Ben ona âşık oldum

Ben ona âşık oldum

Ramazan Haberleri

Bir gün Tevrat okuyordu, okurken Muhammed aleyhisselamın Ahmed ismi geçti. “Ya Rabbi, ismi böyle güzel olanın kim bilir kendisi ne kadar güzeldir, ben ona âşık oldum” dedi

Kur’ân-ı kerimi okurken, Peygamber efendimizin ismi geçince hemen o mübarek ismi sevgiyle, saygıyla öpmeli. Çok nimete kavuşulur...
Musa aleyhisselam zamanında hiç kimsenin sevmediği, günahkâr bir kimse vardı. Bu öldü. Bu da adam mı diye çöplüğe attılar. Allahü teâlâ Musa aleyhisselama emretti, benim falanca çöplükte bir evliya kulum var, onu oradan çıkar, temizle, namazını kıl ve defnet. Musa aleyhisselam adamı çöplükten çıkardı, güzelce yıkadı, kefenledi, namazını kıldı, bu arada ahali şaşırdı, Allah’ın Resulü bunların çöpe attığı adamı temizliyor, kefenliyor, namazını kılıyor.
Definden sonra Musa aleyhisselam adamın evine geldi ve sordu:
- Ey hatun, bu adam ne yaptı, hangi hayırlı ameli yaptı?

BUNUN HAYIRLI BİR AMELİ OLMALI

Kadın dedi ki:
- Ya Resulallah, bu hiç kimsenin sevmediği, herkesin kendinden kaçtığı biri, bunun iyi bir ameli yoktu.
- İyi düşün, bunun hayırlı bir ameli, iyi bir işi var.
Kadın yine dedi ki;
- Hiçbir iyiliği yoktu, hep günah işlerdi.
Üçüncü defa sordu:
- Bunun mutlaka bir şeyi var ki, Allahü teâlâ bana bunu defnetmemi söyledi.
Kadın dedi ki:
- Bir gün Tevrat okuyordu, okurken Muhammed aleyhisselamın Ahmed ismi geçti. Bu ne güzel isim dedi, tekrar okudu, yine bu ne güzel isim dedi. Sonra, ya Rabbi, ismi böyle güzel olanın kim bilir kendisi ne kadar güzeldir, ben ona âşık oldum, dedi ve ismini öptü.
Musa aleyhisselam da “Tamam, anlaşıldı” buyurdu.
Böyle bir Peygambere ümmet olmak en büyük nimettir.

BOYAYA ATILAN KUMAŞ GİBİ

>  Bir kimse inanarak Muhammed aleyhisselamı bir defa görse, yandan hatta arkadan görse, eğer âmâ ise bir kere sesini işitse, bütün ilimler [fen ve din bilgileri ve bütün yükseklikler] ona verilir, bu, boyaya batırılan kumaşın boyayı emmesi gibidir. Bütün üstünlükler ve ilimler böyle ona geçer. Bu yüzden Eshab-ı kiramın hepsi müctehiddi, onların derecesine hiç kimse ulaşamaz, bu üstünlük onlara mahsustur.

> Sevgi itaattir. Tam seven, tam uyar.

>  Bu dünya öyle de geçer böyle de geçer, son durak bizi bekler.

>  Çalışmak ibadettir. Çalışan Allah’ın dostudur. Boş durmamalı. Onun dostu olmak, rızasını kazanmak için boş durmamalı. Bir gün, Peygamber efendimiz, bir yerden geçerken, boş duran birine selam vermedi. Dönünce aynı adama selam verdi. Eshab-ı kiram “Geçerken selam vermediniz, dönünce niye selam verdiniz” diye hikmetini sordular. Buyurdu ki:
Giderken hiçbir iş yapmıyordu. Boş duranı Allah sevmez. Allah’ın sevmediğine ben niye selam vereyim. Dönünce ise bir çöple olsa bile yeri karıştırıyordu. Yani bir şeyler yapıyordu. Onun için selam verdim.

***

HEP AHİRET İÇİN ÇALIŞTI

Asıl ismi Hamza olup, Fatih Sultan Mehmed Han’ın hocası Akşemseddin hazretlerinin babasıdır. Avârifü’l-maârif adlı eserin sahibi Şehâbeddin Sühreverdi hazretlerinin torunlarından Şeyh Hamza Efendinin silsilesinin Hazreti Ebu Bekir’e “radıyallahü anh” kadar dayandığı bilinmektedir.  1397’lerde Amasya’ ya gelmiş ve daha sonra şehrin kadısı Halveti tarikati büyüklerinden Şeyh Şücaeddin İlyas Efendi hazretlerinin talebesi olmuştur. 1415’te Amasya’da vefat etmiştir. Türbesi Amasya’da İstasyon Mahallesi’nde tren garının yanındaki parkın içindedir. Oğlu Akşemseddin hazretlerinin bu sıralarda 25 yaşlarında Osmancık’ta bu gün kendi adıyla anılan kale altındaki medresede ders vermekte olduğu söylenmektedir. Hamza Efendi hazretleri dünyaya ehemmiyet vermez, hep ahiret için çalışırdı. Dünya malı toplamazdı. Bu yüzden de herkes tarafından sevilirdi. Said Eken

***

TEVÂZU HASLETİ EMSALSİZDİ

Peygamber efendimizin tevâzu hasleti, hiçbir kimsede, hattâ hiçbir peygamberde (aleyhimüsselâm) bulunmayacak kadar büyük ve emsâlsizdi. Kibir duygusu, Onda aslâ meydana gelmemiştir. Peygamberimiz, melik bir peygamber olmakla, kul bir peygamber olmak arasında serbest bırakıldığında, O, kul bir peygamber olmayı tercih etti. Bunun üzerine İsrafil (aleyhisselâm) Peygamber efendimize; “Şüphesiz, Allahü teâlâ tevazu gösterdiğin o hasleti de sana vermiştir. Çünkü kıyamette sen, Âdemoğullarının en büyüğüsün. Kabrinden kalkacak ilk insan sensin. İlk şefaat edecek olan da sensin” dedi.

BANA NE İLE GELDİN EY MENSÛR

DÜNDEN DEVAM
Mensûr bin Ammâr “rahmetullahi aleyh”, rüyâda görülüp, Allahü teâlâ sana ne muâmele buyurdu diye sorulunca, şöyle cevap verdi: Cenâb-ı Hak, beni manevî huzûrunda durdurup “Bana ne ile geldin ey Mensûr” buyurdu. Ben de, ya Rabbi, otuz altı hac ile geldim. “Onlardan hiçbirini kabûl etmedim. Ne ile geldin?” buyurdu. Ben de; yâ Rabbî, senin rızân için, okuduğum üç yüz altmış hatm-i şerîf ile geldim. “Onlardan hiçbirini kabûl etmedim. Ne ile geldin, ey Mensûr?” buyurdu. Ben de yâ Rabbî, rahmetin ile geldim, dedim. Bunun üzerine, Allahü teâlâ da, “İşte şimdi bana geldin, git ben de seni mağfiret ettim” buyurdu.

HEZARFEN AHMET ÇELEBİ

Kendi geliştirdiği takma kanatlarla uçmayı başaran ilk Türk olmuştur. 1623-1640 yılları arasında saltanat süren Sultan IV. Murat zamanında, uçma tasarısını gerçekleştirdiği ve geniş bilgisinden ötürü halk arasında, Hezarfen olarak anıldığı bilinmektedir. Hezar, Farsça kökenli bir sözcük olup 1.000 anlamına gelir. Hezârfen ise 'bin fenli' (bilimli) yani 'çok şey bilen' anlamına gelir.

TEFEKKÜR

Vücuttaki taşımacılık işleri, dolaşım sistemi tarafından yapılır. Dolaşım sisteminin merkezi yürektir. Kalbin muntazam çalışmasıyla kan, damarlar vasıtasıyla vücut sarayının en ücra köşelerine kadar ulaşır. Kirlenen kan, akciğerlerde temizlenir.  İstek dışında çalışan kalb, bir müddet dinlense, vücut sarayı yıkılır. Her uzuv, her makine gibi, yürek de dinlenmeye ihtiyaç gösterir. Yürek çalışırken dinlenecek şekilde yaratılmıştır. Her kasılıp gevşedikten sonra yarım saniye kadar istirahata geçer.

Ben ona âşık oldum

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Sonraki Haber Yükleniyor...