Left
Lamba

HAYIRLI RAMAZANLAR

__:__:__
Lamba
Right

Hakiki bayram

Hakiki bayram

Ramazan Haberleri

Günahların affı bayram, son nefeste imanla ölmek bayram, mizanda sevapları çok gelmesi bayram, sırattan geçmek bayram... Fakat bunlardan büyüğü var.

Kaç tane bayram var? Müslüman olmak bir bayram. Ehl-i sünnet olmak bir bayram. Büyükleri tanımak bir bayram. Hayırlı işte istihdam edilmek bir bayram. Dostlarla beraber olmak bir bayram. Müslümanların yüzüne bakmak bir bayram. Cenab-ı Hak, bir mümini bir müminin yüzüne muhabbetle bakarsa, onu affeder. Bir Müslüman bir Müslüman’ı sevindirirse Allahü teâlâ ona nafile hac ve umre sevabı veriyor. Yani Allahü teâlâ kullarına çok kazansınlar çok kâr etsinler, çok kârlı çıksınlar diye ufak bahaneler yaratıyor. Allah’ın dergâhında ehil nâehil beraberdir. Bir tanesi Cenâb-ı Hak tarafından kabul edilse, Cenâb-ı Hak o kulların içerisinden birini sevse, onunla beraber olanların hepsi Cennet’e girer. Çünkü orada tasnif yok. Sen cahilsin çık dışarı denmez.

>  Elbette müminin en büyük bayramı, günahlarının affolunduğu, son nefeste imanla öldüğü, hesapta mizanda sevaplarının çok, günahlarının yok olduğu, sırat köprüsünden geçtiği gündür. Hakiki bayram, Cennet’te Peygamber Efendimizi (sallallahü aleyhi ve sellem) görmek ve ondan sonra rü’yet-i ilahiyeye mazhar olmaktır.
Allahü teâlânın varlığına, birliğine, Peygamber Efendimizin Onun Resûlü ve kulu olduğuna görür gibi inanmak lazımdır. Zaten kelime-i şehadette bu bildiriliyor, görmüş gibi şehadet ederim deniliyor. Bu iman elde edildi mi, diğer tarafların hepsi kolay hallolur. İmanın elde edilmesi için elhamdülillah imkân var. Peki onun güçlendirilmesi, onun kuvvetlendirilmesi onun sağlamlaştırılması nasıl olur? Onun da kolayı var.

İNSANIN DİNİ ARKADAŞININ DİNİ GİBİDİR

Peygamber Efendimiz buyuruyor ki: (Dinül mer-i dinül ahihi), insanın dini arkadaşının dini gibidir. İmanını güçlendirmek isteyen, imanı güçlü olanlarla beraber olmalı. Çok ibadet yapmak isteyen, en güzel ibadet yapanla, en güzel şekilde ve ihlâsla çalışanla beraber olmalı. Bu sefer o da, onun gibi olur. Gerek imanın güçlenmesi, gerek ihlâsın artması, gerek ibadetlerin artması veyahut felaketlerin artması günahların artması, küfre varması hep insanın vereceği kararına bağlıdır. Tercih meselesidir. Ne olmak istiyorsa, o taraftaki insanları bulacak, onlarla arkadaşlık kuracak. İyi olmak istiyorsa iyilerle beraber, kötü olmak istiyorsa kötülerle beraber olacak. Gayet tabii bir şey bu. Dünya ve âhiret saadeti için, iyilerle beraber olmayı tercih etmeli.

İKİ TANE BARDAK

>  Allahü teâlâ insanlara iki tane bardak ihsan etti! Bu iki bardaktan biri som altın, diğeri çömlek. Altın olan yere düşse de kırılmaz. Diğeri elden bir düşse parça parça olur. Birinin üzerinde âhiret, diğerinde dünya yazıyor. Âhiret yazana dünyalık da girse âhiretlik oluyor. Dünya yazana âhiretlik de girse dünyalık oluyor. Bu bardaklara koyduklarına dikkat etmeli. Hangi bardağı tercih ettiğine dikkat etmeli. Âhiret bardağı kabirde, sıratta, her yerde geçiyor. Cennet’ten gelmiş, sahibini de Cennet’e götürüyor. Bir gün birini, bir gün öbürünü öne alıp durmamalı. Âhiret bardağını tutup bırakmamalı.
(Ramazan Bayramı’nız mübarek olsun efendim... Ö.Ç.E.)

***

DİN VE FEN İLİMLERİNDE MAHİR İDİ

Kastamonu velîlerinin büyüklerinden. Soyu Resûlullah Efendimize “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem” uzanmaktadır. Büyük velî Seyyid Ahmed Siyâhî hazretlerinin oğludur. 1826 (H.1242) senesinde dünyâya geldi. Babası Ahmed Siyâhî hazretlerinden sarf, nahiv, fıkıh, hadîs ve kelâm tahsilinden sonra Keskinzâde Ahmed Erîb Efendi hazretlerinin sohbetlerine devamla, tasavvuf dersleri aldı. Kara Kâdızâde Mustafa Efendi’den ilm-i ferâiz ve Mesûdî Efendi’den de ilm-i hadîs dersleri aldıktan sonra babası Ahmed Siyâhî hazretleri kendisine icâzet, diploma verdi. Mevlânâ Hâlid-i Bağdâdî hazretlerinin İstanbul'da bulunan halifelerinden Abdülfettâh-ı Akrî hazretlerinin sohbetine koştu ve dört sene hizmetinde bulundu. Bu esnâda tasavvuf mertebelerinde ilerledi. Din ilimlerinde emsâli az bulunan ve fen ilimlerinde bölgede bulunanların hepsinin üstünde yer alan Ahmed Hicâbî hazretleri, 1874 yılından vefât târihi olan 1889 yılına kadar bir taraftan talebelerin yetiştirilmesi ile meşgul olurken diğer taraftan husûsî sohbetlerinde zikir yoluyla sevenlerini tasavvuf yolunda ilerletti. Kastamonu ve çevre illerden pek çok talebe onun derslerine koştu.  Said Eken

Hakiki bayram

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Sonraki Haber Yükleniyor...