Left
Lamba

HAYIRLI RAMAZANLAR

__:__:__
Lamba
Right

Müslüm Baba’nın arabesk yolculuğu

Müslüm Baba’nın arabesk yolculuğu

KÜLTüR - SANAT Haberleri

Yönetmenliğini Can Ulkay ve Ketche ikilisinin yaptığı “Müslüm” filmi, seyirciyi tesir altında bırakacak bir biyografik dram. Fakat Müslüm Gürses’in çocukluğuna hapsolan eser, sanatçının kişiliğini yansıtmakta zorlanıyor.

MURAT ÖZTEKİN

Müslüm Gürses, nam-ı diğer “Müslüm Baba” kendine has hayran kitlesi olan bir sanatçıydı. Daha ziyade kenar mahallelerde yaşayan, imkânları az ve kullandıkları “jiletlere” akıllarda kalan büyük bir kitlenin gönlüne taht kurmuştu. Gürses’in bu şöhretinin arka planında ise en az hayranlarınınki kadar dramatik bir hayat hikâyesi yatıyordu. 5 sene önce ölen Gürses’in acılarla dolu hayatı “Müslüm” filmiyle ilk defa beyazperdeye taşındı. Yönetmenliğini “Ayla” filminden tanıdığımız Can Ulkay ile “Ketche”nin yaptığı “Müslüm”, duygu düzeyi yüksek biyografik bir hikâye sunuyor. Usta sanatçıyı Timuçin Esen’in canlandırdığı filmde Zerrin Tekindor, Ayça Bingöl, Erkan Can ve Turgut Tunçalp gibi isimler rol alıyor.

HAYATI ZATEN FİLM SENARYOSU GİBİ
 Filmde, sanatçının çocukluk ve gençliğinin geçtiği 1960’ların Adana’sına doğru bir yolculuğa çıkıyoruz. Problemli bir babanın oğlu olan Müslüm, çok küçük yaşta hayata atılmak zorunda kalıyor. Bir gün babasından kaçarken girdiği Halkevi’nde Limoncu Ali isimli ozanla tanışıyor. “Kaçtığın için mi buraya geldin, yoksa kovaladığın için mi?” diyen Limoncu Ali, ona müziğin kapılarını açıyor. Bu arada babası bir suça bulaşıp hapse girince, annesinin ve iki kardeşinin yükü de Müslüm’ün omuzlarına yükleniyor. Ancak o, saz çalmayı öğrenip sinema salonlarında türkü söyler hâle geliyor. Tam pembe hayaller kurmaya başlamışken babasının hapisten çıkması her şeyi değiştiriyor. Asabi babası, bir tartışmanın ardından annesi ve küçük kardeşini öldürüyor.

KARDEŞLE YAPAYALNIZ
Bütün bu dehşete şahitlik eden Müslüm ve erkek kardeşi, hayatta yalnız başlarına kalıyor. Artık kendisini sahnelere adayan genç Müslüm, yıllar sonra Adana’nın sayılı sanatçılarından biri oluyor. Buna rağmen Müslüm’ün çıkardığı kasetler bir türlü satmıyor. Bütün bunların üstüne trafik kazası geçiren sanatçı, ölü sanılarak morga kaldırılıyor. Her şey bitti derken bir plak yapımcısının onu İstanbul’a davet etmesiyle işler değişiyor. “Müslüm Baba” ismiyle milyonların gönlüne tahta kuran sanatçının Muhterem Nur’la enteresan tanışması da yeni bir hayatın başlangıcı oluyor...

SEYİRCİ REKORU KIRMAYA ADAY
“Müslüm” filmi, usta sanatçının çocukluğunu merkezine alan ancak aslında o yıllara âdeta hapsolan bir eser. Bu ise asıl “Müslüm Baba” karakterini artı ve eksileriyle anlamamıza mani oluyor. Bunun yanında yönetmen Can Ulkay, tıpkı önceki filmi “Ayla”daki gibi duygusal tonu yüksek seviyede tutmaya çalışıyor. Ancak Gürses’in hayatı zaten yeterince dramatik olduğundan bu suni kalıyor. Fakat bazı gereksiz geçişler müstesna, filmin görsellik yönü yerli filmlerde pek göremediğimiz kalitede. Oyuncu Timuçin Esen de Gürses’i canlandırmanın mesuliyetini ustalıkla yerine getiriyor. “Müslüm” filmi sanatçının hayranlarını kendisine çekecek tesirli bir hikâye sunuyor. Bu yüzden sinemalarda seyirci rekoru kırmaya namzet. Ama yine de “çok daha iyi işlenebilirmiş” demekten kendinizi alamıyorsunuz…

***

Bebek doğmadan değişti her şey!
Hakan Cigaoğlu’nun yönettiği ve Ali İl, Başak Parlak, Cezmi Baskın ile Seray Gözler’in başrollerinde yer aldığı “Bebek Geliyorum Demez”  doğum bekleyen bir kadının etrafında gelişen komik hadiseleri işliyor. Filmin hikâyesi şöyle: Alper ile mutlu bir hayatı olan Beste’nin en büyük hayali yazar olmaktır. Genç kadın bu sırada beklenmedik bir durum ile karşı karşıya kalır. Hamile olduğunu öğrenen Beste’nin hayatı tamamen değişir. Bu güzel sürpriz sadece onun ve kocası Alper’in hayatını değiştirmekle kalmaz, ailelerinin ve birbirinden garip arkadaşlarının hayatını da derinden tesir eder. Mide bulantıları, uyku basmaları ve birbirinden komik olaylar eşliğinde bir hamilelik geçiren Beste, bu durumu fırsata çevirmeyi de ihmal etmez. Şimdi Beste, hem anne hem de yazar olmak gibi zor ve sıkıntılı bir hayalin peşinden koşacaktır.

***

Soygunla değişen aylak hayatlar
Meksikalı yönetmen Alonso Ruizpalacios’un Berlin Film Festivali’nde Gümüş Ayı’yı kazandığı filmi “Müze”de garip bir maceraya kalkışan iki gencin hikâyesini mevzu ediniyor. Filmde; Gael García Bernal, Simon Russell Beale ve Lynn Gilmartin rol alıyor. Veterinerlik fakültesinde okuyan Juan, tezi yüzünden üniversiteyi bitirememiştir. Benjamín de onun gibi kendi ayaklarının üzerinde duramayan biridir. Gelecekle alakalı hiçbir endişe taşımadan günlerini Mexico City’nin banliyösünde geçiren ikili, bir gece hayatlarını değiştirmek ister. Ancak bunun için oldukça yanlış bir yolu tercih ederler: İkili, Meksika Ulusal Arkeoloji Müzesi’ndeki değerli tarihî eserleri çalarak sanat simsarlarına satacaktır. Ama bu teşebbüs onları çok farklı yerlere sürükler. “Bu film orijinalinin replikasıdır” diye açılan “Müze”, hayatta ve sanatta hakikate çarpıcı bir şekilde vurgu yapıyor.

HAFTANIN DİĞER FİLMLERİ
¥ “Kötülük İçinde”
¥ “Rafadan Tayfa”
¥ “Acemi Hırsız”
¥ Napoli’nin Sırrı
¥ “Çirkin Kral Efsanesi”

EN ÇOK SEYREDİLENLER
¥ “Yol Arkadaşım 2” 405 bin 209
¥ “Venom: Zehirli Öfke” 92 bin 913
¥ “Ay’da İlk İnsan” 43 bin 813
¥ “Karlar Prensi Elliot” 43 bin 92
¥ “İstanbul Muhafızları” 39 bin 340

 

 

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Sonraki Haber Yükleniyor...