Hakan Dede: Linç de edildim, saldırıya da uğradım

EMEL BALTACI

Spor bizim yumuşak karnımız. Hele futbol dendiğinde akan sular duruyor. Hâl böyle olunca spor spikerlerini de çok ayrı bir yere koyuyoruz. İşte bu isimlerden birisi de TGRT Haber’in başarılı ekran yüzlerinden Hakan Dede. Spor aşkı çocukluğuna dayanan tecrübeli spiker, işin mutfağından yetişenlerden. Aslen Kafkas göçmeni ama doğma büyüme İstanbul Sarıyerli. Üstelik semtine tutkuyla bağlı olan Dede, Sarıyerspor Kulübü’nde de yönetim kurulu üyesi. Kendisiyle  mesleğine, hayallerine ve spor dünyasına dair keyifli sohbet gerçekleştirdik.

∂ Televizyon maceranızın nasıl başladığını öğrenebilir miyiz? Hayalinizdeki mesleği mi yapıyorsunuz?
Beş altı yaşlarındayken babamla futbol maçlarını seyreder, sonrasında da kritiğini yapardık. O zamanlar TRT spor spikerleri maç öncesiyle sonrasında saha içinde ve dışında röportajlar yapardı. Ben de onlar gibi elime annemin tarağını alır, kulağıma teybimizin kulaklığını takar, babama sorular sorardım. O da büyük bir ciddiyetle cevaplardı. Ta o zamandan içime yerleşen bu sevgiyle Kocaeli Üniversitesinde bu işin eğitimini aldım. 2003 senesinde mesleğe başladım. Birçok kurumda çalıştım. 2012’de TGRT Haber ile yolumuz kesişti. Zaten çocukluğumdan beri bu kuruma bir sempatim vardı. Evimizde hep TGRT’nin dizileri seyredilirdi. Burası bizim ikinci ailemiz.

∂ Mesleğe spor spikeri olarak mı başladınız?
Aslında Galatasaray muhabirliğiyle başladım. Çok kısa sürede de spor spikeri oldum. Ama muhabirliğin, kariyerime artı yönde katkısı olduğunu inanıyorum. Hayatım boyunca merdivenleri yavaş yavaş çıktım. Hiç alan değiştirmedim. Fakat haberlerle de ilgiliyimdir. Gündemi sürekli takip ederim. Siyasi yorumları, analizleri okurum.

∂ Özellikle spor spikerleri ses tonlarıyla özdeşleşiyor. Sizin de ses tonunuzun bir keşfedilme hikâyesi var mı?
Hıncal Uluç, kültür sanat ve spor bölümleri olan bir program yapıyordu. Biz de o programa spor yönünden destek veriyorduk. O zaman perfore seslendirmesini kimin yapacağı büyük olay olmuştu ekip içerisinde. Benim sesimi de çeşitlilik olsun diye kaydetmişlerdi. Ama Hıncal Bey ‘Bu ses olsun’ deyince seslendirme maceram başladı.

GENÇLER BİZİ GEÇECEK
Mesleğe başlamadan önce örnek aldığınız isimler kimlerdi?
Barbaros Çıdal’ı çok severdim. Yıllar sonra şans eseri onun ekibinde de çalıştım. Hem müdürüm hem hocam oldu. Bir diksiyon kursunda kendisinden ders aldım. Onun dışında TRT’nin bütün spor spikerlerini çok beğenirdim. Tansu Polatkan ismi çok naif gelirdi bana. Şimdi de 90’ların efsane Şampiyonlar Ligi spikerlerinden Sabri Ugan ile çalışma fırsatı yakaladım. Onu da örnek aldığım isimler arasında sayabilirim.

∂ Sizce spor spikerinin sahip olması gereken özellikler nelerdir?
Öncelikle ben gençlerin bizi geçeceğini düşünüyorum. Şimdiki imkânlar daha iyi. Ama bu meslek ‘Okulunu okudum, futbolu seviyorum, kurallarını biliyorum, basketbolu da takip ediyorum. Benden olur’ demeyle yapılmaz. Sürekli kendinizi güncellemeniz şart. Onun dışında benim içimde ukde kalan şeylerden birisi de yabancı dil... Yabancı dilin bu meslekte çok önemli olduğunu düşünüyorum. Bir de özgüven çok önemli ve gençlerimiz bu konuda oldukça iyi. Dört yaşında oğlum var. Bu yaşına rağmen YouTube’u çok iyi kullanıyor ve inanılmaz öz güvenli.

∂ Spiker şansına inanıyor musunuz?
Evet. ‘Nasıl başlarsanız öyle devam eder’ derler. Allah’a şükür öyle kötü tecrübelerim olmadı. Canlı yayında bir hata yaptığınızda aklınız orada kalmamalı. Yoksa sürekli tekrarlarsınız. Ben hata yaptığımda gülümseyerek bunu atlatıyorum. Kendimle çok barışık bir insanım.

SPOR SPİKERİYSENİZ TARAFSIZ OLMALISINIZ
Son dönemde ülkemizde de uygulanmaya başlanan VAR uygulamasını başarılı buluyor musunuz? Seyir zevkini etkilediğini düşünüyor musunuz?
Şöyle bir örnekle açıklamak istiyorum. Ben TFF 2. Lig’de Sarıyerspor Kulübü’nün yöneticilerindenim. VAR’ın kıymetini bu sayede daha iyi anladım. Çünkü bariz hatalar yapılıyor. Bu sistemin de ufak tefek hataları var tabii. Ama en azından insanların içini rahatlatıyor. Alt liglerde VAR’ın özlemini çekiyoruz. Sistemin oyun kalitesini ve seyir zevkini düşürdüğüne de inanmıyorum. Sonuçta basketbolda da hakem anlık görüntüye bakıp kararını ona göre verebiliyor.

∂ Sarıyerspor’daki görevinizden bahsetmişken takımın TFF 2. Lig’deki konumuna dair bir değerlendirme alabilir miyiz?
Ben eski Sarıyerliyim. Seneler önce böyle bir teklif geldi, ben de kabul ettim.  İlk başta bir takımı yönetmenin bu kadar zor bir şey olduğunu bilmiyordum. Gerçekten maddi manevi büyük emek veriyorsunuz. Tabii başarısızlığa da çok üzülüyorsunuz. Bu sene şampiyonluğun önemli adaylarındanız. En kötü ihtimalle play off oynayacağız. Hayalim, takımı Süper Lig günlerine döndürmek.

∂ Bir röportajınızda hangi takımı tuttuğunuza dair gelen bir soruya meslekteki objektifliğinizi kaybetmemek adına cevap vermek istememişsiniz. Peki Sarıyerspor Süper Lig’e çıkarsa tutumunuz nasıl olur?
Türkiye’deki dört büyük takımdan birini desteklerseniz tarafsızlığınızı kaybediyorsunuz. İnşallah Sarıyer çıkar Süper Lig’e. O zaman ben de yöneticiliği bırakırım. Ben bu işte tarafsızlığın altını hep çiziyorum. Hatta benim takımımın taraftarları beni pek sevmezler. O kulübün stadında çok kötü şeyler de yaşadım.

∂ Ekrana taşıdığınız haberlerle ilgili nasıl geri dönüşler alıyorsunuz? Sosyal medyada taraftarlarla aranız nasıl?
Aslında linçlere maruz kalanlardan birisiyim. En basit örneği; 3 Temmuz sürecinde yaptığımız yayınlar yüzünden biz suçlu ilan edildik. Ben o yayınlardan sonra gittiğim statlarda saldırıya da uğradım. Bizleri taraflı zannettiler. O dönemden sonra bazı takımların maçlarını izlemeye gidemiyorum. İnsanlar fanatizmi çok abartıyor. Dünya holiganizmden vazgeçti, biz yeni tanıştık.

DEDİKODUCU SPOR PROGRAMINI İZLEMEM
∂  Günümüzdeki spor programlarını başarılı buluyor musunuz?
Spor müdürümüz Sabri Ugan’ın yaptığı bir program var. Çok naif, keyifli, kavgadan gürültüden uzak bir yapım. Sabri Ugan da büyük bir isim ve kanalımız için büyük şans. Onun yaptığı programı gerçekten çok beğeniyorum. Sadece kendi kanalımda diye de söylemiyorum bunu. Kavgacı, sürekli polemiğe giren, futbolun güzelliklerinden daha çok çirkinliklerini ön plana çıkaran ve işin dedikodusunu yapan programları seyretmiyorum. Ama şu da var; görüntüler yayıncı kuruluştan alınamayınca işin magazin kısmına kayılıyor.

KISA KISA
∂ Alex mi, Hagi mi?
Çok zor bir soru. Alex’i çok seviyordum ama benim efsanem Hagi.

∂ Aziz Yıldırım mı, Ali Koç mu?
Aziz Yıldırım. Başkanlık vasfından dolayı söylüyorum bunu. Liderlik doğuştan gelen bir özellik. Yoksa ikisinin de başarısı başarısızlığı tartışılır.

∂ Rafael Nadal mı, Roger Federer mi?
Federer.

∂ 4-4-2 mi, 3-5-2 mi?
 4 4 2.

∂ İzlemekten en çok keyif aldığınız lig?
Küçüklüğümden beri İngiltere Premier Ligi. Taraftarıyla, ambiyansıyla, profesyonellikleriyle...

∂ Son yılların en iyi teknik direktörü?
Kesinlikle Fatih Terim. Çok büyük bir karizmaya sahip.
Yabancı olarak da Liverpool’un teknik direktörü Jürgen Klopp.

∂ Arda Turan’ın yüz yılda bir yetişen kabiliyetlerden olduğunu düşünüyor musunuz?
Hayır. Çok iyi ve yetenekli bir futbolcu. Kendisini çok seviyorum. Ama abartmaya da gerek yok.

∂ NBA’de hangi takımı destekliyorsunuz?
Biz NBA’i Chicago Bulls ve Michael Jordan’la, basketbolu da TRT’de Avni Küpeli ve Pota Altı programıyla sevdik. Ama bana Boston Celtics hep sempatik gelmiştir.

∂ Kobe Bryant mı, LeBron James mi?
Kobe Bryant.

∂ Süper Lig’de en favori sezonunuz?
Sarıyerspor’un olduğu Süper Lig sezonlarını ve dünyaca ünlü yıldızların bol olduğu sezonları izlemeyi çok seviyordum.

∂ ‘Ülkemizde yeterince değer görmüyor ama ben çok seviyorum’ dediğiniz spor branşları?
Tenis ve golf.