“Anneciğim! Ne olur izin ver!”

A -
A +
 
Edremit'in hâkim bir tepesinde medfun bulunan Şipşip Dede, henüz on yaşında idi.
Câmiye gitti bir gün.
Câmi bahçesinde oturdu.
Sohbet eden yaşlıları gördü.
Bu nûr yüzlü insanlar, ilim öğrenmenin fazîletinden bahsediyorlardı.
Merak edip kulak kabarttı.
Duyduğu sözler çok hoşuna gitti.
Hele bir cümle, kalbine işledi.
O cümleyi tekrar etti kendi de.
“Kıyâmette, âlimlerin (mürekkebi), şehitlerin (kanı) ile tartılacak ve mürekkep (ağır) gelecektir.”
O, bunu duydu.
Çok duygulandı!
Ve koştu annesine.
Nefes nefeseydi.
“Anneciğim! Ne olur izin ver.”
Annesi şaşırdı!
“Hayırdır oğlum, ne izni?”
“Gidip ilim tahsil edeceğim anne, ben âlim olmak istiyorum.”
Kadıncağız sevindi.
Muhabbetle sarılıp dedi ki:
“Aferin oğlum, çok iyi edersin.”
Bu cevâba çok sevindi.
“Sahi mi anneciğim. İzin veriyor musun?”
“Tabii yavrum, sen yeter ki ilim öğren, duâlarım seninle” dedi.
O gün annesiyle vedâlaştı.
Ve çıktı evinden.
Kalbi, ilim öğrenme aşkıyla yanıp tutuşuyordu.
Zamânın en meşhur âlimlerinden ders aldı.
Ve büyük bir âlim olarak döndü...
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.