'Evrensellik dediğin kocaman bir dayatma'

'Evrensellik dediğin kocaman bir dayatma'

KÜLTüR - SANAT Haberleri

Sinemadaki hegemonyaya dikkat çeken Derviş Zaim “Hollywood’dan tutun da onun karşısında kendisini konumlandıran sanat piyasasına varıncaya kadar çeşitli derebeylikler var” diyor.

MURAT ÖZTEKİN

Derviş Zaim Türkiye’nin en nev-i şahsına münhasır yönetmenlerinden biri… Zaim, geleneklerimizi ve geleneksel sanatlarımızı merkezine yerleştirdiği filmleriyle tanındı. Dahası, politik olarak peşin hükümlerin yükseldiği zamanlarda çektiği filmleri, sinemaya yeni bir nefes oldu. “Ben her zaman mahallî malzemelere inandım” diyen yönetmen Zaim, bu sene 9-15 Kasım tarihlerinde yapılacak 8. Uluslararası Suç ve Ceza Film Festivali’nde jüri başkanlığı yapacak ve festivalde şeref mükâfatı alacak. Biz de bu vesileyle kendisiyle buluşup hasbihâl ettik…

Kıbrıs kökenli bir yönetmensiniz. O coğrafyanın sanatınıza yansıması ne oldu?
Her yönetmen aslında farkına vardığı veya varmadığı bir sürü bagajla hareket eder. Onlardan kopması mümkün değildir. Herkeste olduğu gibi ben de bu böyle… Doğduğu yer insan için bir faktör ama etkileyicilerden sadece bir tanesi. Bir adamın filmografisini sadece bununla okumamak gerekiyor.

ÇOĞUNLUK HOŞUMA GİDİYOR
Peki, sizin sinemanıza yön veren en mühim şey nedir?
İnsan bu soruya, hayatının değişik devirlerinde değişik cevaplar verir. Bu da o zamanda yaşadıklarınızla ilintili bir şey. Şu günlerde bu coğrafyadaki çoğunluk benim hoşuma gidiyor.  

Sinema yolculuğunuza Boğaziçi Üniversitesinde okurken başlamışsınız. Başlarda sizinle de alay edilmiş sanırım…
Sizinle önce alay ederler, sonra alışırlar. Hayatta bir sürü engelle karşılaşırsın ve bunlar başardığını sandığın noktadan sonra bile devam eder. Tabii, başarmak adını verdiğimiz şey her neyse… Ben de başından beri bu tip şeyleri ciddiye almamayı öğrendim. Aklı başında eleştirileri sindirmeye gayret gösteririm. Ama onun dışındakileri ciddiye almam.  

Niçin böyle düşünüyorsunuz?
İnsanları küçümsediğim için değil elbette… Sanat, yaptığınız sübjektif tercihlerin kümesidir. Dolayısıyla kişilerin seçimleri farklı olacaktır. İnsanların bu kadar kendisini kasmasına gerek yok. Bence bu sebeple evrensellik diye bir şey yok. Sana evrensellik diye dayatılan belli bir hegemonik güç odağının getirdiği söylemdir.

FİLMLERİM İÇİN 'KEŞKE' DEMEM
Nasıl bir hegemonya bu?

Hollywood’dan tutun da onun karşısında kendisini konumlandıran sanat piyasasına varıncaya kadar çeşitli derebeylikler var. Ana akım sinemanın karşısında Avrupa sineması mevcut ama onun da kendi hükümranlığı bulunuyor.
Bu sebeple ben her zaman yerel malzemelere inandım. Bunu iyi bir çıkış noktası olarak gördüm ama kendimi de sektör olarak konumlandırmak istemedim. İnsan, olarak çoğulluktan bir şeyler çıkarmak gerekiyor. Kültür adını verdiğiniz şey devamlı gelişiriz zira…

Aktüel mevzuya gelirsek; juri başkanı olduğunuz Suç ve Ceza Film Festivali yakında başlıyor. Sizin filmlerinizde de hukuk vurgusu yoğun. Dünyada adaletin tesis edilmesinde sinemanın rolü ne olabilir?
Sinema karar verici değil ama adaletin işleyişini tartışmak için iyi bir saha. Sinemanın hukukta butik olarak söyleyeceği çok şey olabilir. Filmlerle bunları tartışıyor olabilmek farklı bir kitle meydana getirir ve safhaya pozitif bir katkı yapar. Asırlardır adaletin üzerine titreyen bir toplumun bunu konuşmaya her zaman ihtiyacı var. Festival de bu fonksiyonu yerine getirdiği için önemlidir.

Festivalde onur ödülü de alacaksınız. Sinema kariyerinize baktığınızda ne görüyorsunuz, yaptığınız işler sizi tatmin etti mi?
Yaptığım işlerden memnunum, “Ah keşke yapmasaydım” dediğim bir filmim yok. Fakat on sene önceki filmimi yeniden çeksem ortaya çok daha farklı şeyle çıkardı sanırım. Ama şunu da söyleyeyim: Daha yeni başlıyoruz…

“İyi ki Türkiye’de sinema okumadım” demiştiniz. Hâlâ aynı fikirde misiniz?
Bütün dünyadaki okullar ne yazık ki insanları standardize ederler. Bu yüzden en başlarda formel bir eğitimden geçmemiş olmam işime yaradı. Ama daha sonra informel bir eğitimden geçtim tabii…

Sizde giderek daha geniş kitlelere ulaşma gayesi var. Tamamen gişeye yönelik bir film yapma niyetiniz var mı?
Bunları kategorik olarak reddetmemek gerekiyor. Gişe filmi, içerisinde tamamen rezil şeyler olan eserler anlamına gelmiyor. Bunu düşünmem gerekiyor galiba.

GELENEKLE İRTİBATTAN GOCUNMAMALIYIZ
Sizinle konuşurken geleneğe vurgu yapmamak olmuyor. Bugüne kadar filmlerinizde geleneksel sanatları, Osmanlı kültürünü ön plana çıkardınız. Bu merakın arka planında ne yatıyor?

Akademide kültür konusuna kafa yormuştum. Bütün bunlar bana yeni bir yol açmış olabilir. Ama biz zaten geleneğin içerisinde yaşarız. Ne kadar gelenekten uzak durmaya çalışsak da yine kopamayız. Hiç olmazsa bir ezan sesi duyarız. Gelenekle hasbihâl etmek sağlıklı bir şeydir. Bundan gocunmamak gerekir. Aksine geleneği tefekkür etmek ve anlamak lazım. Ben de herkes gibi bu topraklarda doğdum. Farklı patikalardan ilerlemiş olabilir ama bu ülkeyi mümkün olduğunca yaşamaya gayret ettim.

Son filminiz “Rüya” ile geleneğe dayalı eserlerinizi nihayete erdirdiğiniz söylenebilir mi?
Biliyorsunuz bugüne kadar değişik geleneksel sanatları ve sanatçıları merkeze alarak filmler yapmıştım. Artık bir sanatçı üzerinden film yapmayı ister miyim bilmiyorum. Mesela bundan sonra yapacağım iki film böyle değil.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Sonraki Haber Yükleniyor...