Kalbi nurla doldu...

A -
A +
Muînüddîn-i Çeştî hazretleri seyyiddir. Evlâd-ı Resûldür yani... Hindistan'da yaşadı. Yüz yaşına gelince, Ecmir’de vefât etti. Babası vefât edince, bir “üzüm bağı” mîras kaldı kendisine. Bir gün bu bağda oturuyordu... Bir Hak âşığı geldi. O zâta hürmetinden, fırlayıp kalktı hemen. Elini öpüp gölge bir yere oturttu. En güzel üzümlerden toplayıp ikrâm etti. Ancak o, hiç rağbet etmedi üzümlere. İç cebinden çıkardığı kuru ekmekten koparıp yedi. Genç Muînüddîn çok sevmişti bu zâtı. İçi ısınmıştı ona. O sevimli zât, yediği “kuru ekmek”ten Muînüddîn'in ağzına da bir “lokma” koydu. Ne olduysa o an oldu. Muînüddîn'in kalbi nurla doldu. Yâni “dünya sevgisi” çıkıp, “Allah sevgisi” girdi yerine. Muînüddîn, “bana ne oldu?" diye düşünürken göremedi o zâtı bir daha. Kaybolmuştu gözden. O günden îtibâren bir mürşit aramaya başladı. Bir gün Osmân-ı Hârûnî hazretlerini gördü. Yirmi yıl hizmet etti ona. O da onu yetiştirip verdi icâzetini. O esnâda bir “kerpiç” duruyordu önlerinde. Hocasının emriyle onu eline alınca “altın” oldu bir anda. Hocası bunu görüp; “Senin işin tamamdır. Sen de başkalarını yetiştir!” buyurdu...
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.