Onun arabası var, güzel mi güzel…

A -
A +

Asırlık rüya…
Neler dökmüşüz dizelere…
“Otomobil uçar gider,
Ömrüm gibi geçer gider.
Ben talihin peşindeyim,
Talih benden kaçar gider…”
Vecdi Bingöl’ün sözlerine, Zeki Müren nazire yapmış âdeta.
Kendi arabamız olmadığı için, başkalarınınkini dolamış diline…
“Buick su gibi akar,
Cadillac fazla yakar.
Bizim taka dururken anam,
Chevrolet’ye kim bakar?”
Yıllar sonra bu defa Mustafa Sandal tuz basmış yaramıza;
“O’nun arabası var, güzel mi güzel.
Bastı mı gaza gider mi gider…”

             ***
Mutlu şarkılar söylemeyi denememiş millet değiliz elbet…
Devrim’i 60 sene önce ortaya çıkarmışız ama hak getire.
Benzin falan bahane…
Uçak fabrikasını niye kapatmışlardı öyleyse…
Bir asrı devirmişiz, Devrim gibi hasretlerle.
Vehbi Koç bir ara Anadol’u denedi…
Lakin o da döküldü, kalakaldı öylece.
​             ***
Ve nihayet;
Önümüze konulan o perdeyi yırttık önceki gün...
Zannetmeyin ki sadece bir otomobil yaptık ve onu tanıttık.
Otomobilden çok daha önemli bir şey yaptık;
Ayağımızdaki bir prangayı daha kırdık.
Şükürler olsun.

*****************
Müthiş ama, bir eleştirim var
Kimse, bu kadarını beklemiyordu.
Türkiye’nin millî otomobili dünyada o kadar yankı uyandırdı ki, Amerikan devi Tesla’ya rakip gösteriliyor şimdiden.
Hem SUV, hem sedan modelin dizaynı harika.
Millî otomobilimizi üreten Türkiye Otomobil Girişimciler Grubu’nun kısaltması olan TOGG çok tuttu ve her şeyiyle yakıştı.
Başka marka aramaya gerek yok bence.
​             ***
TOGG iki seçenekle çıkacak piyasaya;
2x2 araçlar 200 beygir, 4x4’ler 400 beygir gücünde olacak.
Bu, gaza basınca koltuğa yapışacağınız anlamına geliyor.
Hız seven milletiz neticede.
Ayrıca, araç en son akıllı teknolojilerle donatılmış vaziyette.
Evinizdeki, iş yerinizdeki cihazlara doğrudan bağlanıp, kontrol edebileceksiniz gelecekte.
Mesela, buzdolabınızda eksilen ürünleri araçtan görüp, eve giderken marketten temin edebileceksiniz.
Yahut yola çıktığınızda kombinizi araçtan açıp, ulaştığınızda evinize ısınmış vaziyette girebileceksiniz.
Akıllı yollarla bütünleşecek, kendi kendine gidebilecek, göreceksiniz.
Üç boyutlu holografik asistan gibi daha pek çok özellik millî aracımız TOGG’da mevcut.
Gelecek elektrikli otonom araçların…
Tam da tüm dünyada lig yeniden başlayacakken ortaya çıktık ve en tepede oynamaya aday olduk.
Bu, Türkiye adına müthiş bir hamle ve bu gurur hepimizin.
​             ***
Yalnız millî otomobilimizde nazar boncuğu kavlinden ufak bir kusur var kanaatimce;
Direksiyon…
Fotoğraflarda pek fark edilmese de, Cumhurbaşkanımızın test sürüşü sırasında daha çok gözüme battı.
İnce ve büyük direksiyon simidi bence araçta sırıtıyor ve demode duruyor.
Daha ufak ve estetik bir direksiyon tasarlanabilir.
Bu kadarcık kusur kadı kızında da olur diyeceksiniz ama, bence düzeltilmeli.
Nitekim TOGG 2022’de çıkacak banttan.
O zamana kadar pek çok şeyin yenilenmesi mümkün.
Bu sebepledir ki, ön ızgaralarda farklı seçeneklerle gösterildi araçlar.
En çok hangisi beğenilirse onunla devam edilecek.
Benim tercihim SUV’da ızgara, Sedan’da mevcut hâli.
Keza, iki yıl içerisinde batarya şarj süresi ve menzili de değişecektir illâ ki.
​             ***
Bir önerim daha olacak ki, mutlaka masaya yatırılmıştır zaten.
C segmentindeki bu araçların hemen akabinde, E segmentinde de long kasa araç üretmek ve özellikle devlet büyüklerimizin, iş adamlarımızın kullanımına sunmak.
Trafikte gördüğümüz araç sayısına bakarsak, bu segmente de ilginin az olmadığı muhakkak…
Her neyse…
Önemli olan yola çıkmaktı.
Bunu başardık ya…
Gerisi gelir evelallah…

*************
Kanal İstanbul olmalı mı, olmamalı mı?
Geçenlerde Zülfü Livaneli vardı ekranda…
Şöyle bir itirafta bulundu;
-Kabul etmemiz lazım ki Türkiye’de sağ yatırımcıdır. Büyük projeleri hep sağ yapmıştır.
E sol ne yaptı o zaman?
Bolca laf üretti, bu yatırımları engellemeye çalıştı.
​             ***
Onlara kalsa bugün Boğaz'da hiçbir köprü olmazdı.
Boğaz'ın altından geçen Marmaray ve Avrasya hayaldi.
Merhum Menderes’in dediği gibi; her iyi şeyi kötü göstermekte kimse CHP’nin eline su dökemez.
İğrenç AKM binasının yenilenmesini bile yıllarca ötelediler.
Duble yollara, otobanlara, havaalanlarına demediklerini bırakmadılar.
Yerden yere vurdukları Sabiha Gökçen Havalimanı’nı ise şimdi yere göğe sığdıramıyorlar.
Rahmetli Turgut Özal, bunları ‘Dışarıda Türkiye’nin gelişmesini istemeyenlerin maşaları’ diye tarif etmiştir ki, çok da isabetlidir.
Demirel’e de, Erbakan’a da az çektirmediler.
​             ***
Gelelim bugüne…
İstanbul’da yürüyen yatırımların yüzde 80’i durmuş.
Acayip tasarruf ediyoruz.
İzmir’e çivi çakıldığını duymadık henüz.
Tek görebildiğimiz, kuyrukta bekleyenlerin bidonları.
Bidon kafa değil, su bidonları.
Ankara dersen, malum…
Gündem; CHP’lilerin akçeli işleri, rant kavgaları…
Hadi genel merkezlerine bakalım desek…
Orada da mevzu, “Külliye görüşmesi” yalanına oturtulan parti içi kumpaslar, ayak oyunları.
Peki bundan CHP seçmeni rahatsız mı?
​             ***
Bugün hiçbir CHP’li belediye “Niye hizmet üretmiyorsun?” diye suçlanamaz, çünkü adamlar daha seçim öncesi peşin peşin söyledi.
Savunma sanayiine yapılan yatırımları bile görmezden gelip, “AKP parayı betona gömdü, israf etti” dedi.
“Biz hiçbirini yapmayacağız” dediler bir nevi…
Peki hizmet yapmayacaksanız, ne yapacaksınız?
Ne yapacaklarını henüz bilmiyoruz ama, neyi yaptırmamak için çabaladıklarını biliyoruz;
Kanal İstanbul.
“Ötekileri engelleyemedik fakat bunda kararlıyız” mesajı veriyorlar.
Neymiş, depremi tetikleyecekmiş, çevreyi mahvedecekmiş.
Çok güvendikleri deprem profesörü bile yıllar evvel aksini söylemiş oysaki…
​             ***
Tartışmanın dikkate aldığım tek yanı var; stratejik önemi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, kanalın ‘siyasi önemine’ vurgu yapmış, fakat “Bunları ileride konuşuruz” diye detaya girmemişti.
Belli ki bugünden konuşulmayacak, açık açık dile getirilmeyecek mevzular var.
Burada ölçüm şudur;
Devletimin aklına güvenirim.
Nitekim, Libya ile deniz sınırı anlaşması imzalanmadan önce hiçbirimizin aklında böyle bir hamle yoktu.
Devlet bu hamleyi yaptığında, muazzam bir aklın çalıştığını bir kere daha görmüş olduk.
Peki CHP ne dedi?
“Hafter daha seküler biri, anlaştığımız Serrac ise şeriatçı. Biz Serrac ile değil, Hafter’le anlaşmalıydık.”
Hem de bu cümleyi, Hafter’in CIA beslemesi olduğunu, bugün Türkiye karşıtı ittifakın desteklediğini, öte taraftaki Serrac hükûmetinin BM tarafından kabul edilen meşru yönetim olduğunu bile bile kurdular bu cümleyi.
Her şey bir yana, sırf Libya meselesine bakıyorum, Kanal İstanbul’da nerede duracağımı anlıyorum.
Başka sözüm yoktur size…

*******************
Arvasi Hoca’yı yâd edeceğiz
Gazetemizin merhum yazarı, Türk-İslam Ülküsü fikrinin önderi Seyyid Ahmet Arvasi Hoca’yı kaybedişimizin 31. yıl dönümüne yaklaştık.
Yaptığı büyük hizmetlerle “Asrın Yesevi’si” unvanını kazanan büyük mütefekkir Arvasi Hoca’yı bugün İstanbul Bahçelievler’deki İhlas Koleji Konferans Salonu’nda yâd edeceğiz.
Saat 20.00’de başlayacak panelimize bütün okuyucularımızı ve sevenlerini davet eder, katılamayacak olanlardan hiç değilse Hocamıza bir Fatiha bağışlamalarını istirham ederiz.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.