Şarbon meselesinde korkunç iddialar

A -
A +
İki haftalık aradan sonra yeniden merhaba… Umarım güzel bir bayram geçirmişsinizdir… Şimdi rutin hayatımıza dönme ve bu sürede olan bitenleri değerlendirme vakti… *** Bayramın hemen öncesiydi… Tesadüf bu ya, İstanbul Avrupa Yakası’ndaki bir mezbaha işletmecisine denk gelip sohbet ettim. Adamcağız neler anlattı, neler… Hele hele bayram sonrası şarbon vakaları gündeme gelince, ilk yazıda bunları kaleme almam elzem oldu. *** Dehşete düşerek dinlediğim mevzular kısaca şöyle: Tıpkı araçların plakası gibi, hayvanların da küpesi var biliyorsunuz. Bu küpeden hayvanın hangi yöreden geldiği kolayca tespit ediliyor. Şap, şarbon gibi hastalıklara tedbir için Anadolu’dan getirilen hayvanların Avrupa Yakası’na girişi ise yıllardır kısıtlanıyor... Hem İstanbul’da, hem de Çanakkale’de rastgele boğazı geçemiyorlar. Daha doğrusu geçememeleri gerekiyor. Gel gör ki, uygulamada durum farklıymış… *** Bazı sahtekârlar, hem hayvanların, hem de bizlerin sağlığı için konan yasakları fırsata dönüştürmüş. Nasıl temin ediyorlarsa ediyorlar ve parayı basan besicilere, (hastalıklardan izole edilmiş alan olarak görülen) Trakya bölgesinin küpelerini satıyorlarmış. Ömrü bu sektörün içinde geçen muhatabım, küpe sahtekârlığıyla çok büyük vurgun vuranların olduğunu, yakalananların ise ufak cezalarla kurtulup, aynı işi yapmaya devam ettiklerini anlattı. İddianın bir başka ürkütücü tarafı, küpelerin sahte olmaması… Bu demek oluyor ki, resmî kurumlarda iş birlikçiler, yani sızıntı var… *** Küpe sahtekârlığının bir başka boyutu ise çalınan hayvanların izinin kaybettirilmesiymiş. Yani küpe değiştirilince, sahibi, hayvanını bulsa bile, hiçbir hak iddia edemiyormuş. Dinledikçe, ‘bu ne menem bir şeydir ki, bu kadar kolay elde edilebiliyor’ diyor insan… *** Sayın yetkililer… Doğru mudur, değil midir bilemem… Fakat bu iddialar vahim… Umarım gerekli incelemeler yapılıp, bu suçu işleyenler gerçekten varsa daha büyük problemler yaşamamamız için ivedilikle gereği yapılır.   *****************   Enflasyon kalemlerinden çıkan sonuç   Malum dolar fırladı… Raflardaki etiketler zıpladı… TÜİK de beklenen rakamları açıkladı. Ağustosun zam şampiyonu yüzde 25,5’le salça olmuş. ‘Memleketin salçasıyla doların ne işi var?’ diyecekseniz, daha absürt bir detaya dikkatinizi çekeyim. Aynı ay içerisinde domates yüzde 18 ucuzlamış. Buradan çıkarabildiğim tek sonuç; demek ki bizimkiler salçayı domatesle yapmıyormuş !!! *** Gelelim listenin devamına… Canınız kışın kavun, yaz aylarında mandalina çekerse bedelini ödersiniz. Ama mevsiminde yerseniz, hem sağlığınızı, hem cebinizi korursunuz, değil mi? Peki, TÜİK’in açıkladığı liste ne diyor? Ağustosun en çok zamlananları arasında ikinci sırada yüzde 20,7 ile karpuz, dördüncü sırada yüzde 13,5’le salatalık var. Neredeyse tamamını ithal ettiğimizi bildiğimiz muzyüzde 11,4’le listenin beşincisi… Bahane dolardaki artış ise bu işin içinden nasıl çıkacağız şimdi !!! ***
Siz en iyisi hepsini unutun, sonucu şöyle bağlayalım;
Birileri, ülkemizde yetişen, sezonunda bol ve ucuz olması gereken ürünleri bir yolunu bulup bize yüksek fiyattan satıyor.
Benim aklım ötesini almıyor.
  *****************   Krizi aşmak için gerekliyse…   Duvarı aşamıyorsan biraz geri çekileceksin ki, hızlanıp daha yükseğe sıçrayabilesin. Haklı olmanın güçlü olmaktan geçtiği Vahşi Batı düzeninde yaşıyoruz. Evet, Türkiye olarak attığımız adımlarda çok haklıyız… Hatta az bile yapıyoruz… Ama duvarı aşmakta zorlanıyorsak, makul konularda hiç çekinmeden geri adımlar da atabilmeliyiz. Bakın, ‘atalım’ demiyorum. Gerekliyse atalım… *** Geçici kayıpları, yarın fazlasıyla telafi edebiliriz. Önemli olan, uzun vadeli kazançlar… Bize düşen; ne karar verirse, ne yaparsa yapsın, devletimizin, hükûmetimizin, yargımızın yanında olmak. Şuna eminim ki, bunun sonu da hayra çıkacak, oyunun sonunda kazanan yine biz olacağız inşallah.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.