Yanlarına kâr kaldı! (12 Eylül'de ne oldu?)

Yanlarına kâr kaldı! (12 Eylül'de ne oldu?)

GÜNDEM Haberleri

Yüz binleri mağdur eden 12 Eylül darbesinin hayatta kalan son 2 mimarı hiç ceza almadan 90 yaşını devirip öldü, açılan davalar da kapanıp gitti...

Türk demokrasi tarihinde "kara bir leke olarak yerini alan 12 Eylül 1980 askerî darbesinin üzerinden 38 yıl geçti.

TRT radyosunda,12 Eylül sabahı İstiklal Marşı'nın ardından çalınan Harbiye Marşı ve dönemin Genelkurmay ve Millî Güvenlik Konseyi Başkanı Orgeneral Kenan Evren imzalı Millî Güvenlik Konseyi "bir numaralı" bildirisinin okunması darbenin başlangıcı oldu. Bu bildiriyi, 5 bildiri daha izledi.

Orgeneral Evren'in darbeye ilişkin "... (TSK) Kendi kendini kontrol edemeyen demokrasiyi sağlam temeller üzerine oturtmak, kaybolan devlet otoritesini yeniden tesis etmek için yönetime el koymak zorunda kalmıştır." ifadeleri dikkati çekti.

TBMM'nin 22 Mart 1980'de ilk turunu yaptığı Cumhurbaşkanlığı seçimini, 114 tur oylama yaptığı hâlde darbe gününe kadar sonuçlandıramamasının da etkili olduğu süreçte, gazeteci Abdi İpekçi, Emniyet Müdürü Cevat Yurdakul, DİSK ve Maden-İş Sendikası Genel Başkanı Kemal Türkler, MHP Genel Başkan Yardımcısı Gün Sazak, Eski Başbakan Nihat Erim, Adalet Partisi İstanbul Milletvekili İlhan Egemen Darendelioğlu, CHP İstanbul Milletvekili Abdurrahman Köksaloğlu, MHP Gaziosmanpaşa İlçe Başkanı Ali Rıza Altınok ile eşi ve kızının öldürülmesi gibi çok sayıdaki siyasi cinayet de darbeye sebep olarak gösterildi.

Konya'da 6 Eylül'de düzenlenen "Kudüs Mitingi de" darbe yönetimi tarafından "şeriatçı girişim" olarak gösterildi.

İlgili resim

Emir-komuta zinciri içinde gerçekleştirilen bu darbe, 27 Mayıs 1960 darbesi ve 12 Mart 1971 muhtırasının ardından Türkiye Cumhuriyeti tarihinde silahlı kuvvetlerin yönetime üçüncü açık müdahalesi olarak yerini aldı.

Ülke genelinde ilan ettikleri 13 sıkıyönetim bölgesine 13 generali komutan olarak atayan cuntacılar, Türk Hava Kurumu, Çocuk Esirgeme Kurumu ve Kızılay dışındaki derneklerin faaliyetlerini durdurdu.

Siyasi partileri de lağveden askerî yönetim, Süleyman Demirel ile Bülent Ecevit'i Hamzakoy'a, Necmettin Erbakan ile Alparslan Türkeş'i ise Uzunada'ya sürgüne göndererek, siyasi yasaklar getirdi.

Darbeye liderlik eden 5 generalin oluşturduğu Millî Güvenlik Konseyi, bütün yetkileri ele aldı.  

Darbenin ardından geçen 3 yıl içinde önemli kanunların tamamına yakını değiştirildi ve askerî yönetimin belirlediği Danışma Meclisi tarafından hazırlanan Anayasa, yapılan "güdümlü" referandumla yüzde 92'lik "Evet" oyu aldı.

Kenan Evren'in cumhurbaşkanı seçildiği bu dönemde askerî yönetim üyelerinin ömür boyu yargılanmasını engelleyen "geçici 15. madde" Anayasa'ya eklendi.

12 eylül 1980 ile ilgili görsel sonucu

YAŞI BÜYÜTÜLDÜ

Yönetime el koyan cuntacı askerler, acısı yıllarca hafızalardan silinmeyecek idam kararlarının da mimarı oldu.

Darbeden sonra ilk idamlar, 9 Ekim 1980 tarihinde gerçekleşti. İlk olarak sol görüşlü Necdet Adalı, ardından ülkücü Mustafa Pehlivanoğlu idam edildi. Darbe öncesinde bir askerî inzibat erini öldürdüğü gerekçesiyle hüküm giyen 17 yaşındaki Erdal Eren, 19 Mart 1980'de idama mahkûm edildi.

Darbeci Kenan Evren'in 17 yaşında astırdığı Erdal Eren için söylediği "Asmayalım da besleyelim mi?" sözü ise hafızalardan hâlâ silinmedi.

Eren'in idam kararı, Yargıtay tarafından iki kere iptal edilmesine rağmen, Millî Güvenlik Konseyi tarafından onaylanan kararla ve yaşı büyütülerek 13 Aralık 1980'de Ankara Merkez Ulucanlar Cezaevinde infaz edildi.

erdal eren ile ilgili görsel sonucu

İŞKENCELER, FAİLİ MEÇHULLER...

Darbe dönemi süresince milyonlarca kişinin hayatını etkileyen kararların altına imza atan cunta yönetimi, yıllarca sürecek tartışmalara yol açan kararlara imza attı.

Vatandaşlıktan 14 bin kişinin çıkarıldığı bu dönemde, yaklaşık 100 bin kişi "örgüt üyesi olma" suçundan yargılandı, 30 bin kişi ise "sakıncalı" olduğu iddiasıyla işten çıkarıldı.

İşkence ve faili meçhullerin çokça yaşandığı dönemde bine yakın film yine sakıncalı bulunduğu için yasaklandı, 4 bine yakın öğretmen, çok sayıda üniversite görevlisinin işine son verildi. Yüzlerce gazeteci için de binlerce yıla varan hapis cezaları istendi.

İKİSİ DE 90'I DEVİRDİ

Darbe sonrası yürürlüğe giren "Millî Güvenlik Konseyi üyelerinin yargılanamayacağı"na dair Anayasa'nın geçici 15. maddesi, 12 Eylül 2010'daki referandumun ardından kaldırıldı. Kenan Evren ile Tahsin Şahinkaya hakkında dava açıldı. Müebbet hapis cezası alan Evren ve Şahinkaya'nın rütbeleri de söküldü. Kararın ardından Evren ve Şahinkaya'nın avukatları kararın bozulması için mahkemeye başvurdu. Temyiz incelemesi sürerken Evren, 10 Mayıs 2015'te 98 yaşında, Şahinkaya da 9 Temmuz 2015'te 90 yaşında hayatını kaybetti. İki darbeci de hiçbir ceza almadan 90 yaşını devirdi, davalar da kapanıp gitti...

kenan evren tahsin şahinkaya ile ilgili görsel sonucu

50 KİŞİ İDAM EDİLDİ

Darbe sürecinde 650 bin kişi gözaltına alındı, 230 bin kişi yargılandı, 7 binden fazla kişi için de idam cezası istendi. 517 kişinin "ölüm cezasına" çarptırıldığı süreçte, 50 kişi idam edildi. 14 bin kişi de vatandaşlıktan çıkarıldı.

ORHAN MİROĞLU YAŞANAN TEZGÂHI ANLATTI:

12 Eylül askerî darbesi döneminde Diyarbakır Askerî Cezaevi şartlarına dair "Dıjwar" ve "Ölümden Kalıma/Diyarbakır Cezaevi'nden Mektuplar" kitaplarını yazan, iki dönem milletvekilliği görevinin ardından hâlen AK Parti Merkez Karar ve Yönetim Kurulu üyeliği görevini sürdüren Orhan Miroğlu, o döneme dair tanıklıklarını anlattı.

Miroğlu, gözaltına alındıktan sonra yaklaşık 3 ay ailesinin kendisinden hiç haber alamadığını dile getirerek, "Ocak ve mart ayının sonlarında tutuklandım. 2-2,5 ay gözleri bağlı olarak Diyarbakır'da Kurtoğlu denilen bir işkence merkezinde tutulduk. Aklınıza gelebilecek hemen hemen her türlü işkence vardı orada. Onların hepsini tabii ki ben oraya gelen herkes yaşadı bir biçimde. 14-15 yaşındaki çocuklara çocuk koğuşu vardı ve o çocuk koğuşunda da akıl almaz işler yapılıyordu. Buzların üzerinde süründürülmek, her gün copla tecavüze uğramak... Bu işin başındaki İç Güvenlik Amiri Yüzbaşı Esat Oktay (Yıldıran) 'Size öyle bir program uygulayacağım ki buradan çıktığınız zaman kendinizi tanıyamayacaksınız'. Gerçekten de böyle oldu. Bunlardan 400-500'e yakını JİTEM saflarında bu defa insan öldürmeye başladılar." dedi.

1980 öncesinde, Doğu ve Güneydoğu illerinde sağ-sol çatışmasının çok yaşanmadığını aktaran Miroğlu, sözlerine şöyle devam etti:
PKK'nın tarih sahnesine çıktığı döneme kadar, Doğu, Güneydoğu'da Batı'daki şehirlerde olduğu gibi bir sağ-sol çatışması yoktu aslında. Bu, daha ziyade PKK ile başlayan bir süreç oldu. Nispeten Doğu-Güneydoğu'da huzurlu bir ortam vardı diyebilirim.

Miroğlu, 12 Eylül'ün bölgede çözülmekte olan feodal yapıları yeniden güçlendirdiğine dikkati çekerek "Diyarbakır Cezaevini, planlamadan hayata geçirmek hiçbir şekilde mümkün değil. Diyarbakır Cezaevi, âdeta burada yaşayan hiç kimse çıkıp normal hayata gitmesin, Bekaa'da zaten tezgâh kurulmuş, Diyarbakır Cezaevinden çıkanlar soluğu Bekaa'da alsın diye yapıldı, düzenlendi. Bir taammüd vardı, devletin içerisindeki bir grup bunu gerçekleştirdi ve hâlâ sonuçlarıyla uğraşıyor Türkiye" değerlendirmesinde bulundu.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Sonraki Haber Yükleniyor...