Bir işte ihlâs yoksa…

A -
A +
Mevlânâ hazretlerine bir gün;
“İhlâs nedir?” diye sorarlar.
Onlara şu menkıbeyi anlatır:
Bir ilim talebesi, zengin bir tüccarla yolculuğa çıkar.
Talebe, fakirdir, gariptir.
Elbisesi yırtık ve eskidir.
Ayakkabı mı? Ne gezer!
Yalın ayaktır zavallı.
Zengin bunu fark eder.
Garibi sevindirmek ister.
Bir mola yerinde bir çift pabuç alıp giydirir.
Talebe çok sevinir.
Sonra yola devam ederler.
Fakat tüccar ikide bir ikaz eder garibi:
“Aman ha iyi yürü, eskimesin pabuçlar!”
Zavallı “Peki” der.
Daha bir dikkatli yürür.
Ama ikazlar bitmez.
“Düzgün yerlerden yürü!”
Sonra bir ikaz daha:
“Sivri taşlara basma!”
Bir daha:
“Sürüme ayağını!”
Garibin canı sıkılsa da belli etmez önceleri.
Sabredip “Peki” der hep.
Ama ikazlar bitesi değildir.
Devam edince, sabrı taşar.
Pabuçları çıkarıp fırlatır önüne.
Adam şaşırır!
“Ne yapıyorsun öyle?” der.
Talebe, o kızgınlıkla;
“Pabuçların senin olsun. Ben, yıllardır yalın ayak yürüdüm. Bana, hiç kimse böyle şartlar koşmadı. Yine öyle yürürüm” der.
 
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.