Her şey çok zor olacak

A -
A +
Rivayet o ki, Sultan Abdülhamid Han tahttan uzaklaştırılınca bir gazeteci darbecilere sormuş;
- Paşam, istediğiniz oldu. Şimdi projeniz nedir, neler yapacaksınız?
Paşa, bir süre duraksadıktan sonra, biraz da sıkılarak cevap vermiş;
“Biz sadece Abdülhamid’i yıkmaya odaklandık. Sonrası ne olur, düşünmedik.”
Herhâlde tarihin tekerrür ettiği yere geldik.
             *** AK Parti’nin İstanbul ve Ankara’yı kaybettiği seçim sürecinde bol keseden atmak kolaydı. Herkese mavi boncuk dağıtıldı, olmadık vaatler sıralandı. İstedikleri oldu, başkanlık alındı. Şimdi gerçeklerle yüzleşme zamanı.              *** Ekrem İmamoğlu’nun elinde sihirli değnek olduğuna, göreve gelir gelmez İstanbul’u bambaşka bir çehreye bürüyeceğine inananlar vardı. İki buçuk ay geçti, henüz dişe dokunur bir tek hizmeti görülmedi. Sadece bitmeyen tatilleri, yurt gezileri, esnafın “Neredeydiniz Başkan?” feryatları ve tabii ki “Kimsenin ekmeğiyle oynamayacağız” taahhüdüne rağmen daha şimdiden kapıya konan binlerce İBB çalışanı… E icraat!.. Hele bekleyin bakalım.              *** Ekrem Bey’in işi zor. Hatta çok çok zor. Olmadık vaatlerde bulunmuştu, sıkıştırmalar başladı. Malum, okulların açılma zamanı yaklaştı. “Öğrenciye ücretsiz servis vaadiniz vardı, ne oldu? Aksine servis ücretlerini artırdınız” diye danışmanına sormuşlar… Cevap; “Bu Ekrem Bey’in vaadi değil. O konuyu yerel seçim kampanya sorumlusuna sorun.” Yani, yerine getirilmeyen vaatlerden Başkan değil, kampanyasını yürüten kişi sorumlu(!) “200 bin yeni istihdamdan bahsediyordunuz, o ne oldu?” diye doğrudan Başkan’a soruyorlar, o da “Bunu sadece bana değil, hükûmete de sorun” diyerek topu taca atmaya çalışıyor. Görünen o ki, yandı gülüm keten helva…              *** Geçenlerde İmamoğlu’nun işinin zorluğunu yansıtan önemli bir kulis bilgisi sızdı. Hatırlarsanız, seçim öncesi “HDP, PKK, DHKP-C, FETÖ boşuna destek vermez, illa ki karşılığını isteyeceklerdir. O zaman ne yapacaksınız?” diye sormuştuk. Buna ilk cevabı Kandil, ardından HDP vermiş, “Bizim sayemizde orada oturuyorsunuz. Bunu unutmayacaksınız” demişlerdi. Hatta, İSPARK’ın HDP’ye verilmesi için sözleştikleri duyulmuştu. Şimdi somut adım bekliyorlar. Kulislere göre, CHP İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu bu sözlerin yerine getirilmesi için baskı yapıyor, ancak İBB’deki Trabzonlular grubu direniyormuş. Duyum o ki, Kaftancıoğlu Genel Başkanına “Seçildikten sonra bizi dinlemez oldu” şikâyetlerine başlamış. Eğer bu iddia doğru ise önceki gün Bursa’da yaşanan ulu orta kavga, yakında İBB koridorlarında da yankılanabilir. Ancak, bu söylentilerin hemen akabinde Ekrem İmamoğlu’nun, teröre destek verdikleri için görevden uzaklaştırılan HDP’li eski başkanları ziyarete gitmesi manidar. Ya direnecek, ama bu çıkışlarla HDP’yi idare etmeye çalışıyor… Yahut pes etti, milliyetçi kanadı oyalıyor. Net tavrı, yapılan işçi kıyımını hangi kadroların dolduracağı gösterecek.              *** Terörle bağlantılı kişilerin İBB’ye doldurulmasına göz yumulmayacağının işaretini hem Cumhurbaşkanı Erdoğan, hem de İçişleri Bakanı Soylu açıkça vermişti. HDP’liler gibi “Ben teröristleri işe alayım. Bakanlık müdahale etsin, mağdur olayım” hesabı güdüyorsa şaşırtıcı olmaz. Ancak, İmamoğlu “Asla teröriste kapı aralamam. Ne yaparlarsa yapsınlar buna göz yummam” derse… Şunu bilsin ki, o zaman bütün desteğimizle, sonuna kadar yanında oluruz.              *** Peki, Kemal Kılıçdaroğlu’nun genel başkan olduğu bir partide İmamoğlu bunu diyebilir mi? Keşke, ama çok zor. Kendisini o koltuğa taşımış HDP’ye, PKK’ya, FETÖ’ye direnebilir mi? İnşallah direnir ama çok çok zor. Hele ki Cumhurbaşkanlığı gibi bir ideali varken... Gece-gündüz çalışarak, büyük projeleri hayata geçirip, vaatlerini yerine getirerek hayalindeki Cumhurbaşkanlığı seçimine yürüyebilir mi derseniz… Bu sorunun cevabı, geçtiğimiz iki buçuk ayda. Erdoğan gibi hiç durmaksızın çalışan ve ekibini de çalıştıran bir liderin eksikliğidir aslında yaşadığımız. Binali Yıldırım seçilmiş olsa 100 günden başlayan hedefleri, ardı ardına yapılan temel atma törenlerini, açılışları falan konuşacaktık şimdi. Pardon, biz yatırımlardan sıkılmıştık değil mi? Neyse, zaman geçer, her şey görünür elbet.   ****************   Resepsiyonda gördüğüm  
30 Ağustos Resepsiyonu için Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’ndeydik.
Önceki yılların aksine katılımın düşük olduğu, görüştüğüm hemen herkesin ortak kanaatiydi.
Belki izdiham şikayetlerinden dolayı bu sefer davetli sayısı bilerek kısıtlı tutulmuştu, orasını bilmiyorum.
Ancak dostça ve açıkça söylemeliyim ki, eski parıltı görünmüyor AK Parti’de.
Rüzgâr kesildiği için açık denizde duraksamaya geçmiş devasa bir yelkenli gibi. Ancak sönen yelkenleri yeniden şişirmek ve hızlanmak için önünde daha çok zaman ve fırsat var. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, belki de bu tabloyu görerek erkene aldığı önümüzdeki ay yapılacak kongre bu açıdan çok önemli. Ayrıca, kabinede yapılacak değişiklikler de bu durgun havayı dağıtabilir. Unutmamak lazım ki büyük idealler ve hedeflerle yola çıkmış AK Parti için en büyük tehlike, araziye uyum sağlamak olur. Bunun başında da Yeni Türkiye idealini kaybetmemek gelir.     ******************   Neyi seyrediyorsunuz?   Gözlerinin önünde bir kadın “Ölmek istemiyorum” diye çığlık atıyor, yanındaki evladı “Annem ölmesin” diye feryat ediyor. Etraftaki onlarca kişi, cep telefonlarını çıkarıp olayı kaydetmekten başka bir şey yapmadığı için, bir kadın kocası tarafından boğazı kesilerek katlediliyor. Ve bir başka hadise… Batman Otogarı’nda, hem de güvenlik biriminin hemen önünde bir genç, kan davalıları tarafından 24 yerinden bıçaklanıyor. Saldırganlar, ölene kadar o gencin başında bekleyip, yardım edilmesini engelliyor. Etraftaki silahlı polisler, güvenlik görevlileri ve yüzlerce vatandaş sadece seyrediyor. Gerçi işini yapmayan o polislere soruşturma açıldı ama, gencecik bir insan göz göre göre öldü. Bu nasıl iştir, bu durumu izah edebilecek bir cümle var mı?
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.