24 Haziran’a giderken…

A -
A +
‘İlk’lerin seçimine gidiyoruz.
En önemli kıstas, önümüze iki sandığın kurulacak olması…
Yerel seçimlerdeki gibi…
Birinde hükûmeti yönetecek ‘Başkan’ı, öbüründe partilerinin gücünü belirleyecek milletvekillerini oylayacağız.
Bu ayrım, en önemli nokta…
             ***
Eski sistemdeki gibi “Lideri seviyorum ama, partiye istemeye istemeye oy veriyorum” durumu yok.
Veya tam tersi…
Seçmen partisini desteklemek istiyor, ama lideri beğenmiyorsa onu sandıkta cezalandırma yolu da açık.
Lider, doğal sürecin gerektirdiği şekilde adaysa tabii…
Milletvekili sandığında partisine çıkan oy, kendi ismine verilenden daha fazla olan lider, artık o koltukta oturabilir mi?
Hele ki, seçilemediğinde milletvekilliğinden de olacaksa…
Bu sebepledir ki, Yeni Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sistemi, iddialı ve gerçek liderliğin ‘aday olup olmamasıyla’ ölçüleceği bir sistem.
             ***
Şimdi gelelim ittifaklara…
Yüzde 50’yi almak her babayiğidin harcı değil…
O yüzden partiler, kendisine en yakınla gücünü birleştirmek zorunda…
Zaten bu yolun gideceği yer, eninde sonunda iki partili sistem...
Dışarıda kalanın keyfi bilir.
             ***
Burada parantez açmakta yarar var…
Koalisyon benzetmeleri tamamen hikâye…
Bakın, örneğiyle ortada…
Kim kiminle iş tutacaksa, pazarlığa baştan oturuyor.
‘Birlikte iş yapabilirler mi, yapamazlar mı?’ en başından millet görüyor, sandığa tabloyu net biçimde değerlendirerek gidiyor.
Öyle 7 Haziran’daki gibi yüzde 24 oy almış bir partinin, yüzde 41 oyla seçimden birinci çıkmış partiyi saf dışı bırakıp hükûmet kurma rüyaları, yeni sistemde mümkün değil.
Tabanları ve fikirleri uyuşan partiler, ortak müşterekte bir araya geliyorlar, o kadar…
Hem ‘toplumsal mutabakat’ deyip durmuyorlar mıydı?
İşte mutabakat…
             ***
Evet, Türkiye’de sistem nihayet değişiyor…
Bu değişimi okuyamayanları, eski alışkanlıkları sürdürmek isteyenleri ise kâbus dolu günler bekliyor…
             ***
24 Haziran öncesi tabloya gelecek olursak eğer…
AK Parti-MHP-BBP’nin yer aldığı Cumhur ittifakında Cumhurbaşkanı adayı belli…
Erdoğan’ın tek başına yüzde 50’nin üzerinde garanti oyu var zaten.
Çetin imtihanlardan başarıyla geçmiş, Türkiye’ye kalkınmada çağ atlatmış, her kesimi kucaklamış, güvenini kazanmış, ülkenin umudu olmuş, terörle mücadelede, ülkenin menfaatlerini korumada nerede durduğu belli, güçlü bir karakter.
Elindeki gücü sadece Türkiye için değil, dünya üzerindeki mazlumların hayrına kullanmış, yeri geldiğinde dünyayı yöneten ‘zorba güç’lere kafa tutmuş, dik duruşuyla, aklını kullanmaktaki yeteneğiyle başka toplumların bile hayranlığını kazanmış idealist bir kimlik.
Daha da iyi olan şu ki, aday aynı zamanda ittifak partilerinden birinin lideri
Yani seçildikten sonra partisine ve Meclis grubuna hükmetme gücü var.
Önündeki tek risk; ikinci sandık…
Yüzde 50’yi aşan oy gücüne rağmen, MHP ve BBP’nin uzattığı eli geri çevirmeyen Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı sandığında değil ama, milletvekili sandığında sıkıntı yaşayabilir.
Sebeplerden biri; bugüne kadar AK Parti’ye oy veren seçmenin, 15 Temmuz’dan bu yana AK Parti’ye şartsız destek veren MHP’yi ödüllendirme güdüsü…
İkincisi; “Ben Erdoğan’a oy veriyorum ama, AK Parti teşkilatlarına kızgınım” diyen seçmenin, Erdoğan’ı ayrı tutup, AK Parti’yi cezalandırma dürtüsü…
Cumhurbaşkanı Erdoğan, bunu görmüş olacak ki, önceki gün milletvekilleriyle yaptığı toplantıda bu uyarıyı yaptı, “Meclis’te de güçlü olmalıyız. Buna göre çalışın” talimatı verdi.
Şu gerçeği görmek lazım ki, ittifak bile yapmış olsanız, hiçbir parti oylarının bir başka partiye kaymasını istemez…
Çünkü gücünü zayıflatır.
Bakın, yüzde 50 oyu olan, neredeyse seçilmeme riski bulunmayan lider bile bu gücü verecek iradenin tamamen seçmende olduğunu söylüyor, milletvekili sandığında AK Parti’ye mühür basmaları için milletin gönlünün kazanılmasını istiyor.
             ***
Gelelim diğerlerine…
CHP, HDP, İP, SP…
Her an bir seçim kararı alınabileceğini bile bile Akşener’in partisi hazırlıksız yakalandı.
‘Kendisine özel’ bir yasal düzenlemeyi AK Parti ve MHP’nin çıkarmasını bekliyor.
Üniversite sınavına bir dakika geciken çocuklar bile içeri alınmazken, Akşener mağdur edebiyatı yapıyor.
Bugün İyi Parti’ye böyle bir yol açılsa, yarın öbür gün bir başkası da isteyecek, işin suyu çıkacak.
AK Parti her şeye rağmen bu düzenlemeyi yapmak istiyor ama, MHP karşı çıktığı için iki arada bir derede…
Oldu oldu, olmadı Akşener’e 100 bin imzayla aday olma yolu açık zaten...
İşin nereye varacağını önümüzdeki günler gösterecek.
             ***
CHP’nin hâli ise içler acısı…
Partinin genel başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, yukarıda bahsettiğim ‘gerçek liderlik’ imtihanında sınıfta kaldı.
Hem Erdoğan’ı 24 Haziran’da kesin yıkacaklarını söylüyor, hem de aday olmaktan çekiniyor.
Akşener’deki öz güvenin kırıntısı bile CHP liderinde yok…
O harıl harıl başka aday arıyor.
Peki, aradığı ne?
Ülkeyi 5 yıl tek başına yönetecek bir lider…
O zaman sormazlar mı “Bir başkası ülkeyi yönetecekse sen niye lidersin?” diye…
CHP içinden bazı milletvekillerinin, “Sen aday olmayacaksan biz olalım” diye ortaya çıkmaları komedi değil mi?
             ***
Handikap bu kadar da değil…
En yakın örneği, Bülent Ecevit’le Ahmet Necdet Sezer’in kavgası…
Sezer’i Cumhurbaşkanlığına getiren Ecevit değil miydi?
Sonra n’oldu?
Kavga, Sezer’in yüzüne fırlattığı Anayasa kitapçığına kadar vardı, ülke çok büyük bir ekonomik kriz yaşadı.
-Ki, Sezer halkın oylarıyla seçilmiş, icranın başındaki bir kişi de değildi…
Yeni sistemde ise vatandaştan yüzde 50+1 oy alamayanın ülkeyi yönetme şansı yok…
Bir an için CHP’nin ve ittifaktaki diğer partilerin oylarıyla Akşener’in ya da ikna ederlerse Abdullah Gül gibi bir ismin Cumhurbaşkanı seçildiğini farz edelim…
Sonrasında ne olacak?
Belediye seçimlerini düşünün…
TBMM, Belediye Meclisi gibi görev yapacak.
Cumhurbaşkanı, belediye başkanı gibi icranın başında.
Bir de yardımcıları olacak.
Yani bakanlar…
Onları kendisi seçecek.
İstemediğini değiştirebilecek.
Bu sistem, vatandaşın “Ben seni yüzde 50’nin üzerinde oyla göreve getirdim. Başka güç tanıma, benim ve ülkemin hayrına çalış” dediği sistemdir…
Cumhurbaşkanı da, bakanlar da milletvekili olamayacak.
Milletvekillerinin ise tek işi, ‘kanun yapmak’la sınırlanacak.
Yani hiçbir şekilde bakanlar üzerinde baskı kuramayacak.
Şuraya şu kadar adam sok, şuradan bilmem ne kadar rant kopar, bunlar zorlaşacak…
İcranın başındaki Cumhurbaşkanı, işini baskılardan uzak yapacak.
Yüzde 50’den fazla oy almış bir Cumhurbaşkanı, en fazlası yüzde 25’le meclise girmiş partilerin tahakkümünü kabul eder mi sanıyorsunuz?
Diyelim ki, bu partiler kabineye bakan verdi.
Onlar parti liderlerinin mi, Cumhurbaşkanının mı emrinde olacak?
Bakanlar, icranın başındaki, yani hesap veren konumundaki Cumhurbaşkanından değil de, yüzde 25’lik bir partinin liderinden talimat aldığında nasıl bir gerilim ortaya çıkacak, siz düşünün artık…
Ha, bir de muhalif ittifakın parlamenter sisteme dönüş rüyaları var.
Millet, elde ettiği gücü tekrar karanlık koridor hesaplarına bırakır mı derseniz…
Çok beklersiniz…
 
 
 
***********
 
Balıkesir’de Ahmet Arvasi’yi andık
 
Dün Balıkesir’de Seyyid Ahmet Arvasi hocayı anma programımız vardı.
Gazetemizin ve Türk Ocakları’nın öncülük ettiği panel, Balıkesir Büyükşehir Belediye Başkanımız Zekai Kafaoğlu’nun ev sahipliğinde geniş bir katılımla gerçekleşti.
Bu vesileyle Büyükşehir Belediye Başkanımıza teşekkürlerimizi arz ederim.
Devamı başka şehirlerle gelecek inşallah…
Çünkü Asrın Yesevi’si Seyyid Ahmet Arvasi hocayı anlamaya ve anlatmaya bu dönem çok ihtiyacımız var.
O’nun fikirleri dalga dalga ülke sathında yayılır inşallah.
Balıkesir programımız sebebiyle bu haftalık bu kadar.
Önümüzdeki hafta farklı konularla görüşmek dileğiyle…
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.