Yeni güvenlik sorunu olarak ‘Düzensiz Göç’

A -
A +
Dünya nüfusu belki de tarihin başlangıcından bu yana hiç bu kadar yoğun bir hareketlilik içinde olmamıştı. Her ne kadar küreselleşme denilen fenomen yeni bir kavram olmasa da geldiğimiz noktada artık çok katlı bir apartmanda yaşadığımız inkâr edilemez bir hakikat.
Bu etkileşim, iletişim ve ulaşım yoğunluğu dünyadaki göç hareketlerini de olağanüstü noktalara taşıdı.
Dünyadaki kaynaklar tükendikçe, istikrarsızlık arttıkça göç hareketlerinin de temposu artmakta. Bu yüzden önümüzdeki süreç içinde dünyayı bekleyen en kayda değer güvenlik sorunları düzensiz göç hareketleri ve iklim değişikliğine bağlı gıda güvenliği ile bio güvenlik sorunları olacak.
BM Mülteciler Yüksek Komiserliği verilerine göre dünya üzerinde 275 milyon göçmen ve buna ilaveten de 80 milyon mülteci ve sığınmacı bulunuyor. Bu rakamın önümüzdeki yıllarda çok daha artacağı hepimizin malumu.
 
Afganistan’ın fitili ateşlendi
 
İşte tam böyle bir ortamda ABD ve dolayısı ile NATO Afganistan’ı terk etme kararı aldı. Bu kararın hemen ardından Taliban, ülke içindeki saldırılarını arttırmakla kalmadı, daha şimdiden sınır kapılarının birçoğunu da ele geçirdi.
Yaşanan bu gelişmeler Afganistan kaynaklı bir düzensiz göç dalgasının önümüzdeki günlerde başta bölge ülkeleri olmak üzere birçok ülkeyi vuracağının emarelerini ortaya koymakta. Sadece İran’da 1,5 milyonu kayıtlı yaklaşık 2,5 milyon Afgan sığınmacının varlığı konuşuluyor. Ülke içindeki çatışmalar arttıkça 37 milyon Afganın yaşadığı Afganistan’dan milyonlar kitleler hâlinde kaçmaya devam edecek.
 
Yeni güvenlik ve Türkiye
 
Bu yeni güvenlik politikalarına adaptasyon Türkiye’nin uzun yıllardan bu yana zaten gündeminde. Her ne kadar bazıları Türkiye’de dahi çekilmemiş video ve fotolar üzerinden kamuoyunu negatif bir sığınmacı istilası algısına boğmaya çalışsa da, Türkiye gerçekte de Suriye’den gelen sığınmacılardan dolayı ağırlayabileceği kotayı çoktan aşmış durumda.
Bu düzensiz göç hareketliliğine karşı Türkiye, İran ve Suriye sınırlarına akıllı duvar inşaatlarını hemen hemen tamamladı. Bugüne kadar kara sınırlarımızın yaklaşık 993 km’lik bölümü akıllı duvarlar ile kapatıldı, hâlâ devam eden inşaatlar ile bu rakam 1.200 km civarında bir uzunluğa kavuşacak.
Elbette sadece fiziki bir duvarın çok ötesinde projeler bunlar. Aydınlatma sistemleri, termal kameralar, her türden elektronik algıları olan keşif ve gözetleme araçları ve kuleleri de ihtiva ediyor.
Peki bu kadar gelişmiş sistemler var ise, hâlâ Afganlar nasıl ülkeye girebiliyor?
Önce, verilen mücadelede engellenen düzensiz göçmenlerin rakamlarına bir göz atalım.
2019 yılında 442 bin, 2020’de 505 bin, 2021’de ise 267 bin, toplamda son 2,5 yılda yaklaşık 1 milyon düzensiz bir şekilde ülkeye girmek isteyen farklı uyruklardaki ülke vatandaşlarının girişleri engellenmiş. Keza yine 2018 yılında 268 bin, 2019’da 454 bin, 2020’de 122 bin, 2021’de 77 bin düzensiz göçmen de yakalanarak geri iade süreçlerine tabi tutulmuş.
Yani verilen olağanüstü bir gayret var, lakin hâlâ Afganistan kaynaklı kitlesel göçler henüz başlamadı ve bu gayretlerin daha da arttırılması zaruret.
Göç hareketlerine tarihsel bir zaviyeden baktığınızda ne ördüğünüz duvarlar ne inşa ettiğiniz akıllı sistemler tek başına göç hareketlerini ve orduları durdurmaya yetmiş. İmparator Hadrianus’un ördürdüğü Hadrian duvarı da, Çin Seddi de, Bizans’ın duvarları da içeriyi korumaya yetmemiş.
Peki o zaman çözüm nedir?
Görünen yegâne çözüm soruna bütüncül çözümler geliştirmek ve sorunu kaynağında çözmek lakin sorunu oluşturanların böyle bir dertleri yok. O yüzden bunu dile getirmek de çok anlamlı değil.
Artık düzensiz göç hareketleri ile ülkelerin demografik, sosyal ve ekonomik dengeleri bozulmaya ve bu sayede yeni dengeler oluşturulmaya çalışılıyor. Bunu Dağlık Karabağ ve işgal edilen yedi Azerbaycan vilayetinde de, Irak’ın kuzeyinde de, Suriye’de de yakinen gördük ve görmeye devam ediyoruz.
Bu bölgelerin tamamı başat güçlerin göç hareketleri üzerinden verdikleri mücadele alanına döndü. Artık Halep’in cadde ve sokaklarında Humeyni’nin posterleri asılı, Suriye’nin birçok şehrinde dünyanın farklı merkezlerinden mezhep temelli getirilen insanlar yaşamakta.
Irak’ta da durum farklı değil.
 
Düzensiz göç bir güvenlik sorununa dönüştürülebilir
 
Afganistan’dan Türkiye’ye yöneltilen düzensiz göç aynı zamanda bir güvenlik sorunu da oluşturabilir. Reina saldırısı sonrası ele geçirilen teröristin kim ya da kimler vasıtası ile bu saldırıyı işlediği hâlâ muamma olsa da, Allah bizleri muhafaza etsin daha acımasız saldırılar ile karşı karşıya gelmek ihtimal dâhilinde olabilir.
Bunun için düzensiz göç, Türkiye üzerinde terörü bir vesayet olarak kullanmak isteyenlerin en çok başvuracakları bir adres olabilir. Hele de 15 Temmuz sonrası içeride yaslanacakları zemini yitirenlerin böylesi bir fırsat için nasıl mücadele içinde olduklarını anlamamak için kör olmak gerekir.
 
İran ne diyor?
 
İran, Afganistan kaynaklı düzensiz göçü bir yandan Türkiye’ye uygulayabileceği bir baskı aracı olarak görürken, diğer yandan da Türkiye’nin Kâbil havalimanında kalmasını istemiyor. Bu yüzden düzensiz göç ile mücadele ve göçmenlerin kaynak ülkeye iadesi gibi konularda Kâbil havalimanını işletmek Türkiye’ye önemli fırsatlar sunabilir. Aksi takdirde mücadelede önemli bir zemini başkalarının ellerine teslim etmiş olabiliriz.
Türkiye’nin bölgeden tamamen çekilmesi durumunda ise İran, bölgedeki Şii unsurları da kullanarak Halep’te Hama’da Hums’ta ne yaptı ise tereddütsüz Afganistan’da da aynısını yapmaya çalışacaktır. Kim bilir İran’ın belki de tüm bu coğrafyadaki genişlemeci siyasetine göz yummalarının sebebi, Pers Kralı Büyük Kiros’tan bu yana kendilerine duydukları minnettarlıklarının bir sonucudur.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.