Sinemada bu hafta (6 Ağustos 2021)

Düzenleyen:
Sinemada bu hafta (6 Ağustos 2021)

KÜLTüR - SANAT Haberleri

“Snake Eyes: G.I. Joe Origins” kapasitesinin altında kalsa da yaz günlerinde salonlara renk katacak bir eser...

​“Snake Eyes: G.I. Joe Origins”

Yılanın maskesi düştü

Sinemada bu hafta (6 Ağustos 2021)

 

MURAT ÖZTEKİN

Malum Hollywood, uzun zamandır çizgi romanlardan hayalî “evrenler” meydana getiriyor... DC ve Marvel bunların en meşhurları ama bir de “G.I. Joe” gibi mütevazı olanlar var... 2009’da “The Rise of Cobra” ile beyazperdede açılan “G.I. Joe”, gişede başarı yakalayan filmler çıkardı. Şimdi ise evrenin sırlı karakterlerinden biri olan Snake Eyes’ın mazisi “spin-off” mahiyetindeki bir Yakuza dramasıyla aydınlanıyor. Japon kültürünün Amerikanvari ögelerle sunulduğu “Snake Eyes: G.I. Joe Origins” filminin yönetmenliğini bir Alman olan Robert Schwentke üstleniyor. Eserin oyuncu kadrosunda başta Henry Golding olmak üzere Andrew Koji, Úrsula Corberó, Samara Weaving, Haruka Abe ve Takehiro Hira gibi isimler var.

ASYALI SNAKE EYES

Mazisi meçhul Snake Eyes karakteri, hikâye yazımında senaristlere büyük bir serbestlik sunmuş. Batılı olarak bildiğimiz figür, bu defa filmde Asyalı yapılmış ve global pazara açılmış! ‘Snake’in (Henry Golding), mazisinde büyük acılar var. Zaten film bununla açılıyor: Kahramanımız daha çocukken babası gözleri önünde katlediliyor. Bunun dehşetiyle büyüyen Snake Eyes, güçlü bir dövüşçü olarak yetişiyor. Kendisine bir gün babasının katillerini bulabileceği söylendiğinde ise hiç yapmayacağı bir şeyi yapıyor ve Yakuza olarak anılan Japon mafyasına katılıyor. Fakat Snake Eyes, mafya arasına sızan Tommy adlı bir adamı öldürmeyi reddedince hikâye, ABD’den Tokyo’ya uzanıyor. Arashikage adlı klanın vârisi olan Tommy, hayatını kurtaran intikam dolu adama yeni bir yuva sunuyor. Ninjalığı öğrenmeye koyulan Snake Eyes, geçmişinin kilitli sandıkları açılmaya başlayınca zor bir sadakat imtihanının içine düşüyor…

FARKLI AKSİYON TADI

Yönetmen Robert Schwentke, filminde süratli bir hikâye sunuyor. Japon çatılarında yapılan dövüş koreografileri ve araba kovalamacaları alışılmışın aksine titrek bir kamera çekimiyle görselleştiriliyor ve farklı bir aksiyon tadı veriyor. Fakat aynı sürat, bazı şeylerin aceleyle sathi kalmasına da yol açabiliyor. Bir intikam ateşinde pişirilen senaryo, başta iştah açıcı görünse de oluşturduğu büyük beklentiyi tam olarak karşılayamıyor. Başta karakterler olmak üzere, kolaylıkla derinleştirilecek unsurlar, “yavan” bırakılıyor. Bu sebeple aksiyon dolu film, monotonlaşabiliyor.

Henry Golding'in karizmasıyla çok şey kattığı filmde hırsla yola çıkan bir adamın Japon gelenekleriyle “onurlanması” zaman zaman didaktikleşen bir üslupla resmediliyor. Ana karakterin Uzak Doğu’ya taşınması ve eserdeki “yeni dünya” vurguları da, sinemanın eksenin değiştiği bugünlerde dikkate değer... Hasılı, “Snake Eyes: G.I. Joe Origins” kapasitesinin altında kalsa da yaz günlerinde salonlara renk katacak bir eser...
 
 “Kayıp Kız” 

Gazeteler niye var!

 Sinemada bu hafta (6 Ağustos 2021)


Bugünlerde gazetelerin geleceği hakkında müspet yorum yapan kişi çok az. Herkes dijitalleşmeyi diline dolamış durumda. Ancak umut da acı da hâlâ gazetelerde... Beyazperdenin ise gazetelerden ve gazetecilerden vazgeçmeye pek niyeti yok! Bu hafta sinemalara misafir olan “Kayıp Kız” (Still Here) da ortadan kaybolan bir kızın peşine gazetecilik yoluyla düşülmesi hikâyesini merkezine alıyor; bir yerde manşetlerle gazetelerin önemini hatırlatıyor. Vlad Feier’in ilk uzun metrajlı işi olan eserde; Johnny Whitworth, Maurice McRae, Afton Williamson ve Zazie Beetz gibi isimler rol alıyor.
 
 Gerçek bir hikâyeden adaptasyon olduğu kaydedilen eserde New York’ta yaşayan “fakir ve siyahi” bir ailenin minik kızı kaçırılmıştır. Evin babası Marcus, polislerden yardım beklemenin manasız olduğuna çoktan kanaat getirmiş, yana yakıla sağa sola kayıp ilanları yapıştırıyor. “Belki göreni görürsünüz” diye kâğıtlar tutuşturuyor insanların ellerine... The Chronicle gazetesinin heyecanlı muhabiri Christian da hadiseyi öğreniyor. Hemen kapalı bir dünyaya nüfuz etmeye çalışan genç gazeteci “Acaba polislerin gözünden kaçan ne oldu?” sualini sorarak araştırma yapıyor. Eline geçen bazı bilgilerle suçsuz bir insanın gözaltına alınıp vicdan azabıyla yanmasına sebep olan bir işe yol açan Christian için artık varlığını ortaya koyarak çözmesi gereken bir mesele doğuyor.
 
“Kayıp Kız” Batı ülkelerinde artan kaçırma hadiselerini, ırkçılık problemiyle harmanlayarak bir gazetecilik araştırması olarak hikâyeleştiriyor. Sathi karakterlerin olduğu eserde yoğun klişeler geçişi var. Ancak doğrusu, bu bir araya getirilmiş klişeler bütünüyle seyirciyi biraz olsun peşinden sürükleyen bir hadise örgüsü yakalanıyor. Irkçılık aleyhtarı argümanların boca edilircesine serpiştirildiği filmin mesajları ise çok samimi durmuyor.
 
Fakat “Kayıp Kız”da ders çıkarılacak noktalar var. Bir zanlının haksız bir şekilde suçlandığı hikâyeyle gazetecilere olduğu kadar bugünlerde sosyal medyada “mahkemeler” kuran modern insana da ders veriliyor. Peşin hükümlerin hayatları nasıl kararttığı, eserde çarpıcı bir şekilde vurgulanıyor... Zazie Beetz’in kısa bir rolle göründüğü filmin oyunculukları ise vasatı aşıyor…
 
HAFTANIN DİĞER FİLMLERİ

Yeşil Şövalye
Bir Daha Asla Kar Yağmayacak
Lanetli Kardeş

 

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Sonraki Haber Yükleniyor...