Bizimkisi çaresizliğin ‘güvercinli’ hikâyesi

Bizimkisi çaresizliğin ‘güvercinli’ hikâyesi

KÜLTüR - SANAT Haberleri

25 yaşındaki Türk yönetmen Osman Doğan, ilk filmi “Güvercin Hırsızları” ile Saraybosna Film Festivali’nde ustalarla yarışıyor. Ödül için ümitli olduğunu kaydeden Doğan “Filmin arka planında çocukluğum var” diyor.

MURAT ÖZTEKİN

Osman Doğan, henüz 25 yaşında, daha yolun başlangıcında olan bir yönetmen... Ancak Doğan, ilk uzun metraj filmi ‘Güvercin Hırsızları’yla çok konuşuldu, daha şimdiden dünyadaki usta sinemacılarla yarışır hâle geldi. Genç yönetmenin eseri, İstanbul Film Festivali’nde mükâfat kazandıktan sonra bugünlerde yapılan 24. Saraybosna Film Festivali’nin ana kategorisinde yarışıyor. Yönetmen Doğan, dokunaklı filminde, güvercin hırsızı Mahmut’un, babasını bekleyen minik İsmail’in hayalleri için giriştiği mücadeleyi işliyor. Biz de Osman Doğan’la yarışma öncesi eserini ve sinema kariyerini konuştuk.

BİR ÇOCUĞUN DÜNYASI
İlk filminiz olan “Güvercin Hırsızları” çok beğenildi. Yolun başında bu kadar konuşulmak iyiye mi alamet?
İstanbul Film Festivali’nin “Köprüde Buluşmalar” bölümünde Başka Sinema dağıtım ödülü almıştık. Bilemiyorum iyi mi, kötü mü? Bunu hep birlikte göreceğiz. Bakalım neler olacak...

“Güvercin Hırsızları” filminizde çıkış noktanız ne oldu? Eserin arka planında ne var?
Film yapmak hep hayalimdi ama bu hiç kolay olmadı. Öncelikle insanın kendi içinde bazı meseleleri halletmesi gerekiyor. “Neden film yapmalıyım? Ne anlatmak istiyorum?” gibi soruları cevaplaması lazım. Ben de kafamdaki soruların cevabını verdiğimde filmini yapacağım bir hikâyeyle buluşmuş oldum. Filmin arka planında çocukluğum, bir çocuğun dünyası var...

SİNEMA HİÇ KOLAY DEĞİL
Genç bir ismin sinemada yer edinmesi kolay mı sizce?

Eskiden nasıldı bilmiyorum fakat bugün çok da kolay olduğunu düşünmüyorum. Ama zaten sinema kolay bir iş de değil. Uğraşmak gerekiyor. Güzel şeyler zaten hep böyledir.

Güvercin yetiştiriciliği problemli bir hobi olarak kabul görür. Siz de bunu merkeze aldınız. Nasıl bir hikâye var filmde?
Hazreti İsa’ya nispet edilen bir kıssa vardır. Bir gün Hazreti İsa yolculuğa çıkacaktır, insanları toplayıp der ki: “Bu yolculuğa kadınlar, yaşlılar, çocuklar ve güvercin besleyenler gelmesin...” Problem diye bahsettiğiniz meselenin çok köklü bir zemini var. Demek ki o zamanlar da güvercin besleyen insanlara böyle bakılıyordu. Tabii ki filmin çekim safhasında bu insanlarla vakit geçirme fırsatım oldu. Her biri Hazreti İsa’dan, belki de Hazreti Âdem’den beri geride bırakılmışlar gibi. Hâlâ öyle oldukları yerde duruyorlar. Bu bir hastalık mı bilmiyorum ama gördüğüm kadarıyla hayatlarının merkezinde güvercinler var. Onlar için güvercinler anne, baba, eş ve çocuktan önce geliyor...

MESAJ VERMİYOR
Peki, film bize ne anlatmaya çalışıyor?
Film taşradaki garibanlığın, babasızlığın, çaresizliğin, yalnızlığın hikâyesini anlatıyor. Aslında bir mesaj vermiyor. “Evet, böyle de bir şey var. Bu insanlar da böyle yaşıyorlar” diyoruz. Bir mesajı olmalı mıydı bunu hiç bilmiyorum.

Hırsızlık en zor durumlarda bile insan için “çare” olabilir mi?
Hırsızlık sanırım hiçbir insanın hoş bakabileceği bir eylem değil, hırsızlar dışında... Belki onlar da hoş bakmıyor olabilirler. Filmde de hırsızlığın olumlanması gibi bir durum zaten söz konusu olmadı.

Çekimlerde bizim güvercinler de çalındı!
Osman Doğan “Filmin çekimlerinde enteresan şeyler yaşadınız mı?” soruma şöyle cevap veriyor: Daha enteresanı olamazdı sanırım: Hırsızlar, çekimler için satın aldığımız güvercinleri çaldılar. Üstelik her gün ikişer üçer eksildiler. Kardeşim de güvercinlerle uğraşıyor. O da güvercinlerimizi çalan çocukların güvercinlerini havada ‘çektirmiş’. ‘Çektirmek’ güvercin dünyasında bir tabir. Sahip olduğun güvercin havada uçan bir güvercini tavlıyor ve senin kümesine getiriyor filan... Böyle karmakarışık bir ortamdı. Hangisi kimin güvercini, bizim güvercinler nerede, bu güvercin nereden geldi gibi soruları çok sordum.

Emeğin umudu...
Genç yönetmen, ödül için oldukça ümitli. Doğan, “Yarışan diğer filmleri bilmiyorum. Birkaçının fragmanını görebildim sadece. Tabii, herkesin bir umudu vardır. Ben de umutluyum. Farklı bir dünya anlattık. Emek verdik, uğraştık. Karşılık bulmasını tabii ki isterim. Bu aralar başka festivallerden de davet gelmeye başladı. İnşallah iyi olur” ifadelerini kullanıyor. Ustaların yer aldığı 24. Saraybosna Film Festivali’nde bulunduğu için mutlu olduğunu söyleyen yönetmen şöyle konuşuyor: Sevdiğim birçok yönetmen var. Bunların hepsinden ayrı tutuğum isim ise Anders Thomas Jensen. Danimarkalı senaryo dehası bir adam. Hayranım ona.

 

 

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Sonraki Haber Yükleniyor...