Hemedan'dan doğan güneş!..

A -
A +

Yusuf-i Hemedani buyurdu ki: "İslâm âlimlerinin ve kıymetli rehberlerin azalıp yok olduğu zaman, her gün o büyüklerin yazdığı kitapları okuyunuz!"
Yusuf-i Hemedani hazretleri, Silsile-i aliyyenin sekizincisidir. 1048 (H.440) senesinde Hemedan'da doğdu. 1140 (H.535) de vefât etti. Kabri Merv şehrindedir.
Fıkıh âlimi idi, hadis ilmini de öğrendi. Tasavvufu Ebu Ali Farmedî hazretlerinden öğrenip, onun sohbetinde yetişerek kemale ulaştı. Yüzlerce talebesi vardı. Abdullah-i Berkî, Ahmed Yesevî ve Abdülhâlık-ı Goncdüvanî gibi büyük veliler yetiştirdi. Bir taraftan doğru din bilgilerini öğretmeye çalışır, insanlarla uğraşmaktan, onları yetiştirmek için çalışmaktan hiç sıkılmazdı. Diğer taraftan, ağrılara ve yaralara ilaç yaparak herkesin derdine deva bulmaya çalışırdı...
On sekiz yaşında Bağdat'a gelip, fıkıh ilmini Ebû İshâk-i Şîrâzî'den öğrendi. Yaşı küçük olmasına rağmen, Ebû İshâk kendisine husûsî ihtimâm gösterirdi. Bunun ve diğer fıkıh âlimlerinin derslerine devâm etmekle, Hanefî mezhebinde fıkıh ve münâzara âlimi oldu. Abdullah-i Cüveynî, Hasan Simnânî ve birçok büyük zât ile görüşüp, sohbet etti. Kendilerinden ilim öğrendi. İki yüz on üç mürşîd-i kâmilden istifâde ettiği rivayet edilir. Yedi bin kâfirin îmâna gelmesine sebeb olan bu mübarek zat, Hızır aleyhisselâm ile çok sohbet ederdi.
Kendisine, "İslâm âlimlerinin ve kıymetli rehberlerin azalıp yok olduğu zaman ne yapmak lâzım?" diye sorulduğunda "O zaman, her gün o büyüklerin yazdığı kitapları okuyunuz" buyurdu.
Necibüddin Şirazi isimli bir zat anlatır:
Bir zamanlar evliya sözlerinden birkaç parça elime geçmişti. İnceledim, çok hoşuma gitti. "Bunlar kimin sözüdür, bu zatı bulayım da, istifade edeyim" dedim. Bir gece rüyada, heybetli, vakarlı, ak sakallı, pek nurâni bir zatın evimize girdiğini gördüm. Hemen abdest almaya gitti. Beyaz bir kaftan giymişti. Kaftanın üzerinde iri hatla, altın suyu ile, Âyet-el-kürsi baştan ayağa kadar yazılmıştı. Ben onun arkasından gittim. Kaftanı çıkarıp bana verdi. Bu kaftanın altında ondan daha göz kamaştırıcı bir yeşil kaftan daha vardı. Bunda da, önceki gibi aynı hatla, altın yazıyla Âyet-el-kürsi yazılmıştı. Onu da bana verdi. "Ben abdest alıncaya kadar bunları tut!" buyurdu. Abdest aldı. "Bu iki kaftandan hangisini istersen sana vereyim" buyurdu. Hangisini verirseniz iyi olur dedim. Yeşil kaftanı bana giydirdi. Beyazı da kendisi giydi. "Ben, o okuduğun parçaların sahibi olan Yusuf-i Hemedani'yim" buyurdu. Uyanınca çok sevindim. Ona olan sevgim arttı.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.