Esaretin böylesi!

Esaretin böylesi!

KÜLTüR - SANAT Haberleri

Bir binada rehin tutulan insanlar ile başlarındaki teröristler arasındaki sıcak münasebeti ele alan “Tutsak” reel dünyadan oldukça uzak bir hikâye anlatıyor.

MURAT ÖZTEKİN

Daha çok popüler komedi filmlerinden tanıdığımız yönetmen Paul Weitz, tarihteki en büyük rehine krizlerinden olan Peru’daki Japon Büyükelçiliğinde yaşanan gerilimi, “Tutsak” (Bel Canto) filminde bambaşka bir atmosfere taşıdı…  Ann Patchett’ın aynı isimdeki kitabından sinemaya adapte edilen film, 1996 yılında yaşanan ve yaklaşık 4 ay devam eden rehine hadisesinden ilham alarak “fazla romantik” bir hikâye sunuyor. Hem terörist hem de rehine olarak bir binada kapana kısılan insanların arasında gelişen mecburi münasebete ayna tutuluyor.“Tutsak”ın başrollerinde usta oyuncu Julianne Moore’un yanı sıra Christopher Lambert,  Ken Watanabe ve Sebastian Koch gibi isimler yer alıyor.

MALİKÂNEDE DEHŞET
“Opera bu; sonunda herkes ölür…” Hemen başlangıcında sizi oldukça meraklandıran bu sözün sarf edildiği film, üçüncü dünya ülkesi olduğu sezdirilen bir ülkede geçiyor (Peru’nun adı yok). Julianne Moore’un canlandırdığı Amerikalı opera sanatçısı Roxanne Coss’un, istemeyerek geldiği bu ülkedeki bir malikânede mini opera konseri var. Ancak henüz konser başlarken eli silahı bir grup evi basıyor. Hedeflerinde, programa davetli olan devlet başkanı Masuda’yı rehin alıp hapiste bulunan arkadaşlarını serbest bıraktırmak var. Ancak Başkan’ın en sevdiği diziyi kaçırmamak için konsere gelmediğini öğrenen teröristler, çılgına dönüp elit davetlileri rehin alıyor. Araya giren müzakerecinin sayesinde kadınlar serbest bırakılıyor ama erkekler ve sanatçı Roxanne, salıverilmiyor.

BİR ANDA DEĞİŞİR İŞLER…
Gerilimli, bir şekilde günler ilerlerken Roxanne ve opera tutkunu Japon iş adamı Hosokawa birbirlerine bağlanıyor. Bu arada talepleri yerine getirilmeyen teröristler, sopranoya binanın dışında bir parça söyletmeyi başarıyorlar. Bu defa eylemlerini daha iyi duyurabilen silahlı grup ile rehinler birbirine yaklaşamaya başlıyor; birlikte şarkı söyleyip eğleniyorlar bile… Nerede olduklarını, ne yaptıklarını unutan bu insanlar, bulundukları yeri sosyalleşme sahasına çeviriyorlar. Tabii sonrasında olanlar oluyor…

TOZPEMBE HAYALLER OPERASI!
Operanın sanattan öte mukaddes bir ayinmişçesine yüceltildiği film, her ne kadar bir rehine operasyonunu merkezine alsa da çok hareketli bir hikâye anlatmıyor. Bunun yerine krizin tam ortasında, reel dünyadan oldukça uzak bir atmosfer meydana getiriliyor. Filmde; rehineler, kendilerini silah zoruyla tutan kişilerle kaynaştırılarak farklılıkları anlamaya dair mesajlar üretiliyor. Fakat zamandan ve rehine operasyonunun ciddiyetinden koparılarak anlatılan bu tozpembe hikâye, mantık süzgecinize takılarak sizi içerisine çekmiyor. Filmin bir başka “romantik” yönü ise masum kişileri rehin alan teröristleri “fazla insancıl” bir şekilde anlamaya çalışma çabası... Buna rağmen başta Moore, olmak üzere filmdeki oyunculuklar fena değil. Gerilimli eserde, küçük mizahi dokunuşlarla eğlenceli sekanslar da meydana getiriliyor. Bence “Tutsak” hayatta yaşananlara fazla romantik pencereden bakan ve bu yüzden ayakları yere basmayan bir eser. Ama bu, seyir zevkinin hiç olmadığı manasına gelmiyor.

***

EFSANENİN DOĞUŞUNA ŞAHİTLİK
“Müslüm” filminin sinemalara geldiği bu günlerde müzik tutkunlarını kendisine çekecek bir başka film daha gösterime giriyor. Bryan Singer ve Dexter Fletcher’ın yönetmenliğini üstlendiği “Bohemian Rhapsody”, 60’lı yıllarda kurulan efsanevi müzik grubu Queen’in hikâyesini ele alıyor. Mısır kökenli oyuncu Rami Malek’in Queen’in solisti Mercury’yi canlandırdığı eserde; Joseph Mazzello, Ben Hardy, Lucy Boynton, Mike Myers ve Aidan Gillen gibi oyuncular da rol alıyor. Queen’e saygı duruşu mahiyetinde olan filmde, grubun yükselişine, yaşanan iç çatışmaya ve Live Aid konserinin öncesindeki birleşme safhasında şahitlik ediyoruz. İsmini grubun popüler şarkısından alan “Bohemian Rhapsody”, yıldız isimlerin iç dünyasına ve eserlerinin üretiliş safhalarına “duygusal” bir bakış sunuyor…

***

BİR İDDİA İLE BAŞLADI İŞLER
Murat Dalkılıç ile Melis Sezen’in başrollerini paylaştığı “Dünya Hâli”, animatörlük yapan iyi niyetli bir erkek ile idealist bir kadının hikâyesini anlatıyor. Yönetmenliğini Ömer Can’ın yaptığı filmin hikâyesi şöyle: İçine kapanık birisi olan Serdar, idealist gazeteci Gizem’e âşıktır. Serdar, ev arkadaşlarıyla girdiği bir iddia neticesinde, Gizem’le tanışmaya karar verir. Gizem’in dergiye yapacağı röportajın konusu âşık olma korkusudur ve Serdar kendini filofobik olarak tanıştırır. Serdar, artık bir yandan Gizem’in patronuyla bir yandan da onu evlendirmeye çalışan annesiyle uğraşacaktır.

HAFTANIN DİĞER FİLMLERİ
¥ “Fındıkkıran ve Dört Diyar”
¥ “Ecinni”
¥ “İyi Oyun”
¥ “Climax”

EN ÇOK SEYREDİLENLER
¥ “Müslüm” 600 bin 141
¥ “Rafadan Tayfa”  243 bin 696
¥ “Yol Arkadaşım 2” 237 bin 199
¥ “Venom: Zehirli Öfke” 46 bin 80
                                  *26-28 Ekim Box Office rakamları

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Sonraki Haber Yükleniyor...