Türkiye Kliniği - Ayrılık kaygısı çocuklukta başlıyor

- Güncelleme:
Türkiye Kliniği - Ayrılık kaygısı çocuklukta başlıyor

Türkiye Cumartesi Haberleri

Giresun’dan okurumuz Fazilet Coşkunsu’nun şikâyeti üzerine doktorlarımıza ayrılma kaygısını sorduk. Uzman Psikolog Cansu Dülger cevapladı.

PSİKİYATR VE PSİKOLOGLARIMIZ SORULARINIZI BEKLİYOR
doktorum@tg.com.tr

Doğduğumuz andan itibaren yalnızlık kavramı insana oldukça uzak bir kavram olmuştur. Hayat, ilk günden beri insanoğlu için yalnızlığa müsaade etmez. Öyle ki Bowlby de araştırmalarından yola çıkarak (1982) insanların bağlanmaya doğuştan biyolojik olarak yeterli olduğunu ve bu bağlama eğimli olduğunu söylemiştir.

Bağlanmanın temelini bir bebeğin doğum anında anneden ayrıldığı anla bütünleştirebiliriz. İnsanlar bir nesneye ya da kişiye bağlanabildiği gibi bu duyguya kendini teslim edip ayrılma ihtimallerini düşünmemesi de söz konusudur. Yani ayrılma kaygısı bağlanmanın doğal bir sonucudur. Bu ayrılma kaygısının temelinde gelişim dönemi yani çocukluk dediğimiz bu kavramın normal olmayan düzeyde kaygı içinde kalabilmesi bir sebep olarak gösterilebilir.

Bunların sebepleri arasında,
-İstenen / planlanan gebelik olup olmadığı,
-Emzirme süreci,
-Emzirmenin sonlandırılması süreci,
-Annenin veya bakım verenin bebeği ile yakından ilgilenip ilgilenemediği (çalışıyor olması veya hastalık geçmişi)
-Travmatik deneyimler yaşayıp, yaşamadığı…  gibi önemli detaylar olabilir.

Bunun yanı sıra; günümüzde tüm bu ilişkilerin bütünündeki en açıklayıcı kavram ikili ilişkilerde yaşanan ayrılamama durumudur. Bu davranışın temelinde, bu kaygıyı yaşayan kişinin gelişim sürecinde bağlanılan kişi veya kişilerden (anne, baba, yakın bir aile ferdi) ayrılma veya ayrılma düşüncesini hissettiği bir ortamda bulunması, yaşaması ve bunu stres içinde hissetmesi bu kaygıyı tetiklemiş ve kişiyi kendi kurduğu ikili ilişkide kaygıya sürüklemesi doğal bir sonuç olarak görülmüştür. Bu durum çocuğun arkadaşlarından gördüğü zorbalık, okul dönemi, ergenliği ve aile hayatı gibi birçok faktörle tetiklenebilir. Ama biliyoruz ki cevap burada saklıdır. Kişi bu durumu sadece ayrıldığında değil bu beklentiyi düşündüğü an bile kendini kaygı ve stres altında bulabilir.

Genelde çocuklukta başlayan bu kaygı yetişkinlik dönemine kadar gelebilmektedir.

“Birbirine bağlılık olmadan hayat hiçbir anlam ifade etmez. Birbirimize ihtiyacımız var ve bunu ne kadar çabuk öğrenirsek, hepimiz için o kadar iyi.” -Erik Erikson
İkili ilişki için açıkça söyleyebiliriz ki, sevmek, sevilmek, tüm iyi ve kötü duyguları yaşamak insana insan olduğunu hatırlatır. Sevmek, sevilmek bunu istemek ve hissetmek bir ihtiyaçtır.

 

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Sonraki Haber Yükleniyor...