Left
Lamba

HAYIRLI RAMAZANLAR

__:__:__
Lamba
Right

Karlı dağlar kadar soğuk

Karlı dağlar  kadar soğuk

KÜLTüR - SANAT Haberleri

Uyuşturucu bağımlısı Eric’in, bir dağın zirvesinde yaşadığı hayatta kalma mücadelesine odaklanan “Sıfırın Altında”, sığ karakterleri ve ‘soğuk’ hikâyesiyle beklentilerin altında kalıyor.

MURAT ÖZTEKİN

Kavurucu sıcakların hüküm sürdüğü şu günlerde, “Need For Speed” gibi aksiyon dolu filmlerden tanıdığımız yönetmen Scott Waugh, oldukça üşütücü bir eserle bizi selamlıyor. Eric LeMarque isimli bir kişinin yaşanmış hikâyesinden yola çıkan “Sıfırın Altında: Dağdaki Mucize” isimli film, karlı bir dağın zirvesindeki dondurucu soğukta yaşanan hayatta kalma mücadelesine odaklanıyor. Sık sık “Grey” ve “217 Saat” gibi eserleri akla getiren “Sıfırın Altında”nın başrolünde Josh Hartnett rol alırken ona Mira Sorvino ve Sarah Dumont eşlik ediyor. Ancak yönetmen Waugh’un filmi, duygu aktarımı açısından en az karlı dağ kadar soğuk kalıyor.

DAĞIN KOYNUNDA…
Filmin hikâyesine temas edecek olursak: Eric LeMarque, eski bir buz hokeycisidir. Kendisi başta uyuşturucu bağımlılığı olmak üzere bir takım problemlerle uğraşmaktadır. İşte böyle bir durumda, bir dağ evinde inzivaya çekilir. Bir gün “Kar fırtınası geliyor” haberlerine rağmen bulunduğu yerdeki karlı dağların zirvesine kayak yapmaya çıkar. Ancak kale almadığı fırtına, yolunu kaybetmesine sebep olur. Eric, oldukça tecrübeli olmasına rağmen bir türlü yönünü bulamaz. Zaman ilerledikçe de ayağında bir yara peyda olur ve hayatta kalma ümitleri sarsılmaya başlar.

SEKİZ GÜNLÜK SAVAŞ
Bu yüzden 8 gün boyunca kaldığı dağda kendi derisini yemek de dâhil bir takım zorlu şeyler yapmak durumunda kalır. Eric, hayatta kalmaya çalışırken, mazisiyle de hesaplaşmaya başlar. Otoriter bir baba figürü, gerilimlerle sarsılan bir aile, bağımlılıklar… Flashbacklerle Eric’in mazisine dönülen filmde, yavaş yavaş onun kim olduğunu ortaya çıkar. Bu arada annesi de nihayet onu aramak için görünür olacaktır.

Sıfırın biraz üstünde!
“Sıfırın Altında” daha önce benzerlerini gördüğümüz bir hayatta kalma hikâyesi. Film, gerçeklikten kuvvet almasına rağmen seyirciye, Eric’in “ölüm-kalım” savaşını yeterince hissettiremiyor ve empati uyandırmıyor. Eserde, oradan oraya sürüklenen yeterince için doldurulamamış bir macera seyrediyoruz. Bu yüzden sizi saran hava bir türlü yakalanamıyor. Zaten Eric karakterine de yeterince derinlik katılamıyor ve birçok şey havada kalıyor. “Hayatta kalma” filmlerine pek bir yenilik getirmeyen eser, Hristiyanlık menşeli inanç mesajlarıyla benzerlerinden biraz ayrılıyor.
Filmde hiç mi pozitif bir şey yok dediğinizi duyar gibiyim. Karla örtülü tabiatta geçen muhteşem sahnelerin yanında ses efektleri de filmin iyi sayılabilecek yanlarından. Buna ilave olarak Josh Hartnett de fena bir oyunculuk sergilemiyor. Netice sadedinden söyleyecek olursak: “Sıfırın Altında”o beklediğimiz atmosferi meydana getirmiyor ama benim gibi “nature-survival”  filmleri tutkunlarının seyir listesine alabileceği bir eser…

Hayatta kalmanın dayanılmaz tarafı
Kung Fu Panda serisinden tandığımız yönetmen Jennifer Yuh Nelson,  ilk canlı aksiyon filmi "Karanlık Zihinler"de tanıdık bir salgın hikâyesini işliyor. Alexandra Bracken’ın çok satan aynı adlı kitabının adaptasyonu olan film, milyonlarca insanın ölümüne sebep olan salgından kurtulmayı başaran bir grup gence odaklanıyor. Ruby Daly, Amerika nüfusunun %98’ini öldüren korkunç vebada -hiç ummadığı hâlde- hayatta kalır. Kendisinden başka hayatta kalanlar da vardır ve hepsi kendisi gibi özel güçlere sahiptirler. Hayatta kalanlar sadece renklerle tanımlanırlar: Yeşiller (çok zekiler), maviler (telekinez), sarılar (elektriği kontrol edebilme), turuncular (zihin üzerinde kontrol) ve kırmızılar (ateşi kontrol edebilme). Ruby, tehlikeli bir turuncudur. Bu yüzden devlete ait ürkütücü bir tesis olan Thurmond'a, kendisi gibi olan çocukların yanına gönderilir. Ruby, bu korkunç yerden çocukların yardımıyla kaçar ve hayatı bambaşka bir hâl alır... Aksiyon yönü güçlü olan film, duygu dolu sekanslar da barındırıyor.

Hayatta başka şeyler de var Christopher!
A.A. Milne’in 1926’da neşredilen “Winnie-the-Pooh” kitabı hâlâ popüler çocuk kitaplarından biri... Yönetmen Marc Forster da bu hikâyeyi “Christopher Robin” filmiyle beyazperdeye taşıdı. Filmde, Ewan McGregor başrolü üstlenirken Hayley Atwell, Mark Gatiss ve Adrian Scarborough da yer alıyor.
Christopher Robin artık tası tarağı toplayarak hayvan dostlarının yaşadığı hayalî 100 Hektar Ormanı’ndan reel dünyaya adım atar. Yıllar geçer büyür, evlenir ve çocukları olur. Hayatın akışına kendisini kaptıran Christopher, artık gece gündüz onu esir alan, zorlu bir işte çalışmaktadır. Eşi ve kızı da yüzünü göremedikleri onun bu hâlinden şikâyetçidirler. İşte bu esnada çocukluğunun vazgeçilmez arkadaşlarından olan Ayı Winnie, gerçek dünyanın Londra’sına çıkıp gelir. Onu “hayal âlemine” geri göndermek isteyen Christopher, eski dostlarını hatırlayıp içerisine düştüğü durumu anlayacağı bir seyahate çıkar.

DERS VAKTİ...
Christopher Robin filmi, küçükler için eğlendirici bir hikâye sunarken, kariyeri dışında hiçbir şey düşünemeyen modern yetişkinlere de dersler veriyor. Filmde yüksek tondan “hayatta işin dışında başka şeyler de var” mesajları yer alıyor. Böylece ebeveynlerin çocuklarıyla seyredebileceği bir eser ortaya çıkarılmaya çalışıyor.

HAFTANIN DİĞER FİLMLERİ
¥ 'Genç Titanlar Filmi'
¥ 'Eva'
¥ 'Kelebekler'
¥ 'Şeytan Kapısı'

EN ÇOK SEYREDİLENLER
¥ ‘M. Impossible- Yansımalar’ 138 bin 911
¥ ‘Otel Transilvanya 3’ 48 bin 272
¥ ‘İlk Arınma Gecesi’ 34 bin 65
¥ ‘Gökdelen’ 33 bin 694
¥ ‘Kabir Azabı’ 32 bin 965

 

 

 

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Sonraki Haber Yükleniyor...