Komutanımız ile Genelkurmay Başkanımız Kara Kuvvetlerine ait Yüksek Askerî Şûra çalışmalarını yürütüyorlardı. MİT Müsteşarı Hakan Fidan saat 18.15 civarında karargâha geldi ve hemen Genelkurmay Başkanının makam odasının bitişiğindeki çalışma odasına geçtik…”
MİT Müsteşarı 10 dakika sonra karargâhtaydı. Bu sırada karargâhtaki hareketlilik diğer subaylar tarafından da hissedilmişti. Terörle mücadele toplantısı için Genelkurmay’da olan Tümgeneral Zeki Aksakallı da durumdan şüphelenenler arasındaydı:
“16.00-17.00 arasında Genelkurmay 2. Başkanı Orgeneral Yaşar Güler’in önüne bir not bırakılması üzerine Orgeneral Yaşar Güler toplantıdan ayrıldı. Toplantı devam ederken, başkanlık eden Kara Kuvvetleri Kurmay Başkanı Orgeneral İhsan Uyar’a da bir not iletildi, o da toplantıdan ayrıldı, bu olaylardan sonra bir şeyler olduğu şüphesiyle neler olduğunu anlamak maksadıyla toplantıya başkanlık eden Genelkurmay MEBS Başkanı Uğur Tarçın’dan müsaade alarak geri dönmek üzere toplantıdan ayrıldım. Komuta katında kimseyi bulamadım. Bu esnada komuta katı koridorunda bulunan bir personele Genelkurmay 2.Başkanını sordum. Personel bana Genelkurmay Başkanı’nın yanında olduğunu, ayrıca MİT Müsteşarı veya MİT Müsteşar Yardımcısı’nın içeride olduğunu söyledi. MİT Müsteşarı ya da MİT Müsteşar Yardımcısı’nın orada olması beni şüphelendirdi. Normal bir şeylerin olmadığını anladım. Aynı katta Mehmet Partigöç ile karşılaştım. Partigöç'ün yüzü kıpkırmızıydı ve çok telaşlıydı. Öyle görünce "hasta mısın neyin var?" şeklinde üstüne gittim, o da "iyiyim bir şeyim yok” dedi. Tekrar toplantı salonuna gittim. Toplantı saat 19.00 gibi sona erdi. Arkadaşımın kızının düğünü olması nedeniyle eşimin de aramasından sonra karargâhtan ayrıldım.”
Saat 18.15’di. Hulusi Akar, Hakan Fidan ve Yaşar Güler’in acil toplantısı başlamıştı. Orgeneral Güler’in ifadesinden:
“Ben, Hakan Fidan ve Genelkurmay Başkanımız toplantı odasında oturduk. Hakan Bey olayı tekrar anlattı ve son cümlesinden sonra ‘komutanım bu olay daha büyük bir olayın bir parçası da olabilir’ dedi. Bunun üzerine Genelkurmay Başkanımız derhal telefonu aldı ve harekât merkezindeki görevli Tuğgeneral İlhan Kırtıl'a ‘İlhan Türk hava sahasını her türlü askerî uçuşa yasaklıyorum’ dedi…”
Saat 18.30. Bu sırada Müsteşar Fidan olan bitenden haberdar etmek için Cumhurbaşkanı’nı aradı. Yine Orgeneral Güler’in ifadesinden:
“Bunun üzerine Hakan Fidan ‘komutanım ben bir de Sayın Cumhurbaşkanımıza bilgi vereyim’ dedi ve koruma müdürü Muhsin'i telefonla aradı. Muhsin'e ‘Sayın Cumhurbaşkanımızla görüşebilir miyim?’ dedi. Karşıdan ne cevap geldiğini duymadım. Bunun üzerine Hakan Fidan ‘Peki Muhsin dışarıdan bir saldırı olsa yeterli gücün, silahın ve adamın var mı?’ diye sordu. Oradan bir cevap aldı ancak cevabını bilmiyorum. Sonra tekrar bir daha ‘Muhsin sana dışarıdan bir saldırı olsa buna karşı koyacak kadar gücün, kuvvetin ve adamın var mı?’ diye bir daha sordu. Oradan da muhtemelen olumlu bir cevap almış olmalı ki  ‘kolay gelsin’ dedi ve telefonu kapattı...”
Telefonu kapatmasının ardından Hulusi Akar yan odadaki Kara Kuvvetleri Komutanı Çolak’ı çağırdı. 
Çolak’a (Çolak’ın ifadesinden); “sen süratle buradan Kara Havacılık Komutanlığı'na git, giderken yanına askerî savcı, merkez komutanını (yanında beş kişi kadar adamı) ve Kara Kuvvetleri Kurmay Başkanını da al, saat 19.00'dan önce Kara Havacılık Komutanlığına ulaş ama gidişini maskelemek için bir adet B-200 uçağı hazırlamalarını ve Ankara dışına bir yere gideceğini söyle, şayet 19.00'da uçuş olursa uçuş yapanları derhal derdest et" diye emir verdi.
Toplantıdan acilen çıkan Orgeneral Çolak, kapıda darbeden tutuklanacak Genelkurmay Başkanı Akar’ın emir subayı Yarbay Levent Türkkan’la karşılaştı. O karşılaşmayı Çolak’ın ifadesinden okuyalım:
“Sayın komutanım bir şey mi var, diyerek özellikle ağzımı aradı, ben de ‘herhangi bir şey yok karargâha gidiyorum’ diyerek durumu gizlediğimi hatırlıyorum...”
Kara Kuvvetleri Komutanı Salih Zeki Çolak, Kara Havacılık Okulu’na doğru yola çıktığında saat 18.15’di. Cuma iş çıkışı olduğu için yoğun bir trafik vardı. Uçuşun yapılacağı ihbar edilen 19.00’dan önce Kara Havacılık Komutanlığı’na ulaşması gerekiyordu. Araçtaki şoförü ve emir subayı, özel kalem müdürünün niye bu saatte komutanlığa gittiklerinden haberi yoktu. Aracı Armada ve AŞTİ önünde iki kez durdurup, duyulmaması için dışarı çıkarak telefon görüşmeleri yaptı. Kara Kuvvetleri Kurmay Başkanı Orgeneral İhsan Uyar'ı arayarak beş adam  ve askeri savcıyla Kara Havacılık Komutanlığı’na gelmesini “muhtemelen bir derdest olayı” olacağını söyledi.
İkinci olarak Kara Havacılık Komutanı Tümgeneral Hakan Atınç'a şu anda Kara Havacılık Komutanlığına intikal halde olduğumu, Ankara dışında bir bölgeye gideceğimi, bunun için süratle bir B-200 uçağı hazır etmesini isteyerek “gidiş amacımı maskelemeye çalıştı.”
Çolak’ın konvoyu Saat 18:48'de Kara Havacılık Komutanlığı Nizamiyesinden giriş yaptı. Hiçbir hareketlilik yoktu. Çolak’ın ifadesinden okuyalım:
“Her zamanki gibi nizamiyeden eskort aracı eşliğinde karargaha vardığımda Tümgeneral Hakan Atınç ve Kurmay Başkanı Kurmay Yarbay Mehmet Şahin tarafından karşılandım. Ayrıca yanlarında emir astsubayı Başçavuş Fatih Karagöz de vardı. (Kurmay başkanı ve emir astsubayı ikisi de halen tutukludur) komutan odasında yalnız kaldığımızda kendisini iyi tanıdığım ve güvendiğim Tümgeneral Atınç'a olayı özetle anlatarak bugün ki uçuş planını getirmesini, havadaki uçak ve helikopterlerin indirilmesini, uçuş varsa bu uçuşta hangi pilotların ve mürettebatın bulunduğunun listesini vermesini istedim. Tümgeneral Hakan Atınç dün akşam gece uçuşu olduğunu, ancak cuma günleri akşamı uçuş yapılmadığını ve havada helikopter bulunmadığını, sadece Temelli/Polatlı'da eğitim uçuşu yapmakta olan 5 adet küçük tip T-182 eğitim uçağının olduğunu ve bunlarında Temelli meydanına indirildiğini belirtti. Kendisini "uçuş planlarını getir" diye dışarıya gönderdiğimde odada yalnız iken karargahın önünde B-200 uçağının hazır olduğunu, meydanda herhangi bir helikopter hareketinin olmadığını ve durumun çok sakin olduğunu gördüm. Bu esnada Genelkurmay Başkanı emir subayı benim Kara Havacılık Komutanlığında olduğumu öğrenerek (muhtemelen kara havacılık komutanlığındaki hainler tarafından bildirilmiş olabilir) sayın Genelkurmay Başkanı ile telli hattan beni görüştürmüştür. Sayın komutanına şu anda saatin 19.12 olduğunu ve Kara Havacılık Komutanlığında herhangi bir hareketlilik gözlemlenmediğini, B-200 uçağının çıkış için hazır beklediğini maskelemeyi başarı ile yaptığımı belirttim. Sayın Komutan, Kara Havacılık personelinin savcı ve merkez komutanının gelişini anlamaması için merkez komutanı ve askeri savcının kesin olarak kışla içine sokmamamı, dışarıda bekletmemi belirterek "hangarlar bölgesinde yine görüşelim" emrini vermiştir… Araçla meydan bölgesine intikal ederken kara kuvvetleri kurmay başkanı da yanıma gelmiş, üç general ile hangarlar bölgesinde inceleme yapılmış olağanüstü bir durum olmadığını tespit edene kadar yanımda bulunan diğer subaylardan gece uçuşu ile ilgili bilgi temin etmeye çalıştım. Yaklaşık 45 dakika kadar incelemeyi müteakip sayın genelkurmay başkanımızla ikinci kez telefonla görüşüp durumun sakin olduğunu, meydanda hareketlilik olmadığını, hangar kapılarının kapalı olduğunu, durumu maskelemek için CH helikopter kabul töreni hazırlıklarını yaptığımı belirtiğimi söyledim. Sayın komutan alaydaki pilotlarla görüşmemi, gerekirse onlarla çay içmemi ve sohbet ederek ağızlarından laf almayı denememi rica ettiler. Ben de zaten planımın son bölümü olarak birinci kara havacılık alayına geçip mevcut pilotları çağırarak onlar ile görüşmek istedim. Alay karargahına gittiğimizde sadece kara pilot yüzbaşı Taha Fatih Çelik'in nöbetçi amiri olarak orada bulunduğunu gördüm. Başka pilot yoktu. Kendisi ve diğer nöbetçi heyetinin tamamının darbe girişiminde bulunan personel olduğunu sonradan öğrendim. Herhangi bir tespitte bulunamadığım için 21.25 civarında kara havacılık komutanlığından araçla ayrıldım...”
Çolak, Kara Havacılık Okulu’nu teftiş ederken Genelkurmay Karargahı’nda darbeciler vaziyeti anlamışlardı. Saat 19.26’da İkinci Başkan Yaşar Güler’in Özel Kalem Müdürü Kurmay Yarbay Bünyamin Tuner, Mehmet Partigöç’ün odasına girerek Komutanlar ve MİT Müsteşarı arasında yapılan görüşmeler hakkında bilgi verdi.
Saat 20.09’da Genelkurmay Personel Daire Başkanı İlhan Talu, Genelkurmay Başkanı’nın katına çıktı, açık kapıdan toplantı halindeki odaya doğru baktı ve MİT müsteşarı Hakan Fidan’ı gördü.  Kurmay Albay Cemil Turhan’a; “Kara Kuvvetleri Komutanı Org. Salih Zeki Çolak’ın Kara Havacılık Komutanlığı’na gittiğini, FETÖ mensubu personelle ilgili tutuklamaların hemen başlayacağını” söyledi.
Darbeciler paniklemişti. Gece saat 03.00’te başlayacak darbe erkene çekilecekti.
Saat 20.22’de MİT Müsteşarı Hakan Fidan karargâhtan ayrıldı. Onu kapıya kadar uğurlayan protokol subaylarından üsteğmen Kübra Yavuz da darbecilerden biriydi.
Fidan’ın karargahtan ayrılmasından sekiz dakika sonra erkene çekilen darbenin düğmesine basıldı. Saat 20.30’da Hava Kuvvetleri Harekât Merkezi’nden, Silahlı Kuvvetler Harekât Merkezi’nin emirlerini refüze edecek şekilde, ulaştırma uçakları için uçuşların serbest bırakıldığına dair emir yayınlandı.
Aynı saatlerde 4. Ana Jet Üssü’nde toplanan 33 Özel Kuvvetler görevlisi Genelkurmay Karargâhına doğru bir otobüsle yola çıktılar. Saat 20.07’de Genelkurmay’dan ayrılan Stratejik Dönüşüm Daire Başkanı Tümgeneral Mehmet Dişli de, saat 20.46’da kendi özel aracıyla yeniden karargâha döndü ve doğrudan Hulusi Akar’ın başdanışmanı Albay Orhan Yıkılkan’ın odasına geçti. Onun görevi 15 yıldır birlikte görev yaptıkları yakın arkadaşı Hulusi Akar’ı darbeye katılmaya ikna etmekti.
O gece, karargâh tarihinin en kanlı ve en karanlık gecesi olacaktı...
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.