Küresel Minotaurus’a direnen Türkiye

A -
A +
Küresel Minotaurus kavramı ilk kez Yunanlı ekonomist ve siyasetçi Yanis Varufakis tarafından kullanıldı. Hatta Varufakis daha sonra bu ifadeyi, Türkçeye de çevrilen kitabına isim olarak verdi. Efsanenin özeti şu: “Dönemin en güçlü hükümdarı olan Girit Kralı Minos ve eşi Kraliçe Pasiphe’nin yarı boğa yarı insan bir çocukları olur ve bu çocuğun adını Minotaurus koyarlarZamanla Minotaurus büyüyerek zapt edilmez hâle gelince, büyük bir yer altı labirentine kapatılır. Sadece insan eti ile beslenen Minotaurus’un beslenmesi için, her yıl yedi genç erkek ile yedi genç kızın Girit’e gönderilmesi işini de Atina kralı Aegeus üstlenir.”
Efsane, bu canavara evlatlarını haraç olarak vermeye mahkûm Atinalıları konu edinse de küresel eşkıyalığın günümüzdeki hâlini de çok net ifade etmektedir. Evlatlarını küresel eşkıyalık düzenine kurban etmek istemeyen, kaynaklarını bu düzene peşkeş çekmek istemeyen her lider, kurulu düzen tarafından itibarsızlaştırılıp işte bu canavarın önüne atılmaktadır.
Ülkenizin enerji açığını gidermek için inşa ettiğiniz enerji ağları da vatan müdafaanız için tedarik ettiğiniz silah sistemleri de bu düzenin açık hedefi hâline geliyor. 14 Haziran günü Erdoğan ve Biden arasında gerçekleşecek zirve aslında “Küresel Minotaurus Düzenine” direnişin zirvesi niteliğinde olacaktır.
 
Yanılmayalım Türkiye ABD arasındaki sorun S-400’ler değildir
 
Durum tespitini iyi yapmak zorundayız. Türkiye ile ABD arasındaki esas mesele S-400 meselesi değildir.
Esas mesele, ABD’nin ısrarlı bir şekilde siyonizmin ikinci büyük projesini sınırlarımızın hemen dibinde inşa etmek istemesi ve Türkiye’nin buna izin vermemesidir.
Esas mesele, teröriste general payesi veren ve bunu da aklınızla alay edercesine terörle mücadele kılıfına sokup bize yedirmeye çalışan ABD siyasetidir.
Esas mesele, ABD-Türkiye ilişkilerinin 1970’lerdeki gibi bir ilişki biçiminde devam edip etmeyeceğidir.
Esas mesele, ABD’nin üstenci bir üslup ve tarzda Türkiye’ye yön vermek istemesi, Türkiye’deki iktidarı içerideki elemanları vasıtası ile değiştireceğini açıkça söyleyebilecek kadar şirazeden çıkmış olmasıdır.
Esas mesele, kendini vatanın asıl sahibi gören jakoben bir kesimin Biden’ın içerideki elemanı olmaktan hiç rahatsızlık duymaması, hatta Biden’dan demokrasi dilenmesidir.
Paralı borazanların S-400 konusu çözüldüğünde, tüm sorunların çözüleceğine dair fısıldamalarına bakmayın, borazancıların işi bu. Yukarıda temas ettiğim meseleler masanın üzerinde dururken konuyu hâlâ S-400 üzerinden müzakere etmek, sanırım Türkiye’yi istedikleri mindere çekerek güreş tutmak istemelerinden kaynaklanmaktadır.
 
100 senedir kendimizi anlatma çabasındayız
 
Sadrazam Sait Halim Paşa’nın “Osmanlı İmparatorluğu ve Dünya Savaşı” isimli hatıratından öğreniyoruz ki Paşa, Sadrazam olarak vaktinin önemli bir kısmını İngiltere, Rusya ve Fransa elçilerine Osmanlı Devleti’nin aldığı silah sistemlerinin müdafaa maksatlı olduğunu anlatmakla geçiriyor. Olay artık öyle bir boyuta varmış ki Sadrazam Sait Halim Paşa “İngiltere’yi memnun et, Rusya’yı teskin et, Fransa’yı tatmin et” siyasetinin kıskacında kalmış bir vaziyette zamanını harcamış. Tüm bu yaşananlara rağmen yaşanılan tarih hepimizin malumu…
Aradan geçen 100 yıl sonra hâlâ NATO müttefiklerimizi ve ABD’yi S-400 sistemlerinin müdafaa maksatlı olduğuna inandırmaya çalışmak nasıl beyhude bir gayrettir?
Ne yani, ismi ile müsemma bir hava savunma sisteminin, istense de bir saldırı silahı olamayacağını ABD bilmiyor mu?
Elbette biliyor…
 
Kazanımların tahkimi konusu yeni kazanımlar kadar değerlidir
 
14 Haziran günü ve sonrasında Türkiye, bu “Küresel Minotaurus Düzeni” ile yer, zaman ve imkânları kollayarak mücadelesine devam etmek zorundadır. Türkiye’nin Suriye, Irak, Azerbaycan ve Libya coğrafyasında elde ettiği kazanımlar bu şekilde elde ettiği kazanımlardır ve Türkiye bu kazanımlarını genişletmese bile tahkim etmek zorundadır.
Zirvenin hemen öncesinde Türkiye’nin terörle mücadele kapsamında peş peşe attığı başarılı adımlar ile mayıs ayından bugüne ikinci defa ve NATO zirvesinin hemen öncesinde gerçekleşecek üst düzey Libya ziyareti bu açıdan çok değerlidir.
Libya’ya NATO zirvesinin hemen öncesinde gerçekleşecek ziyarette, Dışişleri Bakanı Mevlût Çavuşoğlu, Millî Savunma Bakanı Hulûsi Akar, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Genelkurmay Başkanı Yaşar Güler, Millî İstihbarat Başkanı Hakan Fidan ile İletişim Başkanı Fahrettin Altun ve Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın yer alıyor. Keza yine zirve sonrası Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Azerbaycan’a gerçekleştireceği ziyaret, işte bu kazanımları tahkim etmenin en somut adımlarıdır.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.