Mazlumun duası ve gözyaşı yetmez mi?

A -
A +

Son zamanlarda Türkiye’nin Ukrayna krizine çözüm bulma yönünde ortaya koyduğu çabaları duymayan ve görmeyen kalmadı. Bu durum Türkiye’nin uzunca bir zamandan bu yana ortaya koyduğu çabalarının bir sonucu.

İşte böyle bir ortamda Cumhurbaşkanı Erdoğan’a Nobel ödülü verilmesine dair birçok şey yazılır, çizilir ve konuşulur oldu.

Oysa Türkiye, Suriye iç savaşı başladığından bu yana milyonlarca insanı iskân ve iaşe ediyor, bugüne kadar tüm bu çabaları görmeyen vicdanlardan gelecek bir ödüle neden ihtiyaç duyalım ki?

 

Obama gibi birinin aldığı ödüle kim tenezzül eder?

 

Malum, ABD eski Başkanı Barack Obama daha koltuğuna oturmasının üzerinden dokuz ay geçmişti ki Nobel Barış Ödülüne layık görüldü.

İnsan tabii anlamakta hâlâ güçlük çekiyor, daha koltuğuna oturup, önüne gelen iki dosyayı incelemeden nasıl Nobel Barış Ödülü sahibi olunuyor diye? Elbette zaman bize neyin, neden ve nasıl olduğuna dair birçok ipucu sunuyor.

Obama; Irak, Guantanamo, Afganistan ve Orta Doğu konusunda arkasında kan ve gözyaşından gayri hiçbir şey bırakmadan gitti. Suriye’de kullanılan kimyasal silahlara sessiz kaldığı gibi, Suriye’ye bilerek ve isteyerek Rusya’yı davet etti. O Rusya ve İran ki Suriye’deki tüm katliamlarda sonuna kadar rol oynadılar.

Hem Suriye hem Irak’ta DEAŞ vesile kılınarak yüz binlerce masum insan katledildi. Afganistan dâhil tüm Orta Doğu’da insansız sistemler kullanılarak katliamlar yapıldı. Mısır’da seçim ile başa gelmiş Mursi, Sisi’ye boğdurtuldu ve Sisi’ye açık destek sunuldu.

15 Temmuz akşamı Türkiye’de insanlar tankların altında can verirken Obama yönetiminin Dışişleri Bakanı John Kerry taraflara itidal çağrısı yapmak ile meşguldü.

Ne yani ülkenin seçilmiş hükûmetini devirmek için milletin silahını milletin böğrüne çeviren alçaklar ile, millet aynı statüde mi?

Keza yine aynı akşam Obama’nın yardımcısı, şimdiki ABD Başkanı Joe Biden da olan biteni bir bilgisayar oyunu zannetmişti.

Muradım ABD eski Başkanı’nı yazmak ve anlatmak değil.

Asıl dertlendiğim Obama gibi eline kan bulaşmış adamlara verilen Nobel Barış Ödülü, bu necip milletin mutahhar ellerine neden değsin?

Bu ödülün Obama’ya verilmesi Nobel Komitesini dahi son derece rahatsız etmişti.

Nobel Barış Ödülünün komite üyesi Geir Lundestad ‘Obama’nın ödülü hak edecek pek bir şey yapmadan ödülü aldığı eleştirisi doğru, lakin biz Obama’nın Nobel’in barış ideallerini seslendirmesine ödülü verdik’ demek zorunda kalmıştı.

 

Batı’nın ikiyüzlülüğü

 

Ukrayna savaşında Rusya’nın ortaya koyduğu vahşet ve tüm uluslararası hukuku katleden işgal ortada. Bu konuyu da dilimizi eğip bükmeden hem devlet olarak hem de bizler burada bize tahsis edilmiş köşemizden defalarca dillendirdik.

Peki bu insanlık trajedisini aynı Batı bir kere bile olsun Felluce’de, Musul’da, Afganistan’ın her bir köşesinde, Tarhune’de, Halep’te, Hama’da ve Hums’ta kendilerine dert edindiler mi?

Bu sualleri sormak biliyorum birilerini son derece rahatsız ediyor, lakin bunları sormak Rusya’nın vahşetini aklamak anlamına mı gelir?

O yüzden mi bunları gündeme getiriyoruz?

Elbette hayır.

O zaman neden rahatsızlar?

Bu hatırlatmalarımız ile ikiyüzlülüklerini suratlarına vurduğumuz için rahatları kaçıyor da ondan. İçerideki mandacı kafaların bu sualler sorulduğu anda sinelerini yırtarcasına ‘Batı’nın bu katliamları görmemesi Rusya’nın vahşetini temize mi çıkarır?’ diye çığlıklar atarak mukabelede bulunması da efendilerinin rahatının kaçmasından.

İşte böyle bir ortamda Ukrayna’da barışın sağlanmasına dair Nobel denilen organizasyon bir ödül verse başımız göğe mi değer Allah aşkına?

Oysa bizlerin ve başta Sayın Cumhurbaşkanı’nın en büyük ödülü, bu coğrafyadaki bir mazlumun kurumuş dudaklarından dökülen ‘Allah sizlerden razı olsun’ duasıdır.

En büyük ödül, 15 Temmuz gecesi hainler efendilerinin planı doğrultusunda milleti katlederken dünyanın her bir yerinden yükselen ‘Allah’ım Türkiye’yi ve Müslümanları koru, muhafaza et’ diye gözyaşlarıyla edilen duadır.

Bu duaların bizim için bir değeri yok mu ki son zamanlarda her yerde Nobel aşkımız tavan yaptı?

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.