Suçlu Başkanlık sistemi değil

A -
A +
“Başkanlık sisteminde Cumhurbaşkanı ile Başbakan ayrı partilerden olursa o zaman ne olacak?” gafına imza atan CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun, yeni sistemin neler getirdiğinden haberdar olmadığı belliydi.
16 Nisan 2017 referandumundan sonra çok şey öğrendi.
Sadece Başbakanlık makamının artık olmayacağını değil, yeni sistemde nasıl başarılı olunabileceğini de öğrettiler zamanla…
Birbiriyle zıt HDP, İyi Parti ve Saadet’le kurduğu ittifak CHP’ye İstanbul’u bile kazandırınca, “Eski sisteme dönme gibi bir talebimiz hiç olmadı. Zaten eskisinden biz de şikâyetçiydik” demeye başlamış.
Şükür…
Bu da iyi bir gelişme.
                 ***
Kılıçdaroğlu bile mevzuyu anladı ama bu defa iktidar tarafında kafalar karıştı.
“Durduk yere adamları birleştirdik” diyeni mi ararsın, “Ne güzel yüzde 34’le bile iktidar olabiliyorduk. Lüzumsuz yere çıtayı yüzde 50’ye yükselttik” diyeni mi…
AK Parti’nin, ağrısız dişine kerpeten vurduğunu düşünenlerin oranı hayli kalabalık.
Demek ki bunlar 2017 referandumunda da gönülsüzmüş ki, ‘Evet’ oranı yüzde 51’de kalmış.
Şimdi yavaş yavaş kendilerini açık ediyorlar.
                 ***
Yahu, AK Parti’nin kendi işini zorlaştırdığını, ancak bunu Türkiye’nin geleceği için istediklerini defalarca hem Cumhurbaşkanı Erdoğan, hem son Başbakan Binali Yıldırım anlattı.
Hatta muhalefetin şansını artıracağını da…
Fakat, Türkiye’nin istikbali, partilerin kısa dönem kârından daha önemliydi, bu tercih edildi.
Hadi karanlık koalisyon yılları 90’ları boş verelim…
7 Haziran 2015’i ne çabuk unuttunuz?
AK Parti tek başına iktidar olamayıp, koalisyon dışında seçenek kalmayınca ‘hükümetsiz kalan’ Türkiye’nin beş ayda başına gelenler bu kadar mı çabuk çıktı hafızanızdan?
Neymiş, karşı blok oluşmuş, Ankara, İstanbul gibi büyükşehirler kaybedilmiş.
Adama sormazlar mı, “PKK’lı HDP ile milliyetçi geçinen İyi Parti; dindar olduğunu savunan Saadet ile dinin köküne kibrit suyu döken CHP bir araya gelebiliyor, seçmenini elinde tutabiliyor ve seçim kazanabiliyorsa siz neden seçmeninizi tutamadınız?”
Allah var, MHP lideri Devlet Bahçeli AK Parti ile Cumhur İttifakı’na hep sadık kaldı, elinden gelen iyi niyeti gösterdi ve sağlam durdu.
Buna rağmen AK Parti adayları kaybetmişse, suçlu niye Başkanlık sistemi olsun?
Üstelik, 31 Mart’ta yüzde 52 oyla AK Parti ve MHP gücünü korurken…
Buradan çıkarılan mesaj, ittifakın ya da Başkanlık sisteminin yanlışlığı mı olmalıdır?
                 ***
Suçu seçmene atmak ya da beceriksizliğe kılıf aramak, acizlerin yapacağı iştir.
Halkla inatlaşılmaz…
Eğitemediğiniz kuşaklardan sağlıklı karar vermeleri beklenemez…
Seçmen çantada keklik görülür, güven sarsılır, gerçeklikten uzaklaşılırsa neticesi işte böyle ağır olur.
Binali Yıldırım gibi, kaybetmesine CHP’lilerin bile üzüldüğü bir adayla seçim kazanamamışsanız, bunun sebeplerini iyi tespit etmeniz lazım.
Seçmeninin büyük çoğunluğunu milliyetçi-muhafazakâr olarak bildiğimiz Türkiye’de, AK Parti-MHP oylarının normalde yüzde 70’lere yakın olması gerekirken, niye yüzde 50’lerin biraz üstünde gezdiğini doğru analiz etmemiz gerekir.
Doğu Akdeniz, Suriye gibi ateş çemberinin ortasında otururken, bekamızla ilgili bunca tehditle yüzleşirken ne oldu ki AK Parti ve MHP seçmeni sandığa gitmekten imtina etti veya CHP adayına oy vermeyi göze aldı?
Üstelik PKK’sı, FETÖ’sü apaçık tarafını belli ettiği hâlde…
Söyleyin, ne yaptınız da insanları bu denli karşınıza aldınız veya niye doğrularınızı seçmene anlatamadınız?
                 ***
Elbette Başkanlık sisteminin yararları henüz toplumda yeterince hissedilememiş olabilir.
Eksikleri, yanlışları vardır, kolayca düzeltilebilir.
Ancak şu gözden kaçmamalı ki, bunca şehri kaybetmesine rağmen, iktidar sapasağlam işbaşındadır.
Ya bugün parlamenter sistemde olsaydık, kimbilir neler konuşuyor olacaktık.
Bu lüzumsuz tartışma artık bir kenara bırakılmalı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, milletvekilleriyle değerlendirme toplantılarında “Milletimizle dertleşeceğiz” demiş.
Olması gereken budur…
Bize bile neler söylüyorlar…
Onlar size her şeyi anlatır zaten.
 
 
 
***************
 
S-400’de son söz
 
Lüzumlu lüzumsuz bir sürü tip, geçmişte yerli İHA’larımıza yaptıkları gibi, S-400’le ilgili akıl almaz yorumlarda bulundu.
Yok efendim Türkiye son anda vazgeçecekmiş, alacakmış ama ambalajını bile açamayacakmış, sistem kurulsa da zaten topu topu dört batarya olacakmış, o yüzden hiçbir işe yaramazmış falan filan…
Sanırsınız hepsi askerî alanda uzman, bunlar her şeyi biliyor, devletimizin savunma alanında onca tecrübeye sahip uzmanları, üst kademesi bunu akıl edemiyor.
Oysa, Rusya ile yaşadığımız uçak krizi süresince S-300 ve S-400’ler yüzünden Suriye hava sınırından burnumuzu dahi sokamamıştık, bunu unutmuş arkadaşlar.
Nihayetinde geçenlerde eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ’a televizyonda bu mevzu soruldu.
Söylediği şu;
“S-400 stratejik bir savunma silahı.
Size çok büyük avantaj ve üstünlük sağlıyor.
Örneğin güneyde bir yere koydunuz; bütün Suriye ve Irak’ı, Doğu Akdeniz’i, Kıbrıs’ı kapatıyorsunuz.
Batı’ya koyun, bütün Ege’yi, Akdeniz’i, her tarafı kontrol altında tutuyorsunuz.
Orada kimse uçamaz, bölgeyi kontrol altına alırsınız.
Size müthiş bir güç veren sistemden bahsediyoruz.”
                 ***
Kuru muhaliflik için S-400’ü diline dolayan, mevzudan bi’haber cühela takımına umarım son söz söylenmiştir; dağılabilirsiniz.
 
 
 
**************
 
İstanbul için iki rica
 
Seçim bitti…
Artık “Aman vatandaş kızıp da oyunu değiştirmesin” hassasiyeti gütmeye gerek kalmadı.
İstanbul’u yönetenlerden iki istirhamım var;
  1. E-5’i yarış pistine çeviren makasçı katillere artık göz yumulmasın.
  2. Malum yaz, camlar açık. Gece yarısı yataktan fırlamamıza sebep olan egzoz gürültüsüne acil çözüm bulunsun.
 
Türkiye için iki rica
 
Seçim öncesi söz verildi ama artık konuşulmaz oldu. CHP’nin ve ortaklarının gerçek yüzünü ortaya koyması için de fırsattır.
  1. İdam bir an evvel Meclis’e gelsin.
  2. Ayasofya ibadete açılsın.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.