Millet aklı ile alay eden siyaset

A -
A +

Sanırım ‘Millet İttifakı’ denilen çatı oluşumun mahiyetine dair yeni bir eşiği belirlemenin artık kaçınılmaz olduğunu ortaya koymanın zamanı çoktan geldi. Uzun zamandan bu yana ısrarlı bir şekilde HDP’nin aslında bu ittifakın bir parçası olduğu konusunda nefes tüketenlere, yazılar kaleme alanlara hep birlikte şahitlik ediyoruz. Oysa artık toplumun buna alıştırıldığını ve ittifakın içindeki partilerin tabanlarının da ikna edildiğini düşünenlerdenim.

Yani CHP’ye oy veren seçmen de İP’ye oy veren seçmen de geldiğimiz noktada bu ilişkinin mahiyetini net olarak biliyor ve seçmen tercihini bu bilinç ile yapıyor. Unutmayın ki CHP’nin Genel Başkan Yardımcılığı pozisyonunda görev almış bir zat ‘ailece HDP’ye oy verdik’ demişti de bu bile tenkit konusu olmamıştı.

O zaman her evden HDP’ye bir oy diyerek çıkılan yolda, bugün oldukça mesafe katedildi.

İP Genel Başkanı Meral Akşener’in Selahaddin Demirtaş ile kahvaltı etme iştiyakına dair ettiği cümleler de öylesine rastgele söylenmiş cümleler değildi. Lütfü Türkkan skandalından bu yana söz konusu partinin konuşan ağızlarının ekranlarda daha seyreltilmiş görülmesinin sebebi hikmeti de, mevcut sıkışmışlığı biraz soğutmaya yönelik bir taktik.

Kurbağanın içinde bulunduğu suyun ısısının birden değil de kademe kademe arttırıldığı o meşhur deney, şu sıralarda Türk siyasetinde başarıyla uygulanıyor ve uygulanmaya devam edecek. Toplum her geçen gün parklara YPG armasına benzer boyamaların yapılmasına da HDP’nin Kandil merkezli siyasetinin hayatımızın tam merkezine yerleşme çabalarına da alıştırılıyor.

O zaman kendi seçmen kitlesinin sorunsuzca kabullendiği ilişkiyi, hançeremizi yırtarcasına ispat etmek vakit ve nefes israfından başka nedir bana söyler misiniz?

 

Kiliseye mum yakıp, camide safa girme

 

Bu durumda ‘Millet İttifakı’ denilen konsorsiyum açısından ortaya koyulacak en kıymetli eleştiri ‘kiliseye mum yakıp camide safa girme’ siyasetinin millet ile alay etmek olduğu üzerine olmalıdır.

Ama başta CHP olmak üzere ittifakın tüm bileşenleri bunu uzunca bir zamandır uygulamakta bir beis görmüyorlar. Yani hem başörtüsü yasağının devam etmesi için Anayasa Mahkemesinin kapısını aşındırıp hem de bu yasağı ben kaldırdım diyebilmek için esaslı bir iç genişliği lazım.

Ya da hem TSK’nın yurt dışına asker göndermesi tezkeresine hayır oyu verip, hem de Yozgat’ta ‘o Kandil'i yerle yeksan etmezsem bana da Kılıçdaroğlu demesinler’ diyebilmek için Kandil denilen yeri Yozgat’ın ilçesi falan olduğunu sanmak lazım.

 

"Ağam bizle eylenir"

 

Maalesef alternatif siyaset üretmek ve bu siyaseti rasyonel zemin üzerinde temellendirerek millete izah etmek yerine, ‘Kibar Feyzo’nun’ tabiri ile ‘ağam bizle eylenir’ tarzı söylemleri siyaset diye dolaşıma sokmak ülkenin istikbaline dair ümit kırıcı.

Ümit kırıcı, çünkü demokrasilerin sağlıklı zeminde mevcudiyetlerini sürdürebilmeleri millete alternatif siyaset sunabilen muhalefet sayesinde mümkün.

İşte milletin aklıyla alay eden bu tarz-ı siyaset, sanırım önümüzdeki günlerde en fazla konuşacağımız konu olacaktır.

 

HDP’nin ziyaretleri

 

Geçtiğimiz hafta terör örgütü elebaşlarından birinin ‘HDP’nin diğer ittifak üyeleri ile bir araya gelerek derhâl erken seçim çağrısı yapması gerekir’ diyerek, âdeta talimat niteliğinde açıklamalar yapması sonrasında HDP hemen hareketlendi. CHP, DEVA Partisi, Gelecek Partisi ve SP ile yapılan tüm görüşmelerde HDP’nin gündeme taşıdığı konu işte bu talimatın içeriği oldu.

Üstelik HDP’nin Kandil merkezli hamleleri ilk de değil.

Buna en çarpıcı örneklerden birisi yine aynı elebaşının açıklamalarında ortaya koyduğu MİT rahatsızlığı.

Irak’ın kuzeyindeki terör örgütünün varlığına yönelik Kandil, Gare ve Şengal’de MİT ve TSK’nın gerçekleştirdiği operasyonların terörist elebaşı tarafından dillendirilmesinden hemen sonra, HDP’li Feleknas Uca, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın cevaplaması için TBMM’ye birtakım sorular gönderdi. Buradaki sorular insana söz konusu vekilin hangi ülkenin vekili olduğunu sordurtan türden.

Cevaplanması için TBMM’ye gönderilen soruların, terörist elebaşının dertlendiği ifadeler ile bire bir aynı olması HDP siyasetinin pusulasının TBMM olmadığını bir kez daha gözler önüne seriyor.

Burada dikkat çektiğimiz hususlar acaba HDP ile kameralar karşısına geçen diğer parti liderleri tarafından gündeme getiriliyor mudur?

Sanmam…

Çünkü Türkiye’de siyaset salt Erdoğan nefreti üzerinden yapıldığından, kinleri ve nefretleri tüm bünyelerini sarmış parti yöneticilerinin HDP’ye bu sualleri soracak hâli kalmamış durumda.

Hatta HDP’nin Kandil ile senkronize bu siyasi aktivizmini sorgulamak yerine, çamaşır makinesi gibi HDP’yi aklama görevini üstlenenler oldu. Aksi söz konusu olsaydı Temel Bey göğsünü gere gere ‘HDP terör ve şiddet ile arasına mesafe koyuyor’ diye HDP’nin kendisinin bile yapmadığı açıklamayı yapar mıydı?

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.