İnsanlar uykudadır

Düzenleyen:
İnsanlar uykudadır

Ramazan Haberleri

Cennet dünyanın karşılığıdır. Dünyayı terk edene, bırakana, ahiretin ebedî nimeti verilecektir.

Dünya, uykudaki bir kimsenin rüyası gibidir. İnsanlar uykudadır, ölünce uyanırlar. Âhiret ebedî hayattır. Cennet dünyanın karşılığıdır. Dünyayı terk edene, bırakana, oranın ebedi nimeti verilecektir. Yani dünyayı, dünya malını sahiplenmeyen, onun bir karanlık olduğuna, emanet olduğuna iman eden için, Allahü teâlâ kalıcı olanı verecektir. Cehennem de dünyanın karşılığıdır. Dünyayı isteyip ahireti unutana verilir, oradan ebediyen ayrılamaz. Bu bir tercih meselesidir. Allahü teâlâ, ahireti tercih edene Cennet’i verecektir, dünyayı tercih edene Cehennem’i verecektir.

NAMAZ DİNİN DİREĞİDİR

Hayırlı insan odur ki, dünyada Allah’a ve Resûlü’ne iman eder, itaat eder ve ömrünü o yönde bitirir.

Eğer bir şey mutlaka olacaksa, onu olmuş bilmelidir. Ölüm muhakkaktır, ona göre yaşamalıdır.

Namaz çok önemlidir, dinin direğidir. Namaz kılmayanın yapmış olduğu bütün ibadetler, havada asılı kalır, namaz kılmadıkça bir işe yaramaz.

Kur’an-ı kerîm şifadır. Her harfi şifadır. Felâk ile Nas sûrelerini ellerinize okuyun üfleyin ve ağrıyan yere sürün.

Cenâb-ı Allah, (Saçı sakalı ağarmış Müslüman bir kuluma azap etmekten hayâ ederim) buyuruyor. O hâlde saçlarımızı Allah yolunda ağartmalıyız.

Teknoloji süratle gelişir, insanlara büyük kolaylıklar sağlar. İşleri daha kolay ve daha kısa sürede yapabilirler. Fakat her yeni buluşun zararları da olur. Gün gelir, insanlar, oyun eğlence, merak yüzünden, bu cihazların [bilgisayar, internet, TV vs.] başında bütün zamanlarını harcarlar. Hâlbuki bunların başında az kalmak lazım, işi süratle bitirip başından ayrılmak lazım. Yoksa sizi kendisine esir alır, bütün vaktinizi alıp götürür. Kitap okumaya ve başka iş yapmaya vaktiniz olmaz. Allah diyecek vakit bile bırakmaz. Pislik, tehlike, hadsiz hesapsız olur, çok sakınmak gerekir. İnsanı alıp felakete götürür. Çocuklara, gençlere zararı daha çok olur.

MÜMİNİN EN GÜZEL DUASI

Affetmek, günahları örtmektir, mağfiret etmek tamamen kaldırmaktır. Onun için mümin, Allahü teâlâdan af ve mağfiret ister. Allahü teâlâ da af ve mağfiret ederse, her şey tamam olur. Allahü teâlânın bir kulundan razı olması, o insan için en büyük müjdedir. Müminin en güzel duası, birine, Allahü teâlâ senden razı olsun demektir. Eğer Allahü teâlâ bir kulundan razı olursa, ona her şeyi vermiş demektir. Cenâb-ı Hak razı olduklarını razı olduğu yerde bulundurur. Rabb’imizin de razı olduğu yer Cennet’tir. Cennet’e gitmeyi istemelidir. (Vermek istemeseydi, istek vermezdi) buyuruluyor.

Cenâb-ı Allah kuluna bir şey vermek isterse, ona bir şeyler söyletir, istetir. O, vermek istediğini, sebeple verdiği için, bizim sebebe yapışmamızı ister, yani, (Yâ Rabbî bize Cennet’ini ver) dedirtir. Zaten söyleten de, verecek olan da O’dur.

**

HARPUT'UN KALBİ, SEYYİD AHMED ÇAPAKÇURÎ
Kabri açıldığında etrafa misk kokusu yayıldı

Anadolu velîlerinden. Bingöl’ün Kür köyünde 1830 (H. 1246) senesinde doğdu. Halk arasında “Çapakçurlu Efendi” olarak meşhur oldu. Çocukluğunda çobanlık yapıyordu. İlim öğrenmeye hevesli olmasına rağmen, bir medreseye gidemediğine çok üzülürdü. Bir gün dağda koyunları otlatırken tanımadığı bir zât ile karşılaştı ve ona derdini açtı. O zât kendisini teselli edip; “Allahü teâlâ seni ilim erbâbı eylesin. Sana faydalı ilim nasîb eylesin” diye duâda bulundu. Sevinç içinde evine döndüğünde, henüz bir şey söylemeden babası onu alıp Palu'da meşhur âlim Ali Septî hazretlerine götürdü. Ahmed Çapakçurî kısa zamanda mânevî derecelere kavuştu. 93 harbinde Ruslar, Bingöl'e yaklaştığında kendisine mektupla ne yapılması gerektiği soruldu. Cevabında “Ruslar artık ilerleyemeyecek. İki gün sonra da çekilecekler. Harput’u terk etmeyin kardeşlerim” cevâbını yazdı. Bir süre sonra top sesleri Harput’ta duyulmaz oldu. Ahmed Çapakçurî'nin dediği gibi iki gün sonra da Bingöl’den çekildiler. Ahmed Çapakçurî 1921 (H. 1340) senesinde 94 yaşında iken bir Cumâ gecesi vefât etti. Vasiyeti üzerine Harput'ta Ulu Câmi’in avlusuna defnedildi. Vefâtından bir sene sonra, kabri yapılması için açıldığında, dışarıya misk gibi bir koku yayıldı. Naaşının henüz yeni gömülmüş gibi sapasağlam olduğu görüldü. (Said Eken)

**

EFENDİMİZİN YÜKSEK AHLAKI
Cömertliği dillere destandı

Peygamber Efendimiz cömertliği ile de dillere destan idi. Bu güzel huyda da Peygamberimize kimse yetişemezdi. İbn-i Abbas “Resûlullah Efendimiz iyilik yapmak bakımından insanların en cömerdi idi. Ramazan-ı şerîfte ve Cebrâil (aleyhisselâm) ile buluştukları zaman, sabah rüzgârından daha cömert olurdu” demiştir. Yüzlerce deve ve koyun bağışlar, kendisine bir şey bırakmazdı. Nice katı kalbli kâfirler, bu ihsânlarını görerek îmâna gelmişlerdir.

BÜYÜK YOLCULUK
Tüyleri yeryüzüne sarkmış

(Dünden devam...) Bundan sonra Resûlullah “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem” Efendimiz, (Her insanın yaptığı işleri gösteren sahîfelerini biz boynunda kıldık) meâlindeki İsrâ sûresinin onüçüncü âyet-i kerîmesini okudular. Sonra, gâyet korkunç iki melek gelir. İnsan şeklinde görünürler. Yüzleri gâyet siyâh olup, dişleriyle yeri yararlar. Başlarının tüyleri yeryüzüne sarkmış görünür. Sözleri gök gürler gibi, gözleri şimşek çakar gibidir. Nefesleri de, şiddet ile esen rüzgâr gibidir. Her birinin demir kamçıları vardır ki, insanlar ve cinler bir araya gelseler, yerden kaldıramazlar. 

AVRUPA'YI AYDINLATAN İSLAM GÜNEŞİ
Ebû Mûsa Câbir bin Hayyân (721-815)

Ebû Mûsa Câbir bin Hayyân, Abbâsîler döneminde yaşamış ve İslâmiyet’te fen bilimlerinin temelini atmış çok yönlü bir bilgindir. Modern kimyanın babasıdır. Sıvıları değişik kaynama noktalarına göre birbirinden ayırma ilk defa Müslüman bilim insanı Cabir bin Hayyân tarafından bulunmuştur. Nitrik asit, hidrojen klorür ve sülfürik asidi rafine ve kristalize etme metotlarını bulduğu; kral suyu, sitrik asit, asetik asit, tartarik asidi keşfettiği düşünülmektedir. “İmbik” geliştirmiş ve kendisinin ortaya attığı “baz” mefhumuyla kimyanın gelişmesine katkıda bulunmuştur. Eserlerinden 12. asırda Latinceye çevrilmiş olan Kitâbü’l-Kimya adlı eseri, simya ve kimya kelimelerinin kökeni olmuştur. Kimya dışında, fizik, tıp, astronomi, fizik tedavi ve mühendislik gibi alanların yanı sıra, astroloji ve simya ile de ilgilenmiştir. Ayrıca bir sûfidir. Evliyaların büyüklerinden, İslâm âlimlerinin göz bebeği olan Cafer-i Sâdık hazretlerinin talebesidir.

TEFEKKÜR

Yavrularının kaybolması üzerine hayvanlardaki üzüntünün, araştırmalara göre insanlardan daha çok olduğu tahmin edilmektedir. At, yavrusu öldüğünde acı acı kişner, gözlerinden yaşlar akar, ölüsünün başına kimseyi yaklaştırmaz. Gömdükten sonra başında bekler. Yemeden içmeden kesilir. Bazılarında bu üzüntü, ölümle neticelenir.

ESMA-İ HÜSNA

ER-RAZZÂK (celle celâlühü)
Her varlığın rızkını veren ve ihtiyacını karşılayan.

EL-FETTÂH (celle celâlühü)
Her türlü sıkıntıları gideren

EL-ALÎM (celle celâlühü)
Gizli açık, geçmiş, gelecek, her şeyi, ezelî ve ebedî ilmi ile en mükemmel bilen

İnsanlar uykudadır

Düzenleyen:  - Ramazan
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Sonraki Haber Yükleniyor...