'Millet muhabbethanesi kurmalıyız'

'Millet muhabbethanesi kurmalıyız'

KÜLTüR - SANAT Haberleri

“Sohbet kültürümüzün yok olmakta olduğunu fark etmemiz lazım. Millet kıraathanelerini ‘sohbethaneler’ hâline dönüştürelim”

DAMLA PEKER

Bürokraside göreve İstanbul İl Kültür ve Turizm Müdür Vekilliği ile başlayan, ardından Ayasofya Müzesi Başkanlığı, Ayasofya Müzesi Müdürlüğü, Topkapı Sarayı Müzesi Müdürlüğü ve Kültür ve Turizm Bakanlığı Müsteşarlığı görevlerinde bulunan Haluk Dursun, 24 Haziran 2018 seçimleri sonrası Kültür ve Turizm Bakan Yardımcısı olarak atandı. “Gözükmeyen, kendime ait bir dünyam var” diye Dursun, bilinmeyen yönlerini anlattı.

Özel hayatınızdan biraz bahseder misiniz?
Geçen dönem kendi isteğimle Kültür Bakanlığı Müsteşarlığını bıraktım. Sebebi köye dönmek içindi. Benim doğduğum yer olan Hereke, sanayi altında kalınca buna bir çözüm olarak daha yukarı, dağ köylerine çekildim. Küçük bir köyde iki derenin birleştiği, yolu olmayan bir yerde tarla aldım. Orada tarımla uğraşmaya başladım. Gittiğim köyde beni çobanlar karşıladı. Bana ‘Abi sen de mi çobansın?’ dediler. O sözü unutamam, çok hoşuma gitmişti. Orada koyunlarım vardı. Şu an kendim bakamıyorum ama koyunculuğu çok seviyorum. Atı çok sevdiğim için bir Arap ve bir İngiliz atı aldım. Bir gece tam yatacakken bir baktım yastığın altında büyük bir örümcek var. ‘Kenara çekil ben de yatacağım’ dedim. Topkapı Sarayı’nda müdürken de sarayın bahçesinde atım vardı. Av, kuş, tavşan ve köpeklerim var. Horozlara da meraklıyım. Güzel ötüşü ve duruşu için... Geleneksel Türk tipi bir bağ evi inşa ettirdim. Kendim çizdim. Köyde sadece insanlara yer yok. Oraya çok yakınlarım gelir. Ve belli şartlarla gelirler. Siyasetle uğraşmayacaklar, siyaset konuşmayacaklar, yeme içmeyi çok sevecekler.

Müsteşarlıktan ayrıldıktan sonra Bakan Yardımcısı oldunuz. Aklınızda dönmek var mıydı?
Hiç yoktu. Köydeydim, bir arkadaşım aradı. ‘Abi televizyonda ismin geçiyor’ dedi. O şekilde öğrendim. Sonra ‘Başa gelen çekilir’ dedim ve tekrardan Ankara’ya döndüm. Fatih Terim gibi ‘Nerede kalmıştık arkadaşlar?’ diyerek çalışmaya başladık.

İleride siyaset olur mu?
Müsteşar olduğum dönemde çok açık teklif edildi. Ben de çok açık reddettim. Çünkü bana göre, Kültür Bakanlığı Müsteşarlığı, rektörlük gibi makamlar siyasete uygun değil. Onlar siyaset üstü makamlar. Kültürün başında olan kişinin bütün toplumsal kültürün başında olması lazım.

Millet kıraathanelerine vatandaşların ilgisi nasıl?
Bizim eski insanlarımıza ‘kıraathane’ dediğimiz zaman kahve anlaşılır, içinde sohbet olur. Artık sohbet kültürümüzün yok olmakta olduğunu fark etmemiz ve birbirimiz ile konuşmamız lazım. Benim düşüncem bu kıraathaneleri ‘sohbethaneler’ hâline nasıl dö-nüştürürüz? Buna çalışıyorum. Millet kıraathanesi tamam, ‘Millet muhabbethanesi’ kurmamız lazım. Ana yeri de Güneydoğu olmalı. Türkiye’nin güneydoğuya özel kültür eylem planı yapmalı. Esas patenti bana ait olan proje, millet bahçeleridir. Birçok şehirde uygulamasını koyduk. Gittiğim her makamda bahçe yaparım, ağaç dikerim. Sonra Cumhurbaşkanımız bunu bir devlet projesi olarak söyledi.

BU MERDİVENLER İKİ ŞEHİT VERDİ
Kültür ve Turizm Bakan Yardımcısı Prof. Dr. Haluk Dursun, Kültür Bakanlığının 1926 yılında inşa edilen Ulus’taki tarihî binasını gezdirirken “Bu merdivenleri ağır ağır çıkacaksınız” dedi. “Neden?” diye sorduğumda “Burası ilk Dışişleri Bakanlığı binasıdır. Burada 1960 öncesi Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu vardı. Sonra idam edildi. Merdivenlerden çıkarken hep onu anar, ona Fatiha okurum. Yine bu binada Gümrük ve Tekel Bakanı olan Gün Sazak şehit edildi. Her seferinde hatırlayarak çıkıyorum” cevabını verdi.

Sosyal medyada çoğu mesajlarınıza “sevgili gençler” şeklinde başlıyorsunuz. Hedefinizde gençler mi var?
Hedefimde hep gençler var. ‘Şapkasız çıkmam abi’ sözü gibi gençlerin olmadığı etkinliklere gitmiyorum. Çalıştay, sempozyum olursa Meclis’teki kadın kotası gibi gençlik kotası koyduruyorum. Lise gençlerini ve öğretmenlerini mutlaka davet ediyorum. Bütün konuşma tekliflerini de kabul ediyorum.

OBAMA İÇİN BÜTÜN KEDİLER AŞILANDI
Ayasofya ziyaretinde Obama’ya mihmandarlık yaptınız. Müzenin kedileri ile ilgili esprili bir anınız da oldu.
ABD’nin güvenlik birimleri önceden başkanın başına bir şey gelmesin diye çok çalıştılar. Kedileri kendilerine risk olarak gördüler. Çünkü Ayasofya’da çok kedi var. Kedilerin hepsinin aşılanmasını şart koştular. Aşı kâğıtlarına baktılar. O gün kedilerin orda olmaması konuşuldu. Ama mümkün değil ki, yakalamıyorsunuz. Bir de onlar Ayasofya’nın demirbaşlarıdır. Obama ile gezerken kedinin biri önüne atladı. Ben de Başkan’a ‘Bu Bizans’tan kalma hanedan kedi ailesidir’ dedim. Obama ‘Sevebilir miyim?’ diye sorunca ben de ‘O protokol kedisidir. Sevebilirsiniz’ dedim. Hepimizden en büyük haber o oldu. Hatta kedi daha sonra kaçırıldı. Biz kediyi tekrar bulduk.

İŞTEN ÖNCE TÜRBEYE GİDERİM
Bazı ritüelleriniz, iş için gittiğiniz şehirlerde güne başlarken yaptığınız öncelikleriniz var. Biraz bahseder misiniz?
İstanbul’daysam Eyüp Sultan, Fatih Sultan Mehmet Türbesi, Ayasofya ve kutsal emanetlere giderek işe başlarım. Ankara’da ise, Hacı Bayram Veli hazretlerini ziyarete gidip iş dönüşü de veda ederim.

ARKADAŞLARIMIN HEPSİ YEMEK YEMEYİ SEVEN İNSANLAR
Sizin yemeklere de ilginiz var. Evde yemek yapar mısınız?

‘Lezzet Avcıları’ başlığı ile yemek yazıları yazdım. Özellikle yabani otlardan yapılan yemeklere ilgiliyim. Uzun zamandır yalnız yaşıyorum. Ama artık yemek yapmaya vaktim olmuyor. Köyde yaşadığım dönemde de yemek yemeği ve yapmayı çok seviyordum. Ancak yemek yemekten zevk alan insanlarla yemek yemeği seviyorum. Hatta ‘Kimlerle yemek yenir?’ diye de bir yazım var. Kısacası benim bütün arkadaşlarım yemek yemeyi seven insanlardır.

 

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Sonraki Haber Yükleniyor...