Doğduklarında kulaklarına Makaryos çan çalmış, Grivas beşiklerini sallamış…

A -
A +
Şüheda kanıyla yoğrulmuş Kıbrıs’ta Kur’ân kursu açmak laikliğe aykırıymış…
Daha evvel sabah ezanının hoparlörden okunmasına yasak getirilmeye çalışılmıştı.
Tabii, Kıbrıs Ortodoks Kilisesi başpiskoposundan devlet başkanı yapabilirsin ama Kur’ân Kursu açarsan elbette bu devletin laiklik ilkesi ile çelişir. Yahu doğunca sizin kulağınıza Makaryos çan çalmış, Grivas da beşiğinizi sallamış anlaşılan.
 
28 Şubat bulaşıkları ne bu ülkede bitti ne de Kıbrıs’ta…
 
KKTC Hizmet Sendikası, Din İşleri Dairesi Değişiklik Kanunu’na eklenen ‘Din İşleri Komisyonunun Kur’ân kursu düzenleme yetkisini’ iptal ettirmek için Anayasa Mahkemesine gitti. KKTC Anayasa Mahkemesi hem bu yetkiyi iptal etti hem de Kur’ân kurslarının anayasanın laiklik ilkesine aykırı olduğu gerekçesi ile kapatılmasına karar verdi.
 
Cengiz Topel cadde adı değildir…
 
Maalesef içerideki vesayet mekanizmaları ile uğraşırken Kıbrıs’ta olan biteni hep gözden kaçırdık. KKTC’de yaşananları doğru okuyamadık ve bu süre içinde kendi değerlerine yabancı bir toplum oluştu. Hakkı teslim etmek gerekir, son 20 yıl içinde KKTC’ye denizin altından ulaştırılan su kaynaklarından içeride yapılan altyapı yatımlarına varıncaya kadar çok hizmet götürüldü. Ama tüm bu hizmetlerin bir paradigma inşa etmeye ya da değer aktarmaya yetmediğini hem Türkiye’de hem de KKTC’de çok acı bir şekilde görüyoruz.
Gençler ile derslerimde yaptığım sohbetlerde üzülerek müşahede ediyorum ki, evlatlarımız Kıbrıs şehidi Cengiz Topel’i cadde ya da okul ismi zannediyorlar. Emin olun “Erenköy Direnişi” deseniz onu da İstanbul’da bir semt adı sanırlar. Bu durumdan elbette gençlerimiz sorumlu değil, asla suçlamak gibi bir hakkımız olamaz. İnsanoğlu bu, bilgisayar misali, yazılım olarak ne yüklüyse ekran görüntüsü de onunla mütenasip.
Bugünlerde ekranlarda izlediğimiz “Bir Zamanlar Kıbrıs” dizisinin bu topraklarda verilen varoluş mücadelesinin, Kanlı Noellerin ve yitirilen hayatların hatırlanması açısından nasıl bir boşluğu doldurduğunu hatırlatmaya gerek bile yok.
Elbette tüm bu yaşananlardan ders alarak KKTC’nin gelecek vizyonu yeniden tanımlanmalı, bir stratejik vizyon ortaya koyulmalı ve vakit geçirmeksizin de uygulamaya sokulmalı. Cumhurbaşkanı Yardımcısı Sn. Fuat Oktay Bey’in ve ekibinin bu hususta yoğun bir çaba içinde olduğunu memnuniyetle müşahede ediyoruz. Bu vizyon, KKTC’de oluşturulan vesayet mekanizmaları ile de mücadeleyi ihtiva etmediği takdirde yıllarca bu topluma patinaj çektireceklerinden kimsenin şüphesi olmasın.
 
Her menfi olaydan sonra müteyakkız fırsatçılar davulu alıp sahneye fırlıyor.
 
Daha KKTC Anayasa Mahkemesi kararını açıklar açıklamaz viran evin baykuşları hemen ortaya döküldü: “Hani Ersin Tatar yerli ve millî idi."
KKTC Anayasa Mahkemesinin kararlarından Ersin Tatar sorumluymuş gibi hem Ersin Tatar’a hem de Türkiye’de toplumun bir kesimine eleştiri yapmak siyasi fırsatçılığın bir işareti değilse önemli bir algılama sorunudur.
 
Müflis bezirgân Dendias AB’nin cazgırlığını yaparsa cebine bahşişi iki kuruş fazladan sokarlar sanıyor…
 
Malum Yunan Dışişleri Bakanı Dendias hafta içi Türkiye’de resmî bir ziyaretteydi.
Yaşananları biliyorsunuz, bir de ben tekrar edecek değilim.
Yunanistan 2010 yılından bu yana geçen sürede ekonomisi batmış, her şeyine el koyulmuş bir ülke konumundadır. Siyasi istikrarsızlıklar, ekonomik sıkıntılar içeride büyük huzursuzluklara yol açıyor. Atina’nın günlerce göstericilerin ateşiyle yakılıp yağmalandığını elbette unutmadık. Manzara böyle olunca içeriyi sağlam tutmanın yolu da hamaset üzerine siyaset üretmekten ve Türkiye üzerinden topluma korku salmaktan geçiyor. Bu şekilde daha ne kadar gidebilecekler hep birlikte göreceğiz ama daha da satacakları hiçbir mülkü kalmadı Yunanistan’ın.
 
Pişkinliğin bu kadarına da pes…
 
Dendias’ın konuşmasında AB’yi ve AB değerlerini hatırlatması ve bu değerlere bağlı olunduğu takdirde Türkiye’nin AB üyeliğine destek verecekleri açıklaması trajikomik bir şarlatanlık örneğidir ve Türkiye gerçeklerinden uzak lakırdılardır.
Şarlatanlıktır çünkü Yunanistan’ın ne olduğunu biliyoruz, gerçeklerden uzak bir lakırtıdır çünkü AB Türkiye açısından son derece önemli olmakla birlikte ellerinde bize karşı gösterebilecekleri bir havuç olma vasfını çoktan yitirmiştir.
İskeçe Müftüsü Sn. Ahmet Mete’yi bir Müslüman’ın cenaze namazını kıldırdı diye mahkemelerde yargılayan faşizan zihniyetin bu topraklarda AB değeri satması neyle izah edilebilir? Olsa olsa müflis bir ülkenin dış işleri bakanı olarak, ne kadar çok AB cazgırlığı yaparsa efendilerinden cebine üç beş kuruş fazla bahşiş bekleme hâletiruhiyesidir.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.