Artık ne yapsanız şaşırmıyoruz…

A -
A +

Son bir aydan bu yana bu köşede, kurdaki temelsiz yükselişin piyasalardaki istikrarı sarstığını ve bir an evvel dolarizasyonun durdurularak piyasadaki öngörülebilirliğin ivedilikle sağlanması gerektiğine dair yazılar kaleme alıyorduk. Çünkü görünen köy kılavuz istemez misali nerede duracağı bilinmez bir şekilde yükselen döviz kuru üzerinden piyasa allak bullak olmuştu.

Pazartesi günü Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ekonomi kurmayları ile yaptığı toplantı sonrası açıklamaları, 18 TL bandına kadar yükselmiş olan dolar kurunu 13 TL bandına geriletmeye yetti.

 

Her alandaki sorunun çözümünde siyasetin önemi

 

Bu konu iki hususun altını bir kez daha çizmemizi elzem hâle getirdi.

Bunlardan birincisi, her türden problem sahasının çözümünde siyaset ortaya koymak ve ortaya konan siyaseti kamuoyu ile paylaşmak son derece önemlidir. İkincisi ise, dolar kurunun 18 TL’den birkaç saat içinde 12 TL’ye kadar düşmesi, kur artışına gerekçe olabilecek bir ekonomik gerçekliğin olmadığının ispatlanmış olmasıdır.

Alınan kararların ortaya çıkardığı olumlu tablo, tescilli holigan olmanın ötesinde bir değeri olmayan kalem ve kelam sahiplerini son derece mutsuz etti. Alınan kararların gelecekte nasıl olumsuz sonuçlar doğuracağına dair ellerine tutuşturulmuş, kulaklarına fısıldanmış basmakalıp argümanlar ile gecikmeksizin kalem oynatmaya ve kelam etmeye koyuldular.

Bu ülkede Merkez Bankası koltuğunda oturmuş bir şahsın, döviz kurundaki düşüşü durdurmak maksadıyla, milleti ısrarla döviz almaya davet eden paylaşımları artık bu ülkede bir Allah kulunu şaşırtmıyor.

IMF yetkilileri ile otel lobilerinde seans kotaran bu şahsın, daha geçenlerde Merkez Bankası Başkanı’nın gece yarısı değişeceğine dair asparagas açıklamalar yaparak kamuoyunu nasıl manipüle ettiğine ve dediğinin gerçekleşmemesi üzerine toplumdan özür dahi dileme gereği duymadığına şahitlik etmedik mi?

Ettik.

Şaşırdık mı?

Elbette hayır...

ASELSAN’ın BAE’den sonra şimdi de Katar’a satıldığını ima edecek şekilde başlıklar atarak, yalan haberler ile bu ülkede âdeta beşinci kol faaliyeti yürüten gazetecilik anlayışı bizleri şaşırtıyor mu?

Elbette hayır…

Çünkü bunlar belli bir hedefi elde etmek adına, her türden beşinci kol faaliyetini ortaya koymayı kendine misyon edinmiş kullanışlı aparatların dışında bir şey değiller.

Bunların ağababaları Kıbrıs Türkü, adada Türk Mukavemet Teşkilatlarını kurduğunda “Menderes’in Gestapoları Kıbrıs’ta” diye manşetler atıyorlardı. İşte o TMT teşkilatları bu sakil kafa tarafından 1960 darbesi ile örselenince direncini yitirdi. Böylece Kıbrıs Türkü’nün 21 Aralık 1963 Kanlı Noel’inde boğazlanmasının da kapısı aralanmıştı.

Mayalıyız artıkolana bitene o yüzden çok da şaşırmıyoruz.

Ülkede Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı makamında oturmuş ve sonra CHP Genel Başkan Yardımcısı koltuğuna oturmuş şahsın “ailece HDP’ye oy verdik” demesine şaşırmadığımız gibi…

Ülkede karakollar basılıp evlatlarımız şehit edilirken, “irtica PKK’dan daha tehlikeli” diye manşet atan gazetelerin bizi şaşırtmadığı gibi…

İşgal altındaki bin yıllık kadim Azerbaycan Türk yurdundaki 30 yıllık işgal, kahramanca bir mücadele ile sona erdirilirken, Bakü’de Büyükelçilik yapmış şahsın “maalesef Azerbaycan’a silah yardımı yapıyoruz” demesine şaşırmadığımız gibi…

Kendi partisinin liderinin Cumhurbaşkanı adayı olacağı sağır sultana dahi malumkengörünmez bir şekilde her türden alavere dalaverenin göbeğinde, dışarıdan alternatif Cumhurbaşkanı adayı bulmaya çalıştığını kendi ağzı ile ifade eden şahsın, ülkede güven ortamını kendisinin oluşturabileceğini söylerken aklımız ile alay etmesine şaşırmadığımız gibi…

Ülkede demokrasi katledilirken, gençlerin üzerinden tank paletleri geçerken, konforlu ve güvenli evlerde kahve içerek olanı biteni izleyen şahsın, kendine ‘Demokrat Amca’ lakabını tek taraflı olarak kendisi tarafından takmasına şaşırmadığımız gibi…

Rakı masasında iki tabak mezeye Kıbrıs’ı satmaya kalkan adamın, bu ülkede vatan millet diyerek, 2500 liraya koca bir kâğıt tomarını satacak binlerce müşteri bulmasına da şaşırmıyoruz…

Şehit ailesine en galiz küfürleri eden parti yöneticisine sahip çıkan, üstüne üstlük çıkıp bir de Gazi Meclis’in çatısı altında küfür serisini devam ettiren, milliyetçi olduğu iddiasındaki parti başkanına da şaşırmıyoruz…

Demokratik toplumlarda elbette yolunda gitmeyen işler kıyasıya eleştirilir, bu hususu içselleştirmek demokratik siyasetin de olağan bir parçasıdır. Lakin piyasaları altüst eden kurdaki yükseliş durdurulduğunda, insanlar üzüntülerini nasıl bu kadar gizleyemez hâle gelebilir?

Bundan sonra ne olacak?

Dolar kurunun 13 TL bandına gerilemesi, daha da önemlisi dolarizasyonun durması kuşkusuz son derece önemli. Bundan sonra piyasada dengenin ivedilikle sağlanması hükûmetin önündeki en önemli gündem maddesidir. Kur istikrarı sağlandığı takdirdepiyasa kimsenin sıra dışı müdahalelerde bulunmasına gerek duymaksızın, makul bir süre içinde dengeye oturacak ve bu toz duman hâli ortadan kalkacaktır.

O yüzden kur istikrarının sağlanması ve sürdürülmesi son derece elzem bir husustur. Bunu yaparken de siyasi iletişime ve medyaya yapılan açıklamalara son derece dikkat edilmelibüyük gayretler ile ortaya koyulan emekler heba edilmemelidir.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.