Tarih paçanızdan çekmeye devam ediyor

A -
A +

Biz istediğimiz kadar unutalım, karşındaki tüm benliğini senin varlığın üzerinden tanımlıyorsa, mücadele etmek dışında yapacak bir şeyin kalmıyor.

7 Ekim 1571 İnebahtı Deniz Harbi’nin 450’nci yıl dönümü idi.

O tarihte oturup İnebahtı Deniz Harbi’ni konuşacak değildik ya, milletçe oturup delilerin kuyuya attığı taşları konuşuyorduk. Hâlâ da konuşmaya devam ediyoruz ve edeceğiz.

Oysa dışarıdaki gündem hızla devam ediyor.

Doğuda düzensiz göç unsurları İran eliyle sınırlarımızın dibine kadar getirilirken, Kafkaslarda değişen statüko İran’dan ABD’ye düşmanlıkların daha belirgin bir şekilde ortaya çıkmasına sebep veriyor.

Irak’ta yapılan seçimlerde, İran’ın da desteklediği Fetih koalisyonu çok büyük bir yenilgi aldı. Mukteda es-Sadr liderliğindeki Sadr Hareketi ise büyük bir başarı ortaya koyduSadr’ın ‘terörden ve milislerden temizlenmiş bir Irak’ vaadi Tahran’da büyük bir baş ağrısı oluşturmakta.

Suriye’de, ABD ile Rusya’nın birçok konuda mutabık kalmış olmaları, önümüzdeki dönemde Türkiye’nin Suriye siyasetini daha da sertleştirebilir. Zira Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ‘Türkiye’nin mücadelesinin çok farklı bir şekilde devam edeceğini’ söylemesi buna yönelik önemli bir işaret idi.

İşte böyle bir ortamda Doğu Akdeniz gerginliği Yunanistan üzerinden arttırılmaya devam ediyor. Önce Fransa ile yapılan savunma odaklı anlaşmalar, daha sonra ABD Dışişleri Bakanı ile yapılan yine savunma odaklı anlaşmalar, bize enerjimizi içeride harcamamamız konusunda yeteri kadar ip ucu veriyor.

İçerideki beyefendiler ise bu namüsait şartlar altında dahi Türkiye’nin güvenlikçi siyasetinden dem vurarak, kulağımıza teslim olmanın erdemlerini anlatmak ile meşgul.

Peki İnebahtı Deniz Harbi’nin konu ile olan alakası ne?

İşte tam da böyle bir ortamda FETÖ’nün ağzı niteliğindeki elemanlarının da bolca rağbet ettiği, Amerikan menşeili FDD isimli düşünce kuruluşu, kurucusu Clifford D. May’in kaleminden “İnebahtı’yı Unutma” diye bir yazı yayınladı.

Yazı neresinden tutarsanız tutun cehalet ve sığlık örnekleri ile dolu olsa da İnebahtı’yı unutma diyerek Türkiye’ye aba altından sopa gösterildiği bir hakikat.

Clifford May, mezkûr yazısında hem İnebahtı’da Osmanlı donanmasını hezimete uğratan Kutsal Haçlı İttifakına dem vurmaktahem de Viyana muhasarasında Merzifonlu Kara Mustafa Paşa komutasındaki Osmanlı ordusunun bozguna uğramasında çok önemli bir vazife gören Leh Jan Sobieski’ye atıfta bulunarak, Kutsal İttifak’a, yani bir Haçlı İttifakına övgüler düzmektedir.

Sizce Clifford May, Jan Sobieski’nin evlatlarının, şimdiki zaman diliminde Türk SİHA’ları ve savunma sanayii ürünleri ile istiklallerini müdafaa etme gayretinde olduklarını bilmiyor mudur?

Bilmez olur mu, belki de böyle bir zırva yazı, tarihin akışının yatağından saptığını gördüğü için kaleme alınmıştır.

May, burada kalsa iyi…

Buradan devamla sapla samanı âdeta birbirine karıştırarak konuyu Türkiye’ye, Recep Tayyip Erdoğan’a, Endülüs’e, DEAŞ’a, Müslüman Kardeşler’e, El Kaide’ye ve İran’a kadar getirerek stampa kavramlar ile tüm coğrafyayı stampalıyor.

Böylelikle, Endülüs medeniyeti de, Türkiye de, Müslüman Kardeşler de, Osmanlı ve Selçuklu da, Abbasi Devleti de, DEAŞ’ın sözde İslam Devleti de, İran da hepsi bir çuvala konularak yeknesaklaştırılıyor.

Bu türden klişe ve tarihin hakikatleri ile de, coğrafyanın sosyolojisi ile de taban tabana ters kavramlar gerçekmiş gibi birilerince kasten dolaşıma sokuluyor ve bu Batı’nın sokağında alıcı buluyor.

İçinizden sadece Batı’nın sokağında mı alıcı buluyor dediğinizi duyar gibiyim.

Haklısınız, bizdeki konformist kafa için bu türden içi boş sloganlar son derece değerli. Hatta bu ülkede kerli ferli söz sahiplerinin entelektüel derinlikleri ya da sığlıkları demeliyim, bu klişe sloganlardan ibaret.

Tarih paçanızdan çekiyor, çekmeye devam edecek.

İstediğiniz kadar Batı’ya ‘biz o defterleri kapattık’ diyerek dil dökün, hançerinizi yırtarcasına ‘Türkiye maalesef Azerbaycan’a silah gönderiyor’ diyerek kendinizi Batı’ya pazarlama gayretinde olun, tarih paçamızdan çektiğinde ve kılıçlar çekilip Kutsal İttifak ile karşı karşıya kaldığımızda, sizleri istisna tutsalar dahi, hepimizi aynı çuvala koyacaklar.

Sizleri istisna tutarlar mı?

Şüpheniz olmasın...

Sizleri istisna tutacaklarına dair tarih hafızamız bizlere yeteri kadar örneklik sunuyor.

Yakup Kadri Karaosmanoğlu Kiralık Konak romanında Servet, Seniha ve Cemil Beyleri sizleri tasvir etmek için yazdı. Keza, Recaizade Mahmut Ekrem’in ‘Araba Sevdası’ romanındaki Bihruz Bey karakteri de öyle…

Bu redingot devri karakterleri asla ölmedi, şimdilerde sinelerini parçalarcasına maalesef Azerbaycan’a silah gönderiyoruz, Libya’da gayrimeşruyuz, F-35 alamazsak istiklalimizi kaybederiz, S-400’ler neden kullanılmıyor, Mavi Vatan coğrafyasında saldırgan bir siyaset izliyoruz, güvenlikçi siyaset diye feryat ediyorlar.

Feryatlarınızın karşılığını ne kadar alıyorsunuz bilemeyiz, ama Kutsal İttifak’ın tahtında oturanlar bir taraftan siz redingot devri beslemelerinin sırtlarını sıvazlamaya ve ağızlarınıza dolar tepmeye devam ederken, diğer taraftan unutmuyor, unutturmuyor ve başlık atıyorlar: İnebahtı’yı unutmayın….

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.